AKILLAR BAŞLARA! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 27, 2024
Köşe Yazarları

AKILLAR BAŞLARA!

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Akıncı’nın cumhurbaşkanlığı döneminde “müzakereleri” başlatmak için teşebbüste bulunmayan Guterres, Türk tarafının yeni bir cumhurbaşkanı seçmesinin hemen ardından harekete geçti. Tabi ne düşündüğünü nasıl bir umutla harekete geçtiğini bilmiyoruz. Ancak Crans Montana’da Akıncı’nın olumlu inisiyatif yüklenmesi nedeniyle çözümün sağlanacağı yere kadar gelindiği iyi biliniyordu. Masadan kaçanın Rum tarafı olduğunun bilindiğince! Pekala Guterres ne Grans Montana’yı ne öncesi Annan planını kabul etmeyeceği aşikâr olan Sn. Tatar’da çözüme yönelik hangi umudun ışığını gördü ki yeniden müzakerelere başlanması için harekete geçti?

***


ÖTE yandan Guterres henüz taraflara resmi çağrıda bile bulunmadı ama geçtiğimiz gün Güney Lefkoşa’da gerçekleşen “8. Güney Kıbrıs, Yunanistan ve Mısır işbirliği Zirvesi” öncesinde Miçotakis’le Anastasiadis görüştülerdi. Görüşmelerinden sonra da peşin peşin Sn. Tatar’ın kulağını çekercesine uyarıda bulunarak, “46 yıl sonra Kıbrıs’ı yeniden birleştirmek için çok arzu edilen çözümün bulunabilmesi, herkesin müzakere masasına bugün cereyan edenleri dikkate alarak ve BM’ler karlarına, Kıbrıs Avrupa gerçeğine mutlak saygıyla oturmasını dilediklerinin” açıklamasını yaptılardı!

Hatta Sn. Tatar’ın seçim sürecinde Kıbrıs’la ilgili söylemlerini de “kampanya nedeniyle” söylenmiş kabul ederek “umarız o söylemlerle masaya oturmaz” dileğinde de bulundulardı!.. ***

PEKİ bildiğimizce neydi Sn. Tatar’ın Akıncı’dan ayrılan söylemleri? “Federasyon değil, önce tanınmış iki ayrı devlet sonra bu iki devlete dayalı işbirliği…”

Ki bugüne kadar masada Türk ve Rum toplumlarından oluşan “birleştirilmiş Kıbrıs’ta federal sistem tartışıldıydı. Annan planında buna “Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti” dendiydi! Ne var ki 31 Mart 2004 tarihinde Türk tarafı “evet” derken Rum tarafı hayır dediydi. Ardından Grans Montana’ya taşınıldı ama, referanduma bile götürülemeden yine Rum Yunan tarafının muzırlığı nedeniyle müzakereler “bozgunla” sonlandıydı.. ***

ŞİMDİ: Sn. Tatar 1960 da Kıbrıs Cumhuriyetini berhava eden.. Sonrası çözüm planlarını kadük duruma sokan.. Doymak bilmez bir iştaha ile adanın neredeyse dörtte üçüne egemen olmak isteyen.. “konfederasyonu” bile değil, “Birleşik Kıbrıs’ta federasyonu” savunan Rum tarafına neden güven duysun ki?

“Maraş’ın bir bölümünü bile açarken neden Rum tarafına Kuzey topraklarından ödün versin? Neden 46 yıl aradan sonra Türk halkı Rum tarafının kara gözü kara saçı uğruna bir kez daha göç yollarına düşsün? Neden Türk tarafı en az Rum tarafı kadar “devlet” olmasın?***

BAKIN 46 yıldır köprülerin altından çok sular aktı. (Hiç temennimiz değildir) ama Rum Yunan ikilisinin şunu çok iyi anlaması gerekir: Artık savaşmaktan çekinmeyen bir Türkiye vardır. Dolayısıyla Kıbrıs odaklı Doğu Akdeniz’de savaşarak bir sonuca gidileceği yada Türkiye’yi AB’nin yaptırımlarıyla zor durumlara sokup Türkiye’nin ve Kuzey’deki Türk halkının haklarını feda edeceği zannediliyorsa, büyük yanılgıya düşerler..

BİR kez daha yazalım: “İki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı (ki bu durumda iki devletlilik olur) Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini içeren” bir çözümden yana olan Kıbrıs Türk halkı ile Ankara’nın bu siyasi ve çözümsel önerisini Rum’un itiraz etmeden kabul etmesi; tüm taraflar için yeniden yeşerecek “barış” olacaktır ki bölgenin buna çok ihtiyacı vardır.. Yani artık akıllar başlara diyor ve devam ediyoruz:

***

PEKİ ÇÖZÜM OLMAZSA NE OLACAK?

Bilinen gerçektir: Ermenistan’ı Azerbaycan karşısında rezil rüsva duruma düşüren “Türkiye” faktörüdür.

Bizi Rum’un karşısında güçlü ve güvenlikli kılan da Türkiye’dir.

Bakın, geçen gün en çok vergi veren kurumların listeleri yayınlandı. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da ilk “10 kurum” içinde” TC bankaları ile TC tesisleri yer aldı. Şahıslarda KKTC aidiyetli iş insanlarımız da ilk “10’da yerlerini alırlarken şunu düşündümdü: “Bu ülkede her şeye karşın tekerlek dönüyor..”

Nitekim eğer koranavirüs belası musallat olmasaydı bu yıl belki de turizmde patlama yaşanırdı. Belki sanayimiz biraz daha gelişir, üniversite öğrencileri geçen yıla göre daha bir artar dolayısıyla paralelinde zirai üretim artışı da yaşanırdı.

BU memlekette kendimizi kıyasıya olumsuz eleştirilerle kınasak da kan tere batarak çalışan insanlarımız da vardır, üreten, ihracat eden, ekonomiye katkıda bulunan insanlarımız da..

Yani bu memleket sadece kanlarımızla değil; toprağa, sanayiye, inşaatlara, tümden ekonomik sektörlere akıtılan alın terlerimizle de vatanımız oldu..

Yani çözüm olmasa da oldu. Hem de ambargolar altında.. Hem de Rum’a muhtaç olmadan..

Yani Kuzey Kıbrıs’ta çözüm olmadan kat ettiğimiz mesafe, hele TC’den akan su ile zenginleşir, belki bir gün aktarılacak elektrik akımıyla daha çok aydınlıklara uzanırken, bundan sonrası Kuzey’deki varlığımızı Rum’un “çözüm keyfine” bağlayamayız.

Kaldı ki 46 yıl sonra artık Rum tarafıyla birleşmeye de ihtiyacımız yoktur. Ha “federasyon ne olacak” deniyorsa tutun ki bir gün taraflar adadaki haklarına saygıda iki eşit devlet ve iki ayrı bölge gerçeğinde bir federasyon oluşturabilirler.

Yoksa bugün hayal edilen “federasyon” ancak Rum’u adada üstün ve egemen kılmaktan öte bir yarar sağlamaz! Yani ne? işimize bakalım..

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar