Adettendir, köşe yazarları böylesi günlerde havadan-sudan yazarlar.
Niye böylesi bir adet oluştu bilmem.
Bugün seçim var ve adaylarla ilgili yayın yapmak yasaktır.
Daha doğrusu propaganda yapmak yasaktır.
Muhtemeldir ki seçimlerde fanatikliği abartan birkaç gazete bugün de bilerek ve isteyerek propaganda yapacaklardır ve Yüksek Seçim Kurulu tarafından toplatılacaklardır.
Yüksek Seçim Kurulu toplatma kararı verene ve polisin de bu kararı icra etmesine kadar gazetelerin büyük çoğunluğu satılacaktır.
Bizde gazetelerin yüzde sekseni sabah 05.00 ile 10.00 saatleri arasında satılır.
Öğleden sonraya kalanlar genellikle özel sektör çalışanlarıdır.
Erken başlayıp geç paydos edenler.
Dolayısı ile Yüksek Seçim Kurulu’nun toplatma kararı pratikte bir sonuç vermez.
Zaten gazetelerin büyük bölümü satıldığı için anlamı kalmaz.
Toplatma gazeteler için maddi bir külfete yol açmaz.
Gerçi seçim yasaklarını ihlal eden genellikle küçük gazeteler olur.
“Küçük gazete” dediğimizde memleketi tanımayan yabancılar veya gazete satış rakamlarıyla ilgilenmeyen vatandaşlar öyle ahım-şahım tirajlar zannederler gene de.
Yüz binlerce gazetenin satıldığı ülkelerde küçük gazeteler de on binlerce satar.
Bizdeki küçük ülkenin minik tirajlarıdır.
Sadece yüzlerle ifade edilir.
Yüzlerle dedikse de öyle beş yüzler, altı yüzler falan değil.
Birkaç yüz gazete 3-5 gazetenin günlük tirajıdır.
Genellikle yüzü aşkın gazeteyi de devlet daireleri ya da özel sektördeki büyük şirketler alırlar.
Geriye kalan tirajı varın siz düşünün.
Peki birkaç yüz satan gazetelerin yaptırım gücü var mı?
Geçenlerde bir gazetenin boy hedefi haline gelen bir bakana sordum:
– Niye endişe ediyorsun ki?
Yanıt enteresandı:
– Her sabah bütün televizyonlarda okunur.
Yani birileri gazete çıkarıyor, satmıyor ve dolayısı ile yaptırım gücü yok ama televizyonların sabah programlarında okunduğu için rahatsızlık verebiliyor.
***
Bu sorunu herkes konuşuyor ama çözüm bulan yok.
Yasal çerçevede bir çözüm bulmak mümkün müdür bilmiyorum ama devletten geçinmeci televizyonların artık kendilerine bu konuda bir çeki-düzen vermeleri şart.
Her sabah saatlerce gazete okuyarak hem emek hırsızlığı yapıyorlar hem de kirli yayınlara alet oluyorlar.
Gerçi uyduruk internet haber sitelerinin de onlardan kalır yanı yok ya.
Neyse seçim sonrasının konusu bu olması gerekir diyelim ve konuyu şimdilik geçelim.
***
Seçim propaganda sürecinde Kıbrıs Türk medyası ciddi bir sınavdan geçti.
Peki geçer not aldı mı?
Benim notum yüz üzerinden ellidir.
Yani sürüne sürüne geçer not aldı.
Öyle ya aynayı kendimize tutmak ve başkalarına çuvaldızı batırmadan önce iğneyi kendimize batırmak gazeteciliğin temel kurallarındandır.
Umarım bu kuralların egemen olacağı bir döneme gireriz…
