ARPASI FAZLA GELENLER… - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 27, 2024
Köşe Yazarları

ARPASI FAZLA GELENLER…

basaran duzgun banner

Duygu Asena’yı hatırlayan var mıdır?

“Rahmetli” diye nitelendireceğim ama bunu işitseydi elbette itiraz ederdi.


Devrimcilerin Feminizmle tanıştığı dönemde (yani bundan 30 yıl önce) Duygu Asena kadınların erkekler karşısında nasıl davranması gerektiğine ilişkin bir dizi kitap yayınlamıştı.

“Kadının adı yok” sloganı o dönem meşhur olmuştu.

Devrimcilerin eğitimi de Nazım Hikmet’ten gelmeydi ya;

“Soframızdaki yeri öküzden sonra gelen…” dizelerinde olduğu gibi.

Devrimciler, kadın sorunsalını hep devrimden sonraki döneme ertelerlerdi.

Devrim olacak, devrimciler iş başına gelecek ve kadın sorunlarını bir çırpıda çözeceklerdi.

“Devrimci kavganın” kadını-erkeği olmazdı.

Fakat, devrimciler arasında da kadın sorunu yaşanırdı.

Her ne halse yönetenler hep erkek olurdu.

Kadınlar örgütlenme için bir nesneydiler de erkekler devrim yapmak için öncülerdiler.

Tam da bu aşamada, Duygu Asena erkelerin kadınlara nasıl davranması gerektiğine ilişkin yazılar ve kitaplar yazmaya başladı.

Konuşma üslubundan, günlük ev hayatında işlerin nasıl bölüşüleceğinden, kadın ile erkek arasındaki ilişkilerin nasıl olacağına kadar.

Türkiye ortamında erkeklerin kadınlara nasıl davranacağına ilişkin bir eğitime ihtiyaç olduğu aşikardı.

Şimdilerde çok daha aşikardır.

Kadını “sofra öküzü” olarak görenler elbette eğitilmeliydi.

Fakaatt…

Bir konferansta dinlediğim rahmetli Duygu Asena, işi abartıp, sevişme sırasında erkeğin çıkarması gereken sesleri tarif etmeye başladığında “yok da” demiştim.

“Sizinkisi küçük ölçekte faşizm ile denktir.”

Cinslerin birbirlerine karşı doğru davranması elzemdir de günlük davranışları ve çıkaracakları sesleri de tarif edip dikte etmek mini faşizmin ta kendisidir.

***

Geçmişte kalmış bu konuları nereden hatırladım bilir misiniz?

Şimdilerde tam da öylesi bir ortamdan geçiyoruz.

Herkes birbirine nasıl davranması gerektiğini tarif eder değil, emreder bir ortamdan geçiyoruz.

Cumhurbaşkanı nasıl konuşmalı, kimlerle görüşmeli, nerelere gitmeli ve ne yapmalı?

Başbakan nasıl davranmalı, nasıl demeç vermeli?

Başbakan Yardımcısı ve bakanlar nasıl oturmalı ve nasıl kalkmalı?

Tüm bunları kendilerince tarif eden ve yönetmeye çalışan “ukalalar” türedi son dönemde.

“Kıbrıslı Türklerin yavşak halleri” diye tarif ediyorum ben bunu.

Eskiden önden ısırıp arkadan tepen atlar için “arpası fazla geldi” derdi büyüklerimiz.

Teşvikleri veya muafiyetleri veya vergi bağışıklıkları fazla gelmişlerin beslemeleri.

Bu döneme damga vuracak olanlardır.

Herkese racon kesip, uyduruk gazetelerinde ve sosyal medyada karakter katliamı yapmaya yeltenenler…

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar