Başıbozukluğu bitirecek olan siyasi iradedir... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Köşe Yazarları

Başıbozukluğu bitirecek olan siyasi iradedir…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Sivil toplum, demokrasinin vaz geçilmezi.

Halk adına, devlet adına atılacak adımlarda, hem bilir kişi olacak, hem yanlışa karşı baskı unsuru olacak…


Güçlü sivil toplum, meslek örgütleriyle, dernekleriyle, grupları ve insiyatifleriyle halkın doğrudan yönetime ya da hiç olmazsa karar alma mekanizmalarına katılmasını sağlayacak.

Bizde de güçlü bir sivil toplum örgütlenmesi var.

Hatta, işin naylonlarını da katarsak, haddinden fazla.

Ama ya etkinliği?

İşte orası şüpheli…

Kimse kusura bakmasın, başarılı sonuç aradım şöyle bir aklımdan, çok fazla bulamadım.

Gazeteler sürekli olarak örgütlerin bildirileriyle doludur.

İyi haber kaynağıdırlar, en doğruyu, en yapılması gerekeni söylerler.

Ama sadece söylerler, daha fazlası yok.

Bana bunu düşündüren son örnek ne oldu bilir misiniz, Mimar Mühendisler Odası’nın bildirisi.

Diyorlar ki; “Kültürel mirasımıza sahip çıkmalıyız”…

Devam ediyorlar; “Günümüzde kamusal alanlar yok olmakta, özel alanlara dönüşmektedir. Biz mimarlar kamusal alanları özellikle yarışma projelerinde ön plana çıkarıp yaşatmaya çalışıyoruz. Ancak günümüz planlama anlayışıyla özel alanlar öne çıkıyor, güvenlikli rezidans ve siteler mantar gibi çoğalıyor. Bu durum toplumdaki yalnızlaşmayı tetikliyor, kesimler arası ötekileştirmeyi hat safhaya ulaştırıyor. Böylesi bir gelişme toplumu bölecek, insanları karşı karşıya getirecek çarpık kentleşmenin yansımaları olarak algılanmalıdır.”

Çok güzel özetlemişler. Kentler, iki satırlık emirname değişiklikleriyle çöle döndü. Yaşanmaz hale geldi ve daha da devam edecek.

Ama şimdi bu noktada, yarışmalar düzenleyip, kamusal alanların yok oluşunun önüne geçmeye çalışan mimarlar, o betonlaşmanın da mimarı değiller mi?

O projeleri çizen mimarlar, Mimar Mühendisler Odası’nın mimarları, uygulayanlar mühendisleri değil mi? Yine son noktada onay veren bu meslek örgütü değil mi?

Daha çarpıcı bir örnek, Girne’ye gökdelen yapılmasın diye gerçekleştirilen yürüyüşlerde başı çekenler arasında, bu inşaat furyasına arsa verenler yok mu?

Her konuda böyle…

Doktorlar da, öğretmenler de, çevrecilerde de, her türlü örgütte.

Kişisel olarak maddi çıkar gündeme geldiğinde, “yok ben bunu yapmam, inançlarıma aykırıdır” diyebilen kaç kişi olabilir.

Biz gazeteciler bile, her konuda eleştiri yaparız. Ama böyle bir yol ayrımına geldiğimizde, eğer yasal yönden bir sorun yoksa, o çıkardan vaz geçiyor muyuz?

Ya da bunu yapan kaç kişi var?

İşte can alıcı mesele tam da burada.

Etik değerlerle, uluslararası normlarla, açıklamalar, bildiriler, çalıştaylarla sistemi düzeltemezsiniz.

Bunu yapacak olan siyasi iradedir.

Kuralını doğru koyacak, yaptırımını doğru koyacak, denetleyecek.

Her dönem, orasından burasından elleyip bozmayacak…

Yoksa bu çukurun içinde daha çok debelenir, bir adım da ileri gidemeyiz…

YERİN KULAĞI VAR

HADİ GİT GREVE, NE OLACAK?:

Bazı sendikalar greve gidiyor, gerekçe ekonomik kriz. Ben de kendilerine sorarım, başta kim olursa olsun, böyle bir durumda ne yapacak? Dövize mi müdahale etsin, yoksa para mı bassın? Ne istiyorsunuz arkadaşlar? Lütfen açıkça ne istediğinizi söyleyin. Belki kimsenin düşünmediği bir formülünüz vardır, açıklarsanız herkes de öğrenir. Vazgeçin yahu siyaset yapmaktan…

 

ESAS SORUN BU:

Şapkanın içinde ne olduğunu bildiklerini, şapkadan tavşan çıkmayacağını bildiklerini söyleyen Dışişleri Bakanı Özersay, ”Kıbrıs’ta hepimiz iki bölgeli, iki  toplumlu federasyonu desteklediğimizi söylüyoruz ama aslında Kıbrıs Rum liderliğinin genel anlamda böyle bir federasyondan anladığıyla Kıbrıs Türk liderliğinin federasyondan anladığı arasında önemli farklar var” değerlendirmesinde bulundu. Zaten 50 yıldır sorunun temelinde bu yatıyor…

 

ANASTASİADİS BİLDİĞİNİZ GİBİ:

Rum lider Anastasiadis New York’ta da bildiğini okumaya devam ediyor. Anastasiades, “amacımız görüşmenin yeni bir düzeyde yer alması; işlevsellik, canlılık ve süreyi sağlamak, ve bunun anakronistik garantilerden veya işgalci bir ordunun varlığından tamamen olmadan gerçekleşmesidir” diyerek  ezberini sürdürüyor.

 

DERİNYA BİLİNMEZLİĞİ:

Uzun süredir tartışılan Derinya sınır kapısı için Türk tarafı hazırlıklarını tamamlayıp beklemeye geçerken, komşuda bu konu henüz tam çözülmüş gibi görünmüyor. Türk tarafı mükellefiyetlerini yerine getirip kapıyı açılışa hazır hale getirirken, Rum tarafında belirsizlik sürüyor. Güneydeki EDEK partisi, Derinya kapısının açılmasının yol açacağı çok büyük ekonomik ve siyasi olumsuz sonuçların göz önüne alınması ve kapının açılmaması çağrısında bulunurken, Anastasiadis’in vereceği kararı gerçekten merak ederim.

 

SARI ALTIN TOPRAK OLDU:

Bir zamanlar narenciye adası diye ünlenirken, sonunda onu da ranta kurban vermişiz. Geçmişte 300 bin ton olan üretim, şimdilerde ancak 90 bin ton. Son krizle bitme noktasına gelen narenciye bahçeleri beton yığınlarının yükseldiği alanlara dönüşüyor. Suyu da götürdük ama, mevcut yapı üretimi değil, arsa rantını teşvik ediyor.

 

SORUMLUSU KİM?:

GAÜ Kurucu Rektörü Serhat Akpınar,”Üniversitelerimiz ek yerleştirmede’de % 5 ile % 25 arasında kaldı. Çok düşündürücü ve üzücü bir durum. Meclisimiz ve Hükümetimiz halen 3 yeni üniversiteye izin verme uğraşında. Bindiğiniz dalları kesiyorsunuz” diyerek, üniversite sektörünün ileriye değil, geriye gittiğini söyledi. İyi de bundan üniversitelerin hiç mi suçu yok? Eğitim kalitesinden önce insan sayısına önem verilmesi, üniversitelerin bir eğitim yuvası değil de, ticarethaneye dönmesi değil mi sebep?

 

 ZİRVEDEKİLER

Erdinç Gündüz(Yenidüzen): “Şu ‘umutla’ beklenen aylar da geldi çattı işte. New York’da ufaktan ufaktan görüşmeler başladı bile. İyimser olanlar da var, kötümser olanlar da… ‘Kurtuluş çözümde’ diyenler de var,  ‘Bu görüşmeler de fiyaskoyla sonuçlanır’ diyenler de… ‘İnşallah çözüm-mözüm olmaz’ diyenleri de unutmayalım. Neyse ki güneş ufuktan doğmak üzere.  Yükselmeye başladığında, ya aydınlatacak ya da kapkara bulutlar arkasında kalacak bir kez daha. ‘Hakkımızı hayır’ demekten başka söylecek birşey yok”…

 

DİPTEKİLER

 İlçe Emniyet Kurulları Nerede: Çok tekrar ettik, biraz yazmayalım, bekleyelim diyoruz ama olmuyor. Asayiş sorunları her geçen gün bizi dehşete düşürüyor, hem de artarak. Aynı gün gündüz gündüz birkaç hırsızlık, gasp, cinayet… Bakanlık emniyet konusundaki eksikliklerini masaya yatırmalı derken aklıma geldi, zaman zaman yapılan bir İlçe Emniyet Kurulu toplantıları vardı. Acaba yapılmaya devam ediyor mu? Orada güvenlikle ilgili her birimden görevli var. İşin içinden insanlar. Sonra alınan kararlar ilgili bakanlıklara gönderilirdi. Bu kurullar çare olabilir, sürekliliği sağlanarak bir kriz merkezi haline gelebilirler. Çnkü polisin huzur operasyonlarıyla olacak gibi değil…

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar