AİHM’İN KARARI MÜZAKERELERİ OLUMSUZ ETKİLEYEBİLİR - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Mayıs 8, 2024
Köşe Yazarları

AİHM’İN KARARI MÜZAKERELERİ OLUMSUZ ETKİLEYEBİLİR

Bugün, Rum basınının sızdırdığı “toprak” konusunu söz edecektim. Fakat Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türkiye’yi 90 milyon Euro’luk tazminata mahkûm etmesi, müzakere masasına konacağı söylenen Rum ve Türk taraflarının toprak konusundaki önerilerini etkiyecek gibi göründüğünden konumu bu olaya yöneltim. .
ÇÜNKÜ: Bir yandan müzakereler devam eder öte yandan elden geldiğince güven yaratıcı önlemler arayışları sürer ve de bu cümleden olmak üzere Maraş’ın çözümden önce Rum’a iadesi uğraşları devam ederken; AİHM’in Türkiye’ye kestiği bu çok büyük para cezası sürecin üzerine tuz biber ekti!
Tabii asıl ilginç olanı şudur ama: Rum basını (Filelefteros) daha günler önce AİHM’in Güney Kıbrıs’ın Türkiye aleyhine başvurusuyla ilgili kararını vereceğini ve mahkemenin Türkiye’yi 10 Mayıs 2001 yılında “Barış Harekâtı” sırasında 14 ihlalden suçlu bulduğunu hatırlatıyordu…
Filelefteros şunu da ekliyordu: “Müzakerelerde mülkiyet yönünden de birçok şey AİHM’in vereceği karara bağlı olacaktır. 13 yıl aradan sonra ceza kararının açıklanması için seçilen zamanın tesadüf olmadığı da aşikârdır!”
PEKALA BU KARARI ANKARA NASIL DEĞERLENDİRİYORDU: AİHM’in alacağı kararı Dışişleri Bakanı Davutoğlu da yakından izliyordu. Nitekim daha karar açıklanmadan yaptığı açıklamada şunu söylüyordu: “Uluslararası hukuk bağlamında ne bağlayıcıdır ne de bizim açımızdan kıymet ifade eder.”
Yine bazı Türk diplomatik çevreleri de daha önce bu tip kararlara karşın Türkiye’nin tazminat ödemediğini hatırlatıyorlar ve “Varnava kararını” örnek gösteriyordu…
BU KARAR İLE MÜZAKERELER ETKİLENİR Mİ? Bir kere AİHM’in Rum tarafının da beklentilerine cevap verir nitelikte ve Türk tarafı ile Türkiye’nin aleyhine aldığı bu “haddi hududu” çok aşmış 90 milyon Euro’luk kararın görüşmelere olumsuz etkisinin olmayacağını söylemek mümkün değildir…
Hem zamanlama hem de Güven yaratıcı önlemleri dinamitlemesi yönünden! Doğrusu AİHM’in ne yapmaya çalıştığı bu kararı ile Rum’a ne kadar “siyasi çıkar” katkısında bulunduğunu da anlamak mümkün değildir! Çünkü karar “yansız ve adil” de değildir.

NEDENİNİ BİR PARANTEZ AÇARAK YAZALIM. Bir: 1974 Barış Harekâtı, Yunan cuntasının adadaki subayları ile Rum Milli Muhafız Ordusu’nun ve EOKA B mensuplarının Makarios’a darbe yaparak Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak (Enosis) için harekete geçmeleri üzerine gerçekleştirildiydi.
İki: Nitekim harekât öncesinde Ecevit hem başta garantör ülke İngiltere hem de AB ve ABD olmak üzere mekik diplomasisi yürüterek bu isyana müdahale edilmesi için elinden gelen barışçı çabayı göstermişti. Çünkü Bülent Ecevit, Nikos Samson gibi bir sokak adamının elinde gelişen bu darbenin çok vahim sonuçlar doğuracağına inanıyor ve şöyle diyordu:
Üç: Ecevit’in açıklaması: “Bu darbe Yunan cuntası tarafından düzenlenmiş ve ileride açıkça Enosis’i hedef alan bir harekettir. Durum son derece ciddidir ve hafife alındığı takdirde Türkiye bundan çok zararlı çıkacaktır. Enerjik hareket etmekten başka çıkar yolumuz yoktur. Ben Türk ordusunun yeteneklerine inanıyorum. Derhal gerekli hazırlıklara başlamamız vakit kaybetmeden yürütmemiz şarttır…”
Dört: Hiç söyleyip yazmaya gerek yoktur. Türk halkının 1963’den beridir Rumlar tarafından kıyılıp göç yollarına atıldıklarını! 1974’de Taşkent, Muratağa, Atlılar’da küçük bebelere kadar Türk oldukları için insanların kurşunlanarak toplu mezarlara gömüldüklerini! Bu cinayetleri işleyenlerin bırakın yargılanmalarını, Rum tarafınca “kahramanlar” olarak itibar gördüklerini! Mağdur ve mazlum Türklerin haklarının hukuklarının mesela AİHM’de hiç dikkate alınmadığını! Ambargolar altında perişan edilen Türk toplumunun gasp edilen haklarının AİHM tarafından Rum Yönetimi ile AB’den sorulmadığını! Ve ilahi… 
Beş: Kısaca Türk halkının yarım asırdır Rum mezalimi altında çektiklerinin mağduriyeti ve kayıpları ile yitip giden geleceklerinin ne hesabı soruldu ne de esamesi okundu! Bu AB ile bu AİHM şimdi Türkiye’yi bir kez daha Barış Harekâtı nedeniyle yargılıyor fakat 1974 temmuzunda Makarios’u devirmek için harekete geçen Rum güçlerinin binlerce Rum’u ve komünistleri öldürdüğünü bile dikkate almıyor! Ne adil mahkeme değil mi?
AL DİYETİNİ VER BERATIMI: Bundan sonra olacakları tahmin edebilecek bilgiye sahip değiliz. Her halde Ankara stratejisini saptamıştır. Ancak şunu söylemeden geçemeyeceğiz. 90 milyon Euro çok büyük bir paradır. (Şimdi bizimkiler hop kalkıp hop oturacaklar ama biz yazıverelim.) Türkiye bu parayı “tazminat” olarak verir ve Rum’un Kuzey’deki tüm haklarını, mallarını tazmin eder! Kısaca diyetini öder Kuzey’i Kıbrıs Türk halkının ebedi vatanı olarak tarihe kazır…  Bu durumda alacak verecek sorunu bittiğinden çözüme de gerek kalmaz zaten!         


 
**********                
KIRK YILLIK SORUNLAR (HÂLÂ ÖYLE GELDİLER BÖYLE GİDİYORLAR!)
       

Sorunların üzerine ciddiyetle gidildiğinde, “ne kadar müzmin ve geçen yılların ihmalleri nedeniyle ne kadar harap olduklarını” görüyoruz.
Nitekim Yorgancıoğlu hükümeti beklenenlere cevap veremiyor ama hakçasına yazalım, uğraşıyor. İşte bu uğraş sonucunda da memleketin kırk yıldır ne kadar çok ihmal edildiği çıkıyor ortaya.
MESELA. Yıllardır yetkili ve sorumlular “Sosyo ekonomik yönden” deyip yanına da bir iki beylik cümle uladıktan sonra sorunları çözdüklerini sanırlar! Fakat bir de bakarlar ki “pööö! Kırk yıldır ol alem öyle geldi böyle gidiyor!”
Mesela ben bugüne kadar engellilerle ilgili çok büyük sorunların olduğunu bilmiyordum. Azıcık ilgi alanı içinde alındı bir de görüldü ki “engellilerle ilgili mevcut yasa bile engellilere değil, hastalara hizmet ediyor!”
İYİ Mİ? Kırk yıldır bu ülkede engelli insanlarımız var ama “kendine özel yasası” yoktur! Bunu da Engelliler Başkanı Yücesoy söylüyor. Ve uyarıyor: “Engellileri koruma, rehabilite ve istihdam yasasına bağlı tüzüklerin değişmemesi halinde yasa çöpe gidecektir!” Ve anlıyoruz ki bu ülkede kırk yıldır engelli insanlarımız vardır ama ne doğru dürüst rehabiliteleri ile korunmaları ne de istihdam politikaları yoktur… Olması için çalışmalar daha yeni başlıyor!
Memlekette 2014 engelli vardır deniyor. Bu sayı şu menhus kanser hastalığından da korkunç! Neden bu kadar çok engelli vardır sorusu da cabası olmalıdır!

BUNLARIN YANI SIRA 1974’TEN BERİDİR SÜRÜNEN SORUNLAR VAR. Bir tanesini kırk yıllık değilse de geçen gün çöken ADLS sisteminde gördük.
Buna karşın 1974 öncelerinden beridir Sağlık Servisleri ile uğraşıyoruz ama o sağlıklı sistemi hiç bulamadık! Nitekim şu sıralarda da Bakanlığın iyi niyetli çalışmalarına karşın “Hemşireler Günü” dolayısıyla bakın “Tabipler Birliği” ne dedi: “Çalışmalar çok yavaş gidiyor… Acil çözüm bekleyen sorunlar var… Sağlık Çalıştayı’nda sorunlar ortalara konmuştur ama bir türlü çözülmeyen sağlık sistemiyle ilgili sorunlardan kaynaklanan sıkıntıların sorumlusu da çoğu kez sağlık çalışanları olarak gösteriliyor…”
BURADA DURUYORUZ: Çünkü bu “çalışanlar” sorunu sadece Sağlıkta değildir. Kamu Görevlileri kademelerinde de kanamaktadır. Ve bu kanamayı durdurmak için yarayı neşterleyip sarmalamak yerine “karşılıklı suçlamalarla” husumetler yaratılmaktadır. Desek ki öteden beridir geliveren “iktidar muhalefet çekişmelerinin yansımalarıdır söz konusu olan!”
Ve desek ki bir yandan polisi sivile bağlayarak gelip giden iktidarların emrine “güçler” katarken, öte yandan Memura da istediği partide istediği gibi politika yapma hakkı tanınması ileride bugünkünden beter sorunlar çıkartacaktır!
Çünkü “bu ülkede hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik düzen değil, gelip giden siyasi iktidar partilerinin çıkarlarını gözeten “popülist uygulamalar” vardır…” Aykırı bir yargı da olsa olsun! Çünkü hâlâ yerlerde sürünen gerçek budur! Değiştiğinde doğru sistemler de kurulur, sağlıklı yönetimler de oluşur!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar