Yazılarıma bir süre ara verdimdi..
Çünkü herkeslerin “covid 19” nedeniyle hastalandığı hatta öldüğü böylesi bir dünyasal “pandemi felaketinde” bile ben, inadına “zatürrrie” oldumdu!
Ki bazı sağlık uzmanlarına göre tutun ki “covid 19’un ikizi!”
Her neyse. Hatta yararlı bile oldu! Çünkü bir kez daha anladım ki hayat benden önce de benle de bensiz de vardı, var olmaya da devam edecek.. ***
“YAŞAMDAN” SÖZ EDİYORUM: Ki milyarlarca insan kendini ezelden gelip ebede giden bu sürekliliğin varlık nedeni olarak görür..
Hatta “ben varsam hayat da vardır” saplantısına varacak kadar! ***
AYNEN SANER HÜKÜMETİNE MUSALLAT OLMUŞLUĞUNCA:
Nitekim hastalığım döneminde doktorların kapıları önlerinde beklerken bir kez daha anladımdı: “Ne olursa nasıl olursa olsun, herkes bu dünyada “küllü iradenin” bir çaresiz kuludur! Ve tutun ki şimdilerdeki modasıyla “Covid 19” kadar bile hükümleri yoktur!”
*** İŞTE ASIL FACİA! Böylesi çaresiz ve kendilerine bile hükmedemeyenlerin memlekete hükümdar olmaları!
Ki geçen hafta her gün biraz daha artarak kambur üstüne kambur ulayan “devletsel sorunlar” katmerlenirlerken; batmış hazineye karşın, yeni hayat pahalılığı zammı beklenenin de üstünde bir saptamayla hem asgari ücretin tabanını belirliyor hem de memleketin özel sektörünü, hükümetin seçim arifesi “popülizmlerinden” birine daha yediriyordu! ***
BU GELİŞMELER İÇİNDE KKTC’İ DEĞERLENDİRİRKEN: Aslında sadece “KIB-TEK sorununa” bakmak yetip artmalıydı!
Ne var ki Devlet bu sorununu bile çözmek, çözüp kendini zillet ve delaletten kurtarmak için tek tırnaklık siyasi irade gösteremedi! Oysa:
***
BU DEVLETİ YİNE “ONLAR” KURDUYDU: Bizzat rahmetlik Denktaş da “İngiliz sömürge idaresine karşı Türk toplumunun bağımsızlık ve egemenlik haklarını” savunan bir liderdi.
Ancak kanun ve nizamlarıyla içinde büyüyüp toplum liderliğine kadar yükselir hatta toplumuna “egemenlik ve bağımsızlık” yollarını açma mücadelesi yaparken de hâlâ Londra’da Anglo Sakson hukukuyla yetişmiş bir avukat misyonu içindeydi..
Keza etrafındaki dava arkadaşları da “İngiliz sömürge idaresi döneminde Londra’larda yetişmiş hukukçulardı.. Kİ bu ülkede önce hukuk normları değişti.
***
FAKAT İLK İSTİSMAR EDİLENLER DE YİNE ONLAR OLDU:Yukarıda yazdıklarımın açılımını yapmak gerekirse şöyle demem gerekecektir: Öncelikle bu “Devletin KKTC öncesi ve sonrası yasalarını yapanlar “demokratik düzenleri ancak askeri ihtilallerle tesis edebilen askerlerdi. Dayandıkları tek güç “Atatürkçülüktü” ama bizzat Atatürk’ün üç ciltlik NUTUK adlı kitabından haberleri yoktu! ***
DEMEK İSTEDİĞİM: “Biz “Anayasamızı” “bize göre” diyeceğimiz bir “ilkesel” ve ulusal mutabakatta oluşturmadık!”
“Liderliklerimize” dolayısıyla liderlerimizin 1974’den sonra da sürdürüp götürdüğü “Ulusal Dava” kulplu yarı militarist “yönetimlerine” yardımcı unsurlar olarak oluşturduk.. Daha doğrusu oluşturdular! Hepsine de önce bir “sebep” uydurdular sonra da “neticeyi” taktılar!
“KURUMLAR” SONUCUDUR: Nitekim KKTC’de “Kurumlar sorunları” yanı sıra öncesi Müşavirler sorunlarıyla başlayarak şimdilerde Saner Hükümetiyle cılkı çıkartılmış KKTC’nin şu son yıllarında; “devlet yapılanmasına yönelik restorasyon” işleri değil… İktidara gelen koalisyon hükümetlerinin önce kendi partisel çıkarlarına yönelik faaliyetleri öne çıktı! Nitekim şimdilerde de o partizanca faaliyetleri izliyoruz:
Ki daha hükümet yemini etmelerinin hemen ardından hangi yılın hangi ayında erken seçime gideceklerinin hesaplarını yapmaya başlayanlar da gelip giden bu siyasi iktidarlar koalisyonlarıdır! ***
NİTEKİM: Daha şimdiden KKTC’i Ekim ayı sonunda gerçekleşecek erken genel seçime hazırlayanlar da bunlardır!
Ki Türkiye’de uzun süre “hükümet değiştirmek” için askeri darbe yapılırdı..
Bizde erken seçim yapılmaktadır!
***
KISACA: “Tabi ki öyle geldi böyle gitmemeli! “Anayasa değişikliğinden rejim değişikliğine kadar değiştirip değişmemiz gereken yapısal kusurlarımızdan arınmalıyız..
Yoksa bu gidişin sonunu bile göremeyeceğiz!
