AMERİKANIN DEBREŞEN KIBRIS AŞKI: - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

AMERİKANIN DEBREŞEN KIBRIS AŞKI:

Kenan Atakol’un Dışişleri Bakanı olduğu dönemdi… Kıbrıs siyasi sorunu yine civcivli günlerden geçiyordu ki Cumhurbaşkanı rahmetlik Denktaş   “davam”  dediği siyasi sorunun peşinde koşturmaktan kan tere batıyordu…
Bizim için  “şelaleler gibi akmaktadır”  dediğimiz Değirmenlik’in  “Başpınarı”  henüz kurumadıydı…  Ve yine o rutin pazar günlerinden birisiydi.   Yüzlerce insan Başpınar piknik alanında mangallarının başında şişkebaplarının  dumanları arasında boğuluyor,  yiyip içiyorlardı…
İşte öylesi bir piknik sefasında Kenan Atakol’a rastladıkta hâlâ konuşmakta olduğumuzca yine  “Kıbrıs’ta çözümünü”  konuşmuştuk…  1974’ün hemen sonrasını yaşıyorduk ve hâlâ etraf toz dumandı…
Onca sohbet sonunda ise Atakol  “Bu sorunu çözecekse ancak Amerika çözer” dediydi… Zaten her devrede Amerika’nın Kıbrıs sorununu çözmesi beklentileri hep öncül umut olarak yaşatıldıydı… 
ARADAN YILLAR GEÇTİ:  Çözüm umutları BM’lere,  AB’ye de kaymış olsa son sözü Amerika söyler beklentisi hiç değişmedi… Buna karşılık  Orta Doğu’yu  petrol ve gaz uğruna hallaç pamuğu gibi atıp altını üstüne getiren Amerika bu yanı ile de artık tedirginlik yaratan ve korkulan bir güç olmuştu… Büyük Ortadoğu projesi tutmamıştı!  Bölgede kalan tek müttefiki İsrail’in ise  siyaset karnesi kırıklarla doluydu! TC ile ilişkiler çoktan mayfoşileşmişti!  Ve tam bu esnada Rum münhasır bölgesinde Amerikan Noble Şirketi ile doğal gaza ulaşılıyordu ki işte Amerika’nın yıllar sonra “debreşen  Kıbrıs aşkı” da bu nedenle yineleniyordu…  “Bu sorunu çözecekse Amerika çözecek”  lafları tutun ki kuvveden fiile çıkıyordu…
İŞTE SON AMERİKAN NUMARASI:  Dün 2. Hrisostomos’tan söz ederken  çözümle ilgili görüş ve önerilerini  “Köşeme” aktarmıştım.  Nitekim Hrisostomos  neden görüşmelerin başlamasına onay verdiğini anlatırken  bir sebebinin  de  “Amerika’nın bize verdiği sözdür”  diyordu.  Ve biz de soruyorduk:  “Neydi Amerika’nın verdiği bu söz?” Tam bu cevabı ararken bir de baktık ki  dün Havadis Gazetesi ABD’nin Lefkoşa Büyükelçisi Koenig’in Larnaka’da Rumlara yaptığı konuşmayı almış manşetine… Diyordu ki  “Çözüm Kerry’nin sarı not defterinde…”
Kısaca Amerika Kıbrıs’ta çözümü sağlamak konusunda iyicene ısınıp motivasyon kazanıyor!  Evvel emirde seslendirdiği  de   “iyi niyet”  yahut  “güven artırıcı” jestlerle Maraş   Rum’a  iade edilirken Mağusa Limanı’nın da mesela AB denetiminde  dünya deniz trafiğine yeniden açılması”  oluyor…
Bu Maraş ve liman haberi çok yeni olmasa da bu kez telaffuz eden ABD’nin Büyükelçisi oluyor ve    doğal gazın TC üzerinden naklini de  bu iyi niyet jestlerinin   kapsamı  içine alıyor…
Bu kadar uzun hikâyeyi canınızı sıkmak istediğim için yazmadım…   Ancak benim canım sıkılıyor! Çünkü Kore’den, Vietnam’dan,  Sonrası Afganistan’dan ve de Büyük Orta Doğu Projesi derken bölgemizden gelip geçen Amerika,  söylemeye gerek yoktur, arkasında hep kan, ateş ve asla iflah olmayacak düşmanlıklar bıraktı… İnşallah bu makûs talihini Kıbrıs’ta kırar! Buna “bir” diyelim ve gelelim ikinci korkumuza:  Amerika’da hatırı sayılır bir Rum ve Yunan lobisi vardır. Demek istediğim Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk halkının gözlerinin yaşlarına bile bakmazlar!..          **********    

  BU HALİMİZLE MERSİN LİMANI’NDAN   GEÇEMEZSEK BAŞKA HANGİ DÜNYA LİMANINDAN GEÇECEĞİZ…
Sn. TC Büyükelçisi Halil İbrahim Akça’nın KKTC’yi iyi tanıdığına inanırım..   KKTC’ye  Büyükelçi olarak rast gele atanmadığını,  özellikle sosyo-ekonomik konularda   “yeniden yapılanmaya”  katkıda bulunmak ve plan programlarla reformların gerçekleşmesine göz kulak olmak için aramızda bulunduğu da sır değildir… Nitekim biliyoruz ki  TC-KKTC arasında imzalanan  “Mali Ve Ekonomik Protokolün”  uygulamasının da takipçisidir…
Dolayısıyla açıklama ve konuşmaları  “makbulat”  olmalıdır… Nitekim geçtiğimiz günlerde DAÜ’de Dış Ticaret Semineri’nde de bu misyonu ile konuşmuş  ve hem uyarı hem de tavsiye niteliğinde bazı sorunları deşmiştir…
“MERSİN KAPISI SÖYLENDİĞİ GİBİ SERT DEĞİLDİR:”  Sn.  Akça’nın üstünde durduğu sorunlardan  birisi Mersin Limanı olmuştur.  Hani bizim de sık sık  “bir Mersin Gümrüğünü bile aşamıyoruz”  diyerek serzenişte bulunduğumuz  kronik sorun!  Bakın bu Konuda Sn. Akça ne diyor:  
“Mersin Limanı’nda da diğer tüm limanlarda uygulanan kurallar uygulanmaktadır…”      “KKTC’de sanayi  sektörü, olması gereken yerde değildir…”            “Bu nedenle TC’ye ürünlerini satamamaktadır…”  “Maliyetler yüksektir… Standartlara uyulmamaktadır…”
GERÇEKTE BUNLARI HEP BİLİYORUZ!  Çünkü 1974’den beridir yaşadığımız sosyo-ekonomik sorunlardır ki TC ile  “sıfır gümrük”  birliği oluşturmayı bunun için istedikti…        KKTC’ye  TC’den çapa işçisi değil,  teknoloji gelmelidir laflarımızı da bunun için sarf ettikti…     Sanayimizin, tarımımızın kesinlikle  geliştirilmesi gerektiğini bu nedenle seslendirdikti…       Bizim için utanç haline gelen “Türkiye verir Kıbrıslı Türkler de yer” imajının değişmesini,  ambargoların kaldırılmasını bunun için istedikti…      Çözümsüzlüğün esiri olmaktan kurtarılmayı da hep bunlar için  arzuladıktı…
Ve tüm bu açmazlarla aşılamayan sorunlar nedeniyle  KKTC’nin  nev’i şahsına münhasır bir siyasi sorun olduğunu bunun için vurguladıktı…
OYSA:  Sn.  Büyükelçi çok olağan bir dünya ülkesinden söz ediyor… Gelişmeyen sanayiden, kalitesizlikten,  standartlardan…  Ve ekliyor:  Bu nedenle hangi limandan geçmek isteseniz bu şartlarda geçemezsiniz! 
Oysa Kıbrıs Türk halkı hiçbir limandan zaten asla geçemeyeceğini biliyor ki  geriye sadece Mersin Limanı kalıyor.  Ve diyor ki  “değil mi Anavatan Yavruvatan ilişkilerindeyiz.  İzin verin ürünlerimizi TC pazarlarına sürebilelim…”           “Bir kolordu ile güvencesini sağladığınız  bu KKTC’ye söz konusu Mersin limanı oldu muydu  ayrı gayrı devlet muamelesi yapmayın…”       “Kuralların içinde boğup zaten ambargolarla,  çözümsüzlükle dünyadan tecrit edilmiş kaderine  bir de Türkiye’yi eklemeyin…”          “Bir dünya devleti imiş gibi  kalite ve standart yaratmasını,  tanınmış bir devletmiş gibi dünya limanlarında uygulanan  kuralları Mersin limanında da uygulayıp,  “çok gerilerde kaldınız”  demeyin..”     “İtip yabancılaştırmadan  önce tutun ellerimizi ellerinizle ve çekip kurtarın…”   Niçin mi?
Kırk yıldır KKTC’yi çözüme ulaştıramadığınızın yüzü suyu hürmetine…        Ambargoları kıramamanın hatırına…     TC’den yüz liralık ithalata karşılık, TC’ye bir liralık ihracatımız adına…  
Nüfusumuz kadar nüfusunuzu aramızda barındırdığımızın  sevabına…
En azından Mersin gümrüğünü ezgi cefa yeri yapmayın yeter…  Ki ne gümrüktür o gümrük,  bilenler bilmekte…             


    **********  

   KISACA TAKILDIĞIMIZ:  SERDAR DENKTAŞ’IN FENDİ!
DP’li Serdar Denktaş gitgide siyaset alemimizin  renkli politikacılarından olmaya başladı.  Nitekim geçenlerde onca olaydan sonra pişkin pişkin demez mi  “Yerel seçimlerde UBP ile iş birliğimiz hükümet icraatlarını sarsmayacaktır,  Hükümet devam edecektir…”
Eee şimdi merak edersiniz.  “Ne oldu CTP’nin onca büyük tepkisine?”  Neredeyse DP-UG’nin UBP ile yerel seçimlerde işbirliği yapmasına yönelik tepkiler hükümeti alaşağı ediyor,   gitti gider oluyordu!
Derken bir de baktık ki  “hükümete devam!” Üstelik S. Denktaş  “yok bir sorun”  diyor…
HAYIR:  Ateşe  benzin serpmiyoruz… Tam aksine ve ciddi ciddi şöyle diyoruz:  “Gerçekte olması gerekenler oluyor…”  Koalisyon hükümetleri birbirlerinin siyasi iradelerini  ipotek altında tutmak için oluşmazlar… Eğer Meclis’te yasalar çıkıyorsa,  Bakanlar ve Bakanlıklar işlevleri ile çalışıyor,  ortaklar birbirlerine androş koyma politikasına sapmıyorlarsa,  “yerel seçimler”  gibi partiler  arasında kaçınılmaz işbirliğini gerektiren olaylarda da  tolerans sahibi olmasını  bilmek gerekir… Tutun ki   demokratik teamüller  içinde bu tip gelişmeler çok da olağandır…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar