Cumhurbaşkanı Akıncı’nın basın toplantısını izlemeye hazırlanırken geldi haber.
Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadis ile Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan başbaşa görüştüler.”
Doğrusu şaşırmadım.
Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu zaten kapıyı açmıştı.
Anastasidis ile “başbaşa” görüşerek ve “değişik” görüşler ortaya koyarak suları bulandırmıştı.
Anastasidadis de kem-küm ederek durumun üstüne balıklama atlamıştı.
“Kıbrıslı Türkler azınlıktır, bizim muhatabımız Türkiye’dir” şeklindeki kadim Rum resmi görüşüne uygun bir şekilde Türkiye’yi muhatap alma pozisyonunu çok sevmişti.
Çavuşoğlu, Anastasiadis’le görüşme heyecanının verdiği havayla, Lefkoşa’ya gelip bizimkilere ayar çekercesine “Rumlar konfederasyon isterse siz ne dersiniz” diye sorguya çekmişti.
Çavuşoğlu, (talihsiz bir şekilde) Anastasidaidis’in söylediklerini konfederasyon olarak anlamıştı ama aslında “Kıbrıslı Türkler azınlıktır”dan başka bir şey değildi.
Nitekim müteakip süreçte bu düşüncelerini de açık bir şekilde dile getirdi.
“Doğal gazda Kıbrıslı Türkler mi karar verecek” diyerek aslında Kıbrıslı Türklere kısıtlı eşitlik verme niyetinde olduğunu belirtti.
***
Anastasiadis ile Erdoğan başbaşa görüştü mü?
Bilmiyorum.
Görüştülerse neyi ele aldılar?
Onu da bilmiyorum.
Bildiğim birtek şey vardır.
Akıncı’nın yalnız kaldığıdır.
Yazının başlığında “Akıncı’ya veda” derken de tam da bunu kast ediyorum.
1977’de Denktaş ile Makarios’un başbaşa vererek uzlaştıkları “iki toplumlu, iki bölgeli federasyon” terk edildi.
Anastasiadis tarafından terk edildi.
Çavuşoğlu (Erdoğan) tarafından terk edildi.
Dün akşam itibarıyla uluslar arası toplumdan ses çıkmadı.
Ve federasyon Akıncı’nın resmi tutumunda sadece bir grup Kıbrıslı Türk’ün savunduğu azınlık bir görüşe dönüştü.
Gerçek durum budur.
***
Ve bu durum Erdoğan yönetiminin son dönemki yalpalayan tutumundan ortaya çıkmıştır.
Anastasiadis de bu “yalpalamayı” değerlendirerek Kıbrıslı Türklere “Kızılderililer hakları” önermektedir.
Tarihi soru şudur;
Akıncı ile birlikte Kıbrıslı Türkler olarak Kıbrıs sorunundaki tarihi rolümüze veda edip Anastasiadis ve Ankara’nın biçtiği role mi razı olup tükenip gidecek miyiz, yoksa direnecek miyiz?
Shakespear’in dediği gibi;
“Olmak ya da olmamak..”
işte bütün mesele budur.
