Anlaşma önce kendi içimizde olmalıdır - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

Anlaşma önce kendi içimizde olmalıdır

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Yenişemeyen iki güreşçi gibi birbirlerine  peşrev atarak meydan okuyorlar! Anastasiadis diyor ki Sn. Akıncı’ya “garantileri kaldırırsanız masaya dönerim!” Ardından   Sn. Akıncı’nın uyarısı işitiliyor. “Ya federatif bir anlayışta Kıbrıs Türkünün siyaseten eşit varlığını kabul edersiniz ya da iki ayrı varlığın bu topraklarda kök salmaya devam edeceğini…”

Zaten bir başka çare de yok ama şüphedeyim:


BUNLAR Şubattan beridir masada hiç mi konuşulmadı? Mesela Anastasiadis Sn. Akıncı’ya dönerek “bak Mustafa peşin söyleyeyim. Eğer garantiler konusunda ısrar edeceksen, gel yol yakınken masadan kalkalım çünkü bu konu  olmazsa olmazımızdır” dedi miydi?

Yahut Sn. Akıncı, “Bak girye Anastasiadis  siyasi eşitliği kabul etmeyeceksen söyle boşuna birbirimizi yormayalım” dedi miydi?

Hayır! Müzakereler kopmasın diye  çetrefil sorunları hep gerilere ittiler. Biliyorlardı ki “mesela garantilerle siyasi eşitliği” öne alsalar görüşmeler başlamadan bitecekti. Böyle bir olasılığı bildiklerinden Garantileri “garantörlerin vereceği karara” havale ederlerken, “siyasi eşitliği” de sonlara ittiler!

Ve önce Mont Pelerin’de, ardından  Crant Montana’da bir yıllık uğraşın üzerini çizerek el elde baş başta biri Güney’e öteki Kuzey’e evlerine döndüler!

       KÜÇÜMSEMİYORUZ:  Çözüm çabalarını hafife aldığımızı söylemiyoruz. Zor bir süreçti. Ancak her iki taraf da biliyordu ki “tek bir konuda bile uzlaşı sağlanmazsa müzakereler çöker!”

Nitekim şu anda “liderler” tarafından her iki halka verilen mesaj müzakerelerin “garantilerden dolayı çöktüğüdür!”               “Şüphedeyim” dediğim de budur: “Gerçekten öyle mi?” Yoksa “taraflar altı başlıkta da istediklerini alamadıkları için mi “garantiler” bahanesine sığındılar!

MESELA eğer anlaşmaya varılsaydı iade edeceğimiz topraklardan sonra yeniden belirlenecek Kuzey Güney sınırlarını gösteren haritalar yayımlandı ve bunlar Mont Pelerin’de BM’ler sekreteryasına sunularak kasaya kilitlendi!

Tabi bu haritaları görüp bilen var da  halk biliyor mu? Nitekim  “işte Kuzey sınırlarının yeni tespiti” deyip  elime bir haritayı tutuşturduklarında, “Annan planından aktarma” dediydim de bugünkü koşullarda Ruma karşı çok bonkörce bir hediye olmadı mıydı eğer gerçekten o idiyse!

ANLAŞILMADI! Öte yandan üzerinde ısrarla durduğumuz “siyasi eşitlik” de anlaşılmadı!  Çünkü “iki etnik halk esasında değil, azınlık çoğunluk esasında kurgulandı.” Bu da vakti zamanında Anastasiadis’in söylediğince “çözüm Kıbrıs Cumhuriyeti’nin evrimleşmiş hali olacaktır” lafını doğrulayan bir siyasi gelişmeydi..

GELDİ GEÇTİ! Öyle mi diyelim?  Eğer önümüzdeki dönemlerde ada gerçeğinde vaz geçilemeyecek müzakereler yeniden başlarsa gelin masaya konacak  çözüm hedeflerini bugünden  tartışmaya açalım. Çünkü biz hâlâ ne istediğimizi bilemiyoruz. “Çözüm istiyoruz” başlığıyla laflıyoruz ama altını doldurmuyoruz. Açık ve net hedef koymuyoruz kendimize ve tabi etki tepkilerle Rum politikasının peşinde sürükleniyoruz! Anlaşmayı önce biz kendi içimizde yapmalıyız…


 

   ÜÇÜNCÜ KOOPERATİFÇİLİK DALGASI..

Toplumsal sorunlarımızdan biridir: İş ve ekonomi dünyasında “ticari ortaklıkları” hiç sevmedik. Rekabetçi değil, hasetçi olduk! Geçen yıllar içinde büyük yatırımlar gerçekleştirilmişse de çoğu inşaat sektörü ile sınırlı kaldı!                                                         Devasa binalara imzalar atıldı ama onlar da kentleşme planlamalarından uzak “çarpık yapılaşma” oldu… Nitekim gün gelecek kentlerde temiz hava soluyacağımız bir karışlık yeşil alan bulamayacağız!                                          Nitekim  daha şimdiden mahallesinde oynayacak alanı kalmayan dört duvar arasına sıkışmış,    binlerce “apartman çocuğu” var. Oynayamıyor, arkadaş edinemiyor! Yarının bir sorunu da bu olacak çünkü çocuklar için oyun eğitimin  parçasıdır…                                                       Bu sorunların gailesini çekerken geçen hafta önemli bir girişimin başlangıcı gerçekleşti.

Yeniden kooperatifçilik:  Geçen hafta medyada bir haber salındı: “Toplumsal ürünlerin pazarlanması..” Deniyor ki beş yıllık bir çabanın sonunda AB ve KOMİ-GEM’in de desteğini alarak “Üretici ve Pazarlama Kooperatiflerinin” kuruluş çalışmaları tamamlandı.”

       Yaprakların kımıldamadığı, kamu sektör ve hizmetlerinin döküldüğü bir dönemde tutun ki bu haber yeşeren bir filizin geleceklerdeki umudu olmalı.  Ki bu üçüncüdür.                   Birinci “Kooperatifçilik” ve ürünlerin  pazarlama dalgası rahmetlik İsmet Kotak’ın 1970’de Geçici Türk Yönetiminde Koopeeratifler Bakanlığına getirilmesi ile başladı. İftiharla diyorduk ki “artık bizim de Koop. Merkez bankasına bağlı “yağ (Zeyko,)   Binboğa yem, Harup,  Süt ürünleri fabrikalarımız vardır…”    Bu fabrikalara paralel köylerde kentlerde de üretim ve tüketim kooperatifleri oluşturuldu… Sonra hepsi de toptancıların eline düştü dağıldı!   Yani göl maya tutmadı!  Çünkü “kollektif bilinç” gelişmemişti..

       İkinci Kooperatifçilik dalgası Nazif Borman’ın Koop. Bakanlığına getirilmesi ile başladı.  İlk işi batmış Kooperatifleri yeniden diriltmedi. Koop. Seferberliği başlattı. Köyler ziyaret edilerek  yeni tarım ürünleri kooparetifleri kuruldu…  Bir süre sonra onlar da toptancı ve tefecilerin ellerine düştüler kendilerini lağvettiler…

Üçüncü dalga:   Bu yenisi  “Tarımsal Ürünlerin İşlenmesi Pazarlanması” için kaldırılan üçüncü dalga oluyor.

Olay büyük: Bakın kurulacak kooperatifler neler: “Karpaz üzüm şarap alkollü içki üretim ve pazarlama Kooperatifi,”  “Büyükkonuk Zeytin Üreticileri Kooperatifi,” “Esnaf zanaatkâr ve üreticiler Kooperatifi.”

       Bana göre heyecan verici bir girişim. Mesela Esnaf Ve Zanaatkâr Üreticiler Kooperatifi başkanlığına getirilen Hürrem Tulga diyor ki “taşı zirveye çıkarmak için bir hamle daha gerekiyor” Doğru söz! Çünkü “kurmak” yetmez, önemli olan yaşatmaktır… Ve ekliyor Tulga: “Bu ürünler, bu ülke, bu  değerler bizim. Ülkenin geleceği açısından  büyük olay…” İnşallah akibeti öncekiler gibi olmaz ama!

 


KISACA TAKILDIĞIM: (SAĞMAL İNEK!)

Güney’de yeni bir inek türü geliştirmişler. İnek Kuzey’de otlanıyor fakat Güney’de sağılıyormuş.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar