Bakalım bombanın pimini kim çekecek! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Köşe Yazarları

Bakalım bombanın pimini kim çekecek!

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Doğu Akdeniz’deki sorunun Kıbrıs siyasi sorununun önüne geçtiğini söyleyip yazalı  çok oldu..

Ayni düşünce paralelinde, “artık Doğu Akdeniz’de sorunların birincil tarafları aralarında  siyasi ve tabi enerjiye dayalı anlaşmalarda buluşmazlarsa, Kıbrıs’la ilgili kişi ve makamlar  ne yeniden müzakerelerin başlamasını ne de çözüm umudu beslesinler..


Zaten zaman zaman Türk ve  Rum liderlerinin Kuzey’den ve Güney’den işitilen açıklamaları da artık Kıbrıs’la değil, Doğu Akdeniz’deki soruna yönelik  olmaktadır..  (Ki o hidrokarbon yatakları sorununa şimdilerde de  “siber saldırılarla” Yunan adalarının silahlandırılmaları olayları eklendi!)

Tutun ki bu peşi peşine birbirine ulanan olaylar, asıl büyük kıyameti kopartaacak olan peşrevlerdir!

ÖTE yandan   “ittifaklarla” birlikte saflaşmalar da olmaktadır.. Örneğin Türkiye’nin Libya ile “deniz alanı anlaşmasının” hemen ardından Rum Yönetimi ile  Yunanistan, aralarına  Mısır, İtalya, İsrail, Ürdün ve Filistin’i de alarak “East Med Gas Forum’u” oluştururlarken insanın aklına “Türkiye ile daha nasıl karşı karşıya gelebilirlerdi” sorusu takılıyor!

Çünkü bu “East Med Gas ittifakı” sadece Doğu Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerle de kaim değildir. Haberlere göre bu Foruma Fransa da katılım için talepte bulunurken, Amerika daimi gözlemci bulundurmak, AB ise fınansör olmak istemektedir.

Kısaca  nerde petrol gaz başta Amerika olmak üzere  orada AB ülkeleri de olmakta uzaktaki Rusya da..

YANİ yıllardır Ortadoğu’da izlediğimiz  “petrol filmi”  şimdi ayni bölgeden çıkarak Doğu Akdeniz’e sarkarken,  “yalnız kalan Türkiye” olmakta!

Ne var ki Türkiye de artık o “yalnızlığını” KKTC’nin Doğu Akdeniz’deki hakları ile izale etmektedir, yani sahadadır.

Nitekim bir kez daha anlıyorum: artık  Kıbrıs  Ortadoğu’nun “kilit taşı” durumuna geldi! Dürtüp  çekip yerinden oynatıldı mı sadece bölge ülkelerinin başına değil, galiba dünyanın başına yıkılacak!

PEKİ  KKTC olarak biz  bölgedeki bu gelişmelerle ilgili kendi payımıza düşen önlemleri, siyasi sorunu da kapsamına alan tedbirleri (her ne kadar Türkiye alıyorsa da)  nasıl alacak ne yapacağız?

“Ne yapabiliriz ki” diyeceksiniz de  işte Güney komşumuzun işitmek istediği cevap da budur!  Bu nedenle yeri geldi yeniden yazayım: Türkiye’nin bizim için garantörlüğü bu nedenle çok önemlidir!

*****

KISACA TAKILDIĞIM: (YARIM YAMALAK MAĞUSA UTANCIMIZDIR!)

84 milyonunun Lefkoşa’daki projelere ayrıldığı söylenen TC’den aktarılan  170 milyonluk  yeni parasal kaynağın, tutun ki Hükümet  tarafından harcamalarıyla kalem kalem açıklanması, lafta kalan “şeffaflık” adına dürüst bir davranış oldu.

En azından Hükümet cephesine “bu parayı ne  yaptınız” diye sormayacağız..

Buna karşın bu açıklamadan öğreniyoruz ki  33 milyon 588 bini Kalkınma ve Ekonomik İşbirliği Ofisi tarafından kullandırılacak. Ancak ekleniyor: “Sadece projelere!” 34 milyon küsuru da Savunmaya harcanacak..

ANLAMADIĞIM 8 milyon TL’nin Ankara kaynaklı projelere ayrılması.. Eh, parayı veren düdüğü çalar da inşallah yine sonunda “din iman, cami” çıkmaz da milleti “fena fena” bağırtmazlar..

Öte yandan bu 170 milyonun “ilçeler” bazındaki “projeler ve yarım kalmış pek çok işler için   ne kadar adilane ve rasyonel bir planla parasal kaynaklar olarak harcanacaklarını” da birer birer açıklanmalarının yapılmasına karşın  şüphe ile karşılıyoruz!

VE geliyoruz dilimizin altındaki baklayı çıkarmaya:

Dolayısıyla “Mağusa” diyoruz! Ve her zamanki gibi “limanından başlayarak sanayi bölgesine, altyapı bozukluğundan  hızla devam eden çarpık yapılaşmasına, sürekli yükselen çok katlı binalar arasında artık insanların soluk alamayacağı, çocukların koşturup oynayamayacağı tek karışlık yeşil alan bırakılmamasından şikâyet ederken ekleyeceğiz:

Bu kentte 20 bini aşkın üniversite öğrencisi vardır fakat kendilerine sunulan hizmet yirmi paralık bile değildir..

Yıllardır Mağusa halkı “müzakerelerden çıkacak bir çözüm umudunda uyutulurken, bugüne kadar tüm “yapacağız edeceğiz” vaatleri de geçen zaman içinde aldatılmışlığın acı bir hatırası olarak kaldı!

Ki Surlar içi Mağusa’sına her gün gerek Güney’den gerekse Lefkoşa’dan otobüsler dolusu turistler gelmekte.

Onları “eski eserler” denilen viraneliklerin arasında gördükçe…  Adına “yol” dedikleri  asvaltı gitmiş çukur çukur  çamurlarda  yürümeye çalışırlarken izledikçe… Yer yer yıkılmaya yüz tutmuş hisarlara şaşkın şaşkın baktıklarına tanık oldukça… Bu kentte doğup büyümüş bir insan olarak utanıyorum.. Ve diyorum ki  “iyi ki limanını, Büyük Sanayi Bölgesini görmüyorlar!”  Fırsat bulup da pislik deryası sahillerine inmiyorlar! Kentte akşamların karanlıklarına kadar kalmıyorlar!

FAKAT ya kendimize olan saygımız?

Her gün Kuzey’e Rum tarafından insanlar alışverişe gelmekteler.. Ve biz bu insanların liderleriyle “çözüm için müzakereler” yapmaktayız. Gördükleri karşısında, ”siz bu topraklara layık değilsiniz” demezler mi?

Ta Japonya’dan  Kore’lerden geldiği söylenen öğrenciler Allah’ınızı severseniz, ülkelerine döndüklerinde neyimizi neremizi  nasıl anlatacaklar ki?

Yıllardır Mağusa’nın asvaltı üzerinden sıyrılarak alınmış  üç anayolundan biri hâlâ projesi çıkmış yapımını bekliyor!  Ki o yolda yirmi bin üniversite öğrencisi yürümekte! Her gün on binlerce insan,  araçlar gidip gelmekte.. Kaç yıl daha öyle yarım  yamalak kalacak?

Bitirin artık bu yarım yamalak işleri!

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar