“Hükümet ha düştü ha düşüyor” lobisi doğrusu iyi iş çıkarıyor.
Hükümetin bu hafta bozulacağı “dedikodusunu” nerdeyse herkese inandıracaklardı.
Hükümettekilere bile.
Bu lobi karşısında hükümet partileri ve liderleri o kadar aciz kaldılar ki devletin üst düzey bürokratları bile “siz bilirsiniz, hükümetin durumu nedir” diye bize soruyorlar.
“UBP ile gizli gizli görüşür” suçlamasıyla karşı karşıya kalan HP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Kudret Özersay neyse ki açıklama yaptı ve “bunlar dedikodudur” dedi.
Konu şimdilik kapandı ama galiba şimdilik.
Çünkü “hükümet ha düştü ha düşüyor” lobisi ilk fırsatta yine el verecek, boy gösterecektir.
Peki kimdir bu lobi?
***
Birincisi ve önde gideni “hükümet protokolü imzalansın” peşinde olanladır.
Geçmiş dönemlerde yaptıkları gibi mevcut hükümetin tüm icraat iplerini ellerine geçirmeye çalışanlar bunun ancak imzalanacak protokolle olabileceğini çok iyi biliyorlar.
Geçmişteki UBP hükümetleri protokolleri gönüllü bir şekilde imzalıyor ve ipleri gönüllü bir şekilde teslim ediyordu.
Şimdiki hükümette direnç var.
Bu direnç nasıl kırılacak?
“Protokol imzalanmazsa bu hükümet düşer” propagandası yaparak.
Hükümetten para bekleyen sektörleri kışkırtıp muhalefetin dozunu artırarak.
Muhalefetteki bakan olma heveslilerini kışkırtıp her Allahın günü hükümete hücum ettirerek.
Bunun için de bindirilmiş kıtaları kullanarak.
Emir eri gibi kullandıkları gazetecileri (meslektaşlarımı tenzih ederim) piyasaya sürüp, sürekli olarak “dedikodu” çıkartarak.
Tek hedefleri vardır, hükümet, Ankara’daki bürokratların hazırladığı protokolü aynen imzalasın.
Ve böylece özelleştirmelerden tutun da x köyde yapılacak basit bir yatırıma kadar ipler onların eline geçsin.
***
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu da bu lobiye çanak tutuyor adeta.
KKTC’de böylesi bir gündem olduğunu çok iyi bildiği halde, dedikoduların merkezindeki Özersay ile Ersin Tatar’ı aynı günlerde Ankara’ya çağırıp “baş başa” yemek yiyor.
“Hükümet ha düştü ha düşüyor” lobisinin kaynattığı kazana benzin döküyor.
Sonra da kalkıp görüşmelerin “Kıbrıs sorunundaki son durumla” ilgili olduğunu söylüyor.
Birileri de çıkıp ona “nezaket ve hassasiyet” kurallarını hatırlatmıyor.
Yaptıkları “Çavuşoğlu’nun KKTC’de hükümet bozması ve kurması normaldir” şeklindeki yanlışı yaygınlaştırıyor.
Bu da KKTC’nin itibarsızlaştırılmasından başka bir şeye hizmet etmiyor.
Hani “alt yönetim, Ankara ne emrederse o olur” durumları…
