MÜZAKERELER ZOR VE TUHAF BAŞLADI: (ŞİMDİ DE İKİ TOPLUM OLDUK!) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 30, 2024
Köşe Yazarları

MÜZAKERELER ZOR VE TUHAF BAŞLADI: (ŞİMDİ DE İKİ TOPLUM OLDUK!)

Önce Anastasiadis’in uzun süre ayak sürümesi sonucu taraflar  kopma noktasına geldiydi… Bütün sorun  “görüşmelere”  hangi başlık altında başlanacağıydı.   Oysa geçmişteki  “Annan Planı”   dışımızda hazırlanmış,    Annan’lı BM’lerle AB tarafından    Kıbrıs Türk ve Rum taraflarına empoze edilmişti!    Fakat bu kez  “çözüm planına”  hem şekil hem de yön veren  “Anastasiadis”li  Güney Rum Yönetimi olduydu… 
(Bu olayı çok tekrar etmiş olmaktan   dolayı can sıkmış da olsak bir daha tekrar etmek zorundayız çünkü  şu anda masaya yatırılan Anastasiadis’in,  tek egemenliğe dayalı yeni bir Kıbrıs çözüm alternatifidir.)
Nitekim dünkü yazımızda da sözünü ettikti.  Henüz  hız kazanmamış da olsa  bildiğimizce “Yönetim”  başlığı altına alınan ve  de Kuzey’le Güneyi   “artık yönetimler”  olarak ifade eden    “yeni Kıbrıs Federasyonu”  yahut  “Federal Kıbrıs Cumhuriyeti”   veya  “Rum – Türk Birleşik Kıbrıs Federasyonu”  gibi  statüsel adların başlıkları altında  ifade edilecek  “çözümü”   Türk tarafının kabul etmesinin en büyük nedeni şuydu:  “Tek egemen devlet şemsiyesi altına girecek olan  iki kurucu devlet de kendi içlerinde,  birbirlerine  müdahale etmeme koşulunda egemen olacaklar…”
MEĞER İKİ AYRI DEVLET DEĞİL,  “TOPLUM” MUŞ!  Haberi Rum basını ayazlattı. Rum Yönetimi sözcü vekili Viktoras Papadopulos,  Davutoğlu’nun  “iki ayrı devletin”  değil,  sorunu “iki toplumun çözeceğini”  kabul ettiğini,  bunun da Davutoğlu’nun Kıbrıs’ta   “Kıbrıs Cumhuriyeti”ni  tanıdığı anlamına geldiğini ve Rum liderliğince memnuniyetle karşılandığını söyledi…  Ve tabii bize de  “Allah Allah bu ne biçim iş”  diye söylenmek kaldı!
ÇÜNKÜ:  “İki kurucu devlet”  başkadır,  “Kıbrıs Cumhuriyeti”  altında “iki toplumun”  görüşmesi başkadır.  Şunun için başkadır:  O Kıbrıs Cumhuriyeti tüm dünyada adanın tanınmış devleti olarak kabul edilmekte zaten öyle  de muamele görmektedir…”
Pekala Türk tarafı  Kıbrıs Cumhuriyeti olarak kabul gören   Rum devleti ile  (eğer  Güney’in statüsü değişmez ve de devlet oluşunu lağvedip “toplum” düzeyine indirmezse)     Kuzey  olarak biz  nasıl  bir  “eşitlikçi  toplum statüsünde”  görüşmelere katılacağız?   
Başından beridir tuhaflıklar devam ederken  zannedersem  bu müzakerelerin altından bir kez daha çapanoğlu çıkacaktır!         

    **********
KIBRIS SİYASİ SORUNUNA MÜDAHİL OLMAK İSTEYEN  HÜKÜMET KANADI HAKLIDIR

Başından  beridir “tuhaf” başladı dediğimiz müzakerelerin o  “tuhaflık” ayaklarından birisi de  KKTC Hükümeti’nin müzakerelerin dışında tutulmuş olmasıdır.  “Özellikle”  demek istemiyoruz…  Tutun ki Müzakereci konumundaki Eroğlu’na tanınan  hak içinde  “müzakereleri sürdürecek kadroyu oluşturma konusunda  “seçicilik hakkı”  da teslim edilmiştir… 
FAKAT:  Bu  yetki,   “devleti”  dışlama gibi  ancak   “iktidar-muhalefet”  çekişmeleri içinde görülecek bir  “ayrılık gayrılık”  yaratmamalıydı! 
Kaldı ki  “devleti”  savunur ve     “tek egemenlik”  olayının panzehirini   “kurucu devletin” kendi içindeki egemenliği  olarak koşul yaparken, “devleti”  oluşturan hükümet iradesini  dışlamak çelişki değil midir? 
Yine  “kaldı ki”  diyeceğiz.  Başından beridir Kıbrıs siyasi sorununda bilfiil yer almak isteyen Dışişleri Bakanı Özdil Nami Eroğlu ile ters düşecek bir CTP muhalifi gibi de davranmadı…  Tam aksine   bizim,  “bu kadarı da çok değil mi” dediğimizce çözüm konusunda moral ve umut pompaladı.  Artı  mesela  Maraş’ın Rumlar’a iadesi konusunda  CTP tabanın aksine  “bu kapsamlı çözümün bir parçasıdır”  diyerek KKTC’nin geneldeki  “müzakereler politikası”  doğrultusunda hareket etti…
Tabii hemen belirtelim:  Kudret Özersay’a yönelik bir olumsuz  tepkimiz söz konusu değildir. Müzakereleri sürdürenlerin  “kadro”  olmalarını da savunuruz. Ve elbette bu kadronun içinde Hükümet temsilcisi de olmalıdır deriz. Fakat  tüm bunları  getirip şu düşünceye bağlarız:  “KKTC’nin organları ile birlikte devlet olmasını savunurken,  devletin kaderini yüklenen hükümeti KKTC’nin kendi kaderini tayin aşamasındaki müzakere sürecince   “yok”  farz etmek doğru bir politika değildir…”
     *********   


  KISACA TAKILDIKLARIMIZ:  KKTC’DE İYİ ŞEYLER DE OLUYOR (İŞTE ONLARDAN BİRKAÇI)

Karamsarlığın gayya kuyusuna düştük ki çıkmak mümkün değil.  Güneşe baksak gözlerimiz kamaşıp karardığı için dünya batıyor diye feryat ediyoruz.  Dam altından geçsek başımıza kiremit düşecek diye korkulara düşüyoruz…
En  “güzel”  lafımız  “battık!”   Ki hiç abartmıyorum 1974’lerden beridir   bu lafla yaşıyoruz… Sonra açıyoruz gazetelerin magazin sayfalarını  “Ooo,  millet yemede içmede.   Gülüp oynayıp, zıplayıp sıçrayıp bir elemler yaşamakta  ki  vur patlasın vur oynasın…
Pazar oldu mu memleketin her yanı  “panayırlarla”  doluyor.  Falan yahut filan çiçeğin, hayvanın,  bitkinin adına yürüyüşler,  eğlenceler tertipleniyor… Yetmiyor her Pazar  onlarca  otobüs sabahtan akşama kadar Güney’e rammi yapıyor…  Tek bir Rum bu taraflara gelmezken o taraflara binlercesi ile Türk gidiyor, gezip tozup eğlenip alış veriş yapıyor.  Sonra Kuzey’e geçerken  “battık”  diye bağırıyor…  Bu nasıl batmaksa!  Tabi biz de halkın sesiyiz ya,  Köşemizden bağırıyoruz:  “Battık!”
AB’YE UYUM PROGRAMI:  Her ne kadar bu Hükümet hâlâ Mali Ve ekonomik Paketi uygulama alanına sokmamışsa da geçtiğimiz hafta çok önemli bir karar alarak   KKTC’yi  de “AB muktesebatı”  ile sarmalamak için yeni bir karara vardı ve çok iyi etti… 
Çözüm olsun olmasın…  KKTC’nin her yönden AB normlarına ihtiyacı vardır.  Üstelik inanıyoruz:  Kıbrıs Türk halkı bu muktesebata mesela Türkiye halkından çok daha kolay ve öncelikle intibak edecek  “yapısal  konumdadır.” 
Haberlere göre 2014-16 yılları arasında AB içerikli 83 yasa hayata geçirilecekmiş.  Büyük iddia ve de ütopya diye düşünsek de  (çünkü büyük oranda para,  teknoloji,  siyasi istikrar,  ekonomik düzey gerektirmektedir)  başlamak yarı yarıya bitirmekse bu kararın alınması hayırlı olmuştur…”  Tabii ne kadar ve nasıl hazırlanacağımızı bilemeyiz,  göreceğiz…      

   **********     

NE ZAMANDAN BERİ İNSANLARI YAŞLARINA GÖRE  “POTANSİYEL SUÇLU”  İLAN EDİP PEŞİN PARA CEZALARINA ÇARPTIRIYORUZ?
Bakın bu yazacağımızı  “KKTC’de iyi şeyler de oluyor”  parantezine alamayacağız!  Az birazını izah edeceğiz çünkü konu tartışılması gereken bir konu:  Olay şu: 
2013 yılında  “Sigorta Yasası Düzenleme Denetimi”  başlığı altında  “Hasarsızlık İndirimi ve Zamlı Prim Uygulaması Tüzüğü”  yürürlüğe girdi.  Buna göre kaza yapmayan sürücüler kaza yapanlara oranla araba sigortalarını indirimli çıkartma talihine nail olacaklardır!  Sigorta ve Reasürans Şirketler Birliği Başkanı Ülker Fahri yeni uygulamayla birlikte memleketin trafik sorununda büyük iyileştirmelerin olacağını müjdeliyor…  Kısaca olayın esbab’ı mucibesi  “iyi sürücü kötü sürücü”  ayırımında  “sigorta bedellerinin”  ayarlanması.
Dünyada emsalleri vardır…  Fakat biz şunu anlamadık:  Daha uygulama başlamadan  “sürücüleri”  “riskli,” “iyi,”  “kötü,”  “potansiyel” olarak sınıflara ayırdılar. Ve peşin peşin hem “cezalandırdılar hem ödüllendirdiler!”  İleride sorunu neşterleyeceğiz de şimdi kısaca  Ülker Fahri izahlı şu sürücüleri sınıflara ayıran değerlendirmeye bakalım ve parantez içinde  de kendi değerlendirmemize yer verelim:  Yeni sistemde sürücüler yaşlarına göre üç sınıfa ayrılacaklar ve buna göre prim ödeyecekler!
    BİR:  25 yaş altı gençler yüzde 30 fazla prim ödeyecekler!  (Çünkü bu gençler deli doludurlar, her zaman kaza yapma potansiyeline sahiptirler,  peşin peşin basalım cezayı kapalım parayı!)
İKİ: 25-65 yaş arası sürücüler normal prim ödeyecekler!    (Çünkü bu insanlar olgun ve dolgun,  akıllı usludurlar,  riskleri azdır, peşin peşin ödüllendirilmelidirler!)
ÜÇ: (65 yaş üzeri sürücüler ise kaza yapmamış olsalar da artık  yaşlanıp bunadıklarından ve sürücüler olarak potansiyel risk taşıdıklarından  peşin peşin  yüzde 30 daha fazla prim ödeyecekler!)
GÖRDÜNÜZ MÜ KİŞİ HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİNİ! Ne memleket olduk ama!       Eğer “gençseniz” deli olmanız nedeniyle potansiyel suçlusunuz!”
Altmış beş yaşına kadar ise   “olgun” ve  “akıllısınız!
Altmış yaş üzerindeyseniz  “bunadığınız için  potansiyel suçlusunuz!”  (Ki bendeniz de bu kategoriye giriyorum,  ayvayı yedik!)
Böyle bir sistem olamaz!  Kimseler kimseleri  “para dümeninin”  söğüşlenecek lokmaları haline de getiremez…  İnsanları kaza yapmadan, suç işlemeden yaşları nedeniyle potansiyel suçlu olarak ilan edemez!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar