Adayı felakete sürüklemeden… - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Mayıs 14, 2024
Köşe Yazarları

Adayı felakete sürüklemeden…

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Anastasiadis Sn. Akıncı’nın siyasi soruna yönelik “pasif” tutumuna karşın, kendi siyasi görüşlerini türlü çeşitli önerilerle empoze ederek “aktif bir politika” izliyor..

Son örneğini geçtiğimiz gün Rum basınının ilgili haberlerinde  gördük.  Şöyle ki “Guterres’in özel danışmanı Lute’e “Guterres çerçevesinde teknokratların da müzakere yapabilmesini önerdi!.


Bunun için  “Lute’un  düzeyinin yükseltilmesini  ve  stratejik anlaşma  için  teknokratlar zirvesi oluşturmasını önerdi..”

Artı, son zamanlarda kendine dert yaptığınca BM’ler GK’nin 5 daimi üyesinin de müzakerelere katılmasını teklif etti!

ANASTASADİS’in bu türlü çeşitli önerileriyle neyi amaçladığını, “yılların değişmeyen Rum-Yunan politikalarından dolayı anlamak zor değil!.”

Mesela bir zamanlar Makarios’un  “Bloksuz Ülkeleri” arkasına alarak BM’lerde sürekli aleyhimize kararlar çıkarttığını unutmadık..

(SON dönemlerde Anastasiadis’in Bölge komşularıyla ikili anlaşmalar yaparak siyasi sorunu  Güney’in çıkarları için nasıl pekiştirdiği de ortadadır. Ancak en büyük oyunu “Doğu Akdeniz’deki münhasır ekonomik” bölgelerinde oynamaktadır ki eğer bu sondaj işlerini kazasız belasız atlatırsa “bravo” diyeceğim! Çünkü Türkiye’nin küçük bir müdahalesi bile şimdilerde Akdeniz’de fink atan Amerika’yı da harekete geçirebilir, hamiliğine soyunan Fransa’yı da.. “Hadi canım o kadar ileri gidilmez” denmemeli. Çünkü Ortadoğu dolayısıyla Doğu Akdeniz savaşlarla kanlarla çoktan mayalandı! Sonrası arbede bir fazla olabilir ama eksik sayılmaz!)

KISACA: Anastasiadis’in nasıl bir oyun peşinde olduğunu, neden müzakerelere bir ordu insanı katmak istediğinin tahminlerini yapacak kadar komşumuzu tanıyoruz.

Bu nedenle “temennimiz” diyoruz “aman şu Kıbrıs siyasi sorunu çatışmasız kansız bir çözüme ulaşsın.. Yoksa vukuu halinde bu adada bir daha ne Kuzey bulur huzuru ne Güney!                                                                                                                   Anastasiadis’ten  beklediğimiz ve söyleyeceğimiz  “aman ne olursun  adanın geleceğini karartacak abuk sabuk politikalardan sakın, hele şu hidrokarbon yataklarında bir maraza çıkarma, adayı yakarsın!

**********

ŞU SINIR KAPILARI OLAYI!

Kuzey’den Güney’e Güney’den Kuzey’e açılan sınır kapılarından anca dört beş kez geçtim.  Görmek istediğim yerler vardı gördüm. Kuzey ile kıyaslama yapabilmeyi istiyordum nisbeten yaptım. Fakat 1974 sonrası Güney’deki  insanların mentalitesi nedir, Kuzey’e hangi renk gözlükle bakarlar, bakarlarken ne düşünürler bilmiyorum..

Bildiğim “evet ticari ilişkilerin milliyeti düşmanlığı” olamaz. Mesela 1963’den sonra bize ekonomik ambargo uygularlarken bile Rum tüccarlar gizlice Türk bölgelerine mallarını satarlar, dolayısıyla Türkler de Rum mallarını satın almış olurlardı..

KAPILAR açıldıktan sonra ticari ilişkiler arttı. Fakat Türklerin Güney’den daha çok alışveriş yaptıkları gerçeği karşısında bir kez daha anladık ki  büyük ekonomilere sahip uluslar küçükleri yutarlar.

Nitekim döviz vurgunundan önce  Güney’e çapımıza göre büyük oranda yuro akardı. Şimdi onlar da Kuzey’den akaryakıt satın alıyorlar.

Doğrusu bu ticari ilişkilerden hiç gocunmuyoruz. Nitekim yıllardır diyoruz ki iki komşu olarak bu adada yan yana yaşamaya devam edeceksek tabi ki   ticari hatta kültürel ilişkiler  kaçınılmazdır.. Bunun için de sınır kapılarına ihtiyaç vardır zaten 3 tanesi devrededir.

GELDİK  günün konusuna. Yıllardır  bazı STÖ’leri    daha çok sınır kapısının açılması uğraşlarında 3, hatta Litra ile 4 kapının yanı sıra Derinya ile Aplıç kapılarının da açılması için çalışıyorlar zaten sona da gelindi.. Hatta bu “son”u hızlandırmak için  Sn. Akıncı da devreye girdi  “mutlaka açacağız” diyor

SORMAK vacip oldu  ama: Dört  sınır kapısı 2004’den beri açık değil mi? Eee! Neden ticaretimizle ekonomimiz, tarımımızla turizmimiz, maliyemizle hazinemiz, esnafımızla tüccarımız…

Neden TC’den kaynaklı döviz vurgununun esintisiyle bile  yerle yeksan oldular?

Ve şimdilerde neden feryat figan edip “aman iki kapı daha açılsın da  çarşımıza biraz taze para aksın, Rumların Kuzey’de bırakacakları yurolarla kuyruğu doğrultalım” diyecek “acizlik” gösterilerine girdiler!

Kaldı ki çok iyi biliyoruz:  Rum bu tarafa on para akıtsa biz o tarafa yüz para akıtıyoruz! Hangi ticari müessesemiz Rum alışverişlerinden ihya oldu ki?

MADALYONU çeviriyorum. Ha eğer kapıların açılması iki halkın daha çok ilişki içinde olmalarından dolayı  “birleşik federal Kıbrıs’ın oluşmasına katkı sağlayacaktır” diyorsanız (katılmasam da bu fikre) olumludur derim. Ama ne olursunuz kör gözlere parmakları sokarak Rumun parasını kaparozlayacağız diye lafazanlık yapmayın böylesi bir ekonomik düzeye gelmek için kırk fırın daha ekmek yememiz gerekir!

**********

KISACA TAKILDIĞIM: (İŞTE İŞİTMEK İSTEDİĞİM  HABER!)

Yıllarca Mağusa’daki BM’ler  Barış Gücü Kampına takanlardan biriyim. Çünkü hem “sosyal konutlarda” ikamet ettiğim için iki  üç yol ötedeki  o kampa komşuyum hem sürekli periyodik aralıklarla kampın avlusuna inip kalkan helikopterin bir gün bir arıza sonucu başımıza düşeceği olasılığını düşünenlerdenim. Ki bir zamanlar çevresi bomboş olan kamp şimdi tellerinin yanına kadar yüksek binalar alışveriş merkezleriyle doldu.

…Yıllarca “bu kamp kaldırılsın” diye yazdımdı “köşemden.”  Kimse aldırmadı, usandım ısrardan vaz geçtim. Baktım şimdilerde Başbakan yardımcısı Kudret Özersay haberi patlattı. “Kampın kaldırılması teklifinde bulunulmuş…”

İşte işitmek istediğim haber buydu… Orası müthiş bir halk parkı olur. Hadi göreve..

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar