ARA FORMÜL, ADIM ADIM ÇÖZÜM, AMA KAPSAMLI DEĞİL... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 27, 2024
Köşe Yazarları

ARA FORMÜL, ADIM ADIM ÇÖZÜM, AMA KAPSAMLI DEĞİL…

Kapsamlı çözüm yerine bir ara çözüm ya da “adım adım çözüm”ün planlandığına giderek daha da inanmaktayım…
Hele de AB-Türkiye arasındaki son zirvenin ardından çıkan beyanlarda, Kıbrs konusunun Türkiye’nin AB üyeliği ile doğrudan ilişkilendirilmesi ve bunun resmi olarak açıklanması, elli yıldır çözülemeyen, git gide daha da karmaşıklaşan Kıbrıs konusunda, bir ara formülün ileri götürüldüğünü düşündürüyor bana…
Müzakere masasındaki tüm konulara bakıyorum, hiç birinde yüzde yüz bir ilerleme görülmüyor. “Büyük ölçüde anlaştık” dedikleri konularda bile tam tersine açıklamalar duymaktayız.
Son işaret bence, Anastasiadis’in adayı ziyaret eden Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz ile görüşmesinden sonra yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin AB üyelik sürecinin ilerlemesini herkesten fazla istiyoruz” demesi oldu…
Siz bugüne kadar Rum tarafında bir liderin bu tür sözler ettiğini hiç duydunuz mu..?
Aksine her fırsatta yeni yeni engel çıkaran taraftılar. Türkiye’nin AB içinde yeralmasını istemediklerini açıkça söylemekteydiler. Sonra ellerine Türkiye-AB anlaşmalarıyla bazı kozlar geçince, bunu Kıbrıs konusuyla bağlantılı sonuna kadar kullanmaya başladılar. Şantaj, tehdit, kulis, aydınlatma her türlü imkanı kullanarak, tüm bir AB’yi burnundan çeker hale getirdiler.
Şimdi “en çok biz isteriz” demekteler…
Tabii onlar böyle deyince Türkiye’nin sorunları da çözülmüyor, üyelik hop diye gelmiyor. Üyeliği destekliyoruz derken, yıllar içinde bir kaç başlık daha açmaktır kastedilen, üyelik değil…
Ama bu arada karşılığında çok ciddi kazançlar planlamaktalar…
Başta Türkiye ile kendi ilişkilerini normalleştirmek. Güney Kıbrıs’ın diğer AB üyeleri gibi muamele görmesini sağlamak ve tabii limanlarını kullanmak…
Kıbrıs konusuna gelince, giderek karmaşıklaşan, içinden çıkılmaz hale gelen toprak ve mülkiyet konularında boğulmadan, bir ara formülle istediklerine kavuşmak…
Mesela hidrokarbonlar konusunda ileri adımlar atabilmek, bunu Kuzey’le paylaşmak zorunda kalmamak, daha çok işlerine geliyor. Maraş’ın iadesini sağlamak da bu kısa vadeli hesapların içinde…
Halklarının, topyekün bir anlaşmaya ne olursa olsun onay vermeyeceğini de bildiklerinden, kısa yolu tercih etmiş olabilirler… Rum Başkanlık Komiseri’nin “EOKA’dan güç alıyoruz açıklaması” na bakar mısınız… Ne isterse olsun, adam resmi bir ağız… Ya da Anastasiadis’in, “Akıncı’nın hidrokarbonlarla ilgili sorusuna yanıt vermedim” sözleri…
Kıbrıs Türklerine de, daha önce yine yazdığımız gibi, Tayvan örneğindeki, sınırlı bir özgürlük tanımakla bir çok sorunun kısa vadede üstesinden gelmek, bir çok tarafın çıkarına gibi görünüyor. Çünkü AB’nin de, ABD’nin de  kapsamlı bir çözümün bu kez sağlanabileceğine fazla inanmadıklarını düşünüyorum.
Aslında istedikleri bölgede normalizasyon. Ancak bir ara formülle, bölgeyle ilgili bir çok konuda elleri rahatlayabilir…  
Tabii bizim için bunlar sadece tahminden öteye gitmiyor. Kapalı kapılar arkasında bir takım pazarlıklar döndüğünü tahmin ediyoruz. Okuduklarımızdan böyle bir çıkarım yapabiliyoruz…
Hatta böyle bir gizli hedeften, müzakere masasında da açıkça söz edildiğini sanmıyoruz.
Bunu ancak bize zaman gösterecek…

 


YERİN KULAĞI VAR
DUA EDİN DE ADAM ACEMİYDİ:

Güney Kıbrıs da, Mısır da, yolcular da, dünkü hava korsanının çok da akıllı biri olmadığına dua etmeliler. Başından itibaren gelen çelişkili açıklamalara bakıca, olayın içindeki hiç bir ülkenin böyle bir alarma durumuna hazırlıklı olmadığını, istihbarat ve operasyon konusunda sınıfta kaldıklarını gördük. Koskoca Mısır Dışişleri Bakanlığı, masum bir yolcuyu terörist ilan etti, sonra kendisinden özür diledi. Böyle bir hata nasıl olabilir ki? Yok aşk hikayesiydi, yok Libyalıydı… Elinde kanıt olmadan konuşan, yetersiz yetkililer… Ya gerçek bir terör eylemi olsaydı, bu kafayla nasıl üstesinden geleceklerdi ki..?

TOPLUMUN MENFAATİ:
Mali protokolla ilgili tartışmalar erken başladı. Bazı örgütlerin daha şimdiden, “satıldık, bittik, mahvolduk” edebiyatına start verildi. Hükümet, tüm bunlara kulağını tıkayarak, doğru bildiği yolda yürümeyi sürdürmelidir. Bugünkü mevcut haliyle limanlardan, telefon hizmetlerinden memnun olan kaç kişiyi bulursunuz. Önemli olan birkaç kişinin değil, toplumun geleceğiyle ilgili kararları korkmadan alabilmektir. Yok eğer oy kaygısıyla hareket edersek kaybeden sadece sizler değil, toplum olur… 

KAPATSAYIN YA:
UBP milletvekili Ersin Tatar Mecliste oturduğu yerden ayağa kalkmış bağırıyor, “Bağırıyorum, bet ofisler kapatılmalıdır, bağırıyorum, sesim duyulsun diye…”. Tatar’a sormak lazım, madem bet ofislerden bu kadar rahatsızlık duyuyordunuz, üç yıllık Maliye Bakanlığı döneminizde siz niye bu yerleri kapatmadınız veya önlem almadınız? İktidarda başka, muhalefette başka konuşmak kolay. Sizin bu yaptığınıza, “tribünlere oynamak” denir…   

KEŞKE ÖNGÖREBİLSEYDİ:
Son seçimlerden 12 milletvekili ile üçüncü sırada çıkan ve ardından hükümet ortağı olan DPUG’nin bugün geldiği durum tam ibretlik. Sanırım Serdar Denktaş’ın en büyük hatası, partilerini hırsları yüzünden hükümetten düşürenlerin, bir gün gelip, kendilerine kucak açanları da, yine kendi çıkarları için, arkadan hancerleyeceklerini düşünememiş olmasıdır…

KEŞKE ORTAK KARAR ALINSAYDI:
Ekonomi Bakanlığı’na asılan bayrakları birkaç gündür görüyor ve anlam veremiyordum. Bugün aynı uygulamayı başlatan Turizm Bakanı Sucuoğlu açıkladı, “Türkiye’deki terör bitene kadar bayraklar asılı kalacak” diye. Bildiğim kadarıyla bu iki bakanlık dışında böyle bir uygulama yok. Hani diyorum keşke hükümet bu konuda ortak bir karar alıp uygulamaya koysaydı. Böyle olunca, bu iki bakanlık dışındakiler için, “terörün bitmesini istemiyor” gibi bir algı yaratılmış oluyor…

DAHA İNANDIRICI OLURDU:
Cratos otelin lağım sularını denize boşalttığı yönündeki iddialara yazılı bir yalanlama geldi. Otel, sosyal medyada yer alan görüntülerin lağım suyu değil, yosun temizleme işlemi olduğunu ve Çevre Dairesi’nin de bilgisi olduğunu savundu. Keşke bu açıklamayı otel yetkilileri değil de, Çevre Dairesi yapsaydı. O zaman daha inandırıcı olurdu…

ZİRVEDEKİLER
Barış Mamalı:
KTOEÖS Başkanı Tahir Gökçebel’in “İlahiyat Koleji adı altında “geleceğin canlı bombaları yetişiyor sözlerine ilk tepki, Avukat Barış Mamalı’dan geldi; “İslam kökenli Terörü eleştirmek başkadır, inanç nedeniyle herkesi terörist veya terörist adayı ilan etmek ise bambaşka bir olaydır…. Henüz reşit olmamış, kendi kararını verme ehliyetine ulaşmamış ve çoğunlukla ailesinin isteği (ve belki de baskısı) ile eğitim almak durumunda kalan ‘masum küçükleri’ terörist adayı ilan edip toplum içerisinde ötekileştiremezsiniz”. Sosyal medyada büyük bir kesim de, Gökçebel’i aynı gerekçeyle kınadı…

DİPTEKİLER
Tahir Gökçebel:
Öğretmenin statüsünün düşürüldüğünü, eğitime siyasi müdahalenin yaşandığını iddia eden Gökçebel öyle bir laf etti ki, kulaklarımıza inanamadık. İlahiyat Koleji adı altında “geleceğin canlı bombalarının” yetiştirildiğini savunan KTOEÖS Başkanı Gökçebel, bu sözleriyle nasıl bir çam devirdiğinin farkında değil sanırım. Ya da bu nasıl bir nefret, nasıl bir genelleme, nasıl bir ötekileştirmedir… O okulda okuyan tüm çocukları potansiyel suçlu sayan Gökçebel’in bu tutumu bir öğretmene yakışmadı… Hatta bence çok da tehlikeli bir düşünce tarzı olarak dikkat çekti.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar