“Başkaldırı” - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 23, 2024
Köşe Yazarları

“Başkaldırı”

Ahmet OkanAhmet Okan

Böcek kendisini yutmak isteyen sürüngene başkaldırır, sürüngen kendisini yemek isteyen fareye, fare kendisini yok etmek isteyen yılana başkaldırır.

Doğa bir yerde “başkaldırı” nın hikayesidir, ya da bir yerde değil her yerde…


Albert Camus’un “Başkaldıran İnsan” adlı eseri bu hikayeyi anlatma çabasıdır.

Esas olan insanoğlunun ürettiği fikir ve görüşlerden çok (çünkü bunlar gelir geçer ama durmaz yeniden ve yeniden üretilir) yapısında olan başkaldırı’ dır.

Öğrenci okuluna, memur müdürüne, işçi patronuna, ahali devletine başkaldırır durur ve hayat bunun üzerine tekrarlanarak, ama eskiden yeniye ulaşarak sürer gider.

Toplumların gelişmesi de böyle sağlanır.

Doğanın ve doğanın bir parçası olan insanın yapısından “başkaldırı” yok olsa, bu yaklaşıma göre, hiçbir devinim olmayacak…

Tek başına da başkaldırmak mümkün, birden çok kişiyle de; yaşadığınız toplumda birlikte başkaldırmak da mümkün.

Kitlelerin birlikte başkaldırısı bir yanardağın biriken enerjisine benzemez mi?

Toplumlar her gün hep beraber başkaldırmayacaklarına göre, enerjilerinin volkanik hareketler gibi birikmesini ve birleşmesini bekleyeceklerdir…

Başkaldırı sebepleri farklı farklı olabilir; insanların her birine göre değiştiği gibi toplumların her birine göre de değişebilir.

Bir çocuk evde aile büyüklerine veya aile kültürüne başkaldırabilir.

Tekila Leyla gibi.

Elif Şafak’ın “10 Dakika 38 Saniye” adlı romanında, roman kahramanı Leyla, sonradan kendisini bir şeyhin emrine veren babasının görüşlerine başkaldırır; onu anlamaz; yaşadığı diğer olumsuzluklarla birlikte içinde volkanik enerjiler birikmeye başlar ve sonuçta hayat ona çok oyunlar oynar ama düşlediği gibi en sonunda mavilere gömülerek huzura kavuşur…

Diyeceğim,

Hayat belirli bir görüşün etrafında şekillenerek herkes için huzur getirmeyebilir.

Sistem hangi sistem olursa olsun “başkaldırı” vardır.

Esas olan budur ve insanidir, doğasal olduğu kadar…

Farkındasınız ya da değilsiniz sürekli başkaldırı halindesiniz.

Bu doğasal özellik, herhalde, en çok sanatsal çalışmalarda kendini gösterir.

Şiirde, romanda, müzikte, resimde ve bunlar gibi.

Bazan birkaç satır insanın başkaldırıya yönelik hislerinin birleştiricisi olabiliyor…

Despotik düzenini sürdürmek isteyen iktidar sahipleri, bilinçli ya da bilinçsiz en çok da halkın bu özelliğinden ürkmektedirler.

Gezi olayları gibi.

Bu olaylar tek tek herkeste biriken başkaldırıya yönelik enerjinin birdenbire bir volkanın patlamaya hazır hale gelmesi gibi bir hareketlenme değil miydi?

Kıbrıs’ta bir dönem meydana gelen “reddet” hareketi de anlatmaya çalıştığımız “başkaldırı” ya örnek verilebilir…

Sonuç olarak,

Herkes başkaldırı özelliğine sahip olduğuna göre,

Gücü elinde bulunduranlar dikkat etmelidir.

Bunun ısrarla kaşınması halinde, bir karşılığı mutlaka vardır…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar