Türkiye Anastasiadis’li Rum tarafının Doğu Akdeniz’deki istikrarıyla güvenliğinin en önemli payandasıdır. Zaten açık seçik görüldüğü için bilinen bu gerçek, Türkiye’nin de bölgedeki “politikasını” şekillendirmektedir. Nitekim artık daha yüksek sesle diyor ki Ankara, “Doğu Akdeniz’de ne bensiz enerji düşünülebilinir ne de dışımda oluşacak politikalar tutar!”
Türkiye bu hakkı sadece KKTC üzerinden sağlamıyor. Akdeniz’deki 400 Km’lik kıyısı dolayısıyla kıta sahanlığı hakkıyla da kazanıyor.
Nitekim Anastasiadis olayın farkında olmalı son dönemlerde “Ankara ile sorunu görüşmeye hazırım” mesajları veriyor.
Tabi neyi nasıl görüşmek istediğini bilmiyoruz ama kaçınılmaz bir zorunlulukta KKTC’nin haklarının da gündeme geleceği ayan beyan ortadadır..
BUNA karşın Anastasiadis bu rizikoyu göze alıyor.. Çünkü olası bir “Türkiye-Kıbrıs Rum Yönetimi görüşmesi, sadece Güney’i yüceltmekle kalmayacak.. “Tüm adanın tanınmış devleti” olduğunu da Türkiye’ye kabul ettirmiş olacaktır. Ki Güney’deki Rum yönetiminin “AB tarafından da onaylanan Ankara anlaşmasından beri TC tarafından tanınmaya çok ihtiyacı vardır.
(Hatırlanacaktır, aralarında Türkiye ile Rum Yönetiminin de bulunduğu on yeni AB üyesi ülke Gümrük Birliği anlaşmasına girerken, Türkiye “Güney Rum Yönetimini tanımadığı için ve sonraları KKTC’e uygulanan ekonomik ambargo nedeniyle Rum tarafı hâlâ hava ve deniz limanlarını kullanamamakta özellikle dünyanın en büyük tanker filolarından birine sahiplikte de İskenderun limanından yararlanamamaktadır..
GÖRÜLÜYOR ki neresinden bakılsa Rum tarafının bölgedeki faaliyetlerinin sağlığı ile istikrarı Türkiye’nin onayını ve işbirliğini gerektirir.
İşte şimdilerde Ankara ile “müzakereye hazırım” çağrıları yapan Anastasiadis’in sonuçta asıl gözlediği böyle bir müzakere sonucunda tüm adaya şamil Kıbrıs Cumhuriyetinin tanınmış Devleti olan Güney’in otomatik olarak TC tarafından da “tanınacağıdır!” Tabi ki Ankara bu politik oyuna gelmedi..
Dolayısıyle Doğu Akdeniz’de hâlâ çatışma olasılığı vardır ve bunu bertaraf etmek tabi ki Güney’in bölgedeki enerjiye KKTC’i de katmasıyla mümkün olacaktır..
*****
HÂLÂ E-DEVLET OLAMADIK!
Geçtiğimiz günlerde Meclis Genel Kurulunda popülizm kokulu bir karar daha alındıydı: “Sosyal Sigortalarda primlerini ödeyemeyenlere getirilen yeni bir af daha!”
Ki bu karar primlerini doğru dürüst yatıran sigortalıların karşılığı olması gereken kazanım ve ödülleri ne olacak” sorusunu getirdi.
Nitekim Meclis Genel Kurulunda konuyla ilgili konuşan Çeler ve Angolemli hatırlattı: “Hani da Devlet primlerini zamanında ödeyenleri ödünlendireceklerdi” sorularıyla..
…SOSYAL Sigortalar konusu ne zaman gündeme gelse Lütfi Özter’lerden başlayan mücadeleyle sonunda bu topluma “Tek Güvenlik Sistemini” kazandıran Sonay Adem’lere varıncaya dek bu konuda mücadele eden insanlarımızı saygıyla anarım.
Ancak hepsi o kadar! İşte “primlerini ödemeyenlere” bir af daha! (Ki her hangi bir bankadan aldığınız kredinin sadece bir ayında ödeme yapmayın da görün başınızı nasıl ağrıtırlar!)
Fakat sorun “Devlet Kurumları” olduğunda her türlü “laçkalık, sistemsizlik, baştan savmacılık mübahtır!”
Nitekim “en astronomik maaşlı çalışanlarıyla kurumların paşası olan Kıb-Tek’in meğer bankalara ve AKSA’ya 250 milyon TL borcu varmış!
(Tutun ki “borç yiğidin kamçısıdır” da haber vereyim. Geçen gün artık Mağusa’nın varoşları durumuna gelmeye başlamış öbek öbek villamsı sitelerin oluşturduğu mahallerde dolanıp dururken baktım dizi dizi uzanan evlerin damlarında elektrik panelleri.. İşittiğimce KIB-TEK bu panellerin iş yerlerine konmalarını yasaklamış!)
ŞİMDİ neden bu yeni “güneş enerjisi” olayını vurguladım? Her zamanki gibi treni kaçırmamamız gerektiğini hatırlatmak için..
Ki yıllarca nüfusun arttığını.. Üniversiteler çoğaldıkça artan öğrencileriyle birlikte sorunlarının büyüdüğünü.. Turizm geliştikçe mevcut tarımsal üretimin yetmediğini.. Nüfusla birlikte araçların da çoğaldığını.. Dolayısıyla altyapımızın yetersiz kaldığını… Falan toplumun hemen her kesimindeki duyarlı insanları, medayası seslendirirlerken… Bu “Devlet ve Yöneticileri” ihtiyaçlar ve hizmetler konusunda her zaman tatar ağası gibi geride kaldılardı! Nitekim şimdilerde gelişen teknolojiyle insanlar kendi enerjilerini üretir hale geldiler ama Kıb-Tek hâlâ “benden başka alternatif yoktur” derdindedir!
(…BAKIN: Bu ülkede cep telefonu olmayan yoktur.. Bilgisayar artık günlük hayatımızın ekmek suyu kadar önemlidir.. Artık ilkokul öğrencileri bile akıllı telefonları, bilgisayarlarıyla donanmaktadır..
(Kİ hatırlayın: “Yıllar önce bu dijital dünyaya duhul eyleyeceğimizi Cumhurbaşkanlığı seçimleri kampanyası sırasında KKTC’nin de “E-Devlet olacağını söyleyen, sonuçta Cumhurbaşkanı da Seçilen Sn. Eroğlu’ydu.)
SOSYAL Sigortalara dönüyorum. Kurumlar içinde para ile oynayan en büyüğü.. Fakat hâlâ ne kayıt dışılık önlenebildi ne de sigortalıları en azından periyodik aralıklarla “primleri ve hakları yönünden” bilgilendirecek derli toplu bir sistem oluşturuldu. Yani öteki tüm devlet kademelerinde olduğu gibi eğer kurumun dairelerine uğrayıp “durumum nedir” demezseniz ne maaşlarınızı ne de haklarınızı öğrenebilirsiniz Ki hatırlatayım. “Kredi kartı” için her ay kapınıza a’dan z’ye parasal durumunuzu ödemelerinizi bildiren resmi evrak gelir..
Biz hâlâ “Sigortalar” gibi büyük bir Kurumda bile “Sigortalılarla” ilişki kuracak sistemi oluşturamadık.. Öyle de olunca ikide birde “aflar” çıkartılarak zevahiri kurtarma yollarına sapılıyor ama ol alem hiç değişmiyor!