KIŞ BAHARLARI - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 30, 2024
Köşe YazarlarıSürmanşet

KIŞ BAHARLARI

Ahmet OkanAhmet Okan

Kış aylarının zulasında saklanan ilkbahar henüz kış hükmünü sürdürürken ılık güneşi ile birlikte memleketin üzerine bir tül perde gibi serildiğinde insanların davranışları, düşünceleri, duyguları etkilenir mi?

Doğanın etkilendiği gibi insanoğlunun etkilendiğini de söylemek mümkün mü?


İlkbaharöncesi kışbaharında laleler yapraklarını güneşle birlikte nasıl coşkuyla açıyorlarsa, hüzünlü düşünceler yerini sevinçli düşüncelere bırakabilir.

Kimbilir kışın kasvetine sığınan bir katil adayı, hesapladığı cinayeti güneşle birlikte bırakabilir!

Ve kimbilir, yüreği sevdalı bir aşık, söylemeye cesaret edemediği şeyleri, güneşle birlikte söyleyebilir…

Siyaseti mevsimlere göre ayarlamak acaba işe yarar mı?

Bu, çok iddialı bir şey olsa bile, bu havalar bunu düşünmeyi motive ediyor sanki.

İnsanların tatil yapma isteği bunalımlı çalışma ortamlarından, memleket sorunlarından kaçmak değil mi? Ve biraz soluk almak, biraz “pozitif” düşünmek, biraz zihin dinlendirmek değil mi?

Tatiller mevsimlere göre ayarlanmıyor mu?

En güzel ayrelli bu havalarda yetişiyorsa, kışbaharlarının bir hikmeti olsa gerek.

Ayrellinin yanında insanların da havanın dinginliğine, ılıman haline uyum sağlaması normal olsa gerek.

Böyle havalarda en asabi insan kuzu kesilebilir!

Lefkoşa’da güneş kışlanın tepesine çıktığında mücahitler uyuşup kalırdı; kimse ne nöbet tutmak isterdi, ne kurşun sıkmak.

Her iki tarafın askerlerini güneş ıslah ederdi sanki; askerler sırtlarını kum torbalarına dayar, şapkalarını çıkarır, kardelen çiçekleri gibi başlarını güneşe uzatırlardı.

O anlarda, o vakitlerde silahlar anlamsızlaşır, askerler adeta barış çiçeklerine dönüşürdü; bunu bütün mevsimlerde ve bütün zamanlarda yapmak imkansız mıydı?

Bir filmde askeri selamlaşmanın tarihi anlatılır ki bazı kaynaklarda selamlaşmanın kökeni üzerine birçok görüş vardır.

Bir zamanlar at sırtında koşan şövalyeler birbirlerine rastladıklarında, birbirlerini tanımak için elleri ile miğferlerini yukarıya doğru iterlermiş.

Bu alışkanlık giderek Romalılar döneminde askeri selamlaşmaya dönüşmüş ve katı bir disiplin haline sokulmuş.

Bir başka görüşe göre kadim dönemlerde sivil ahali de kılıç kullandığından, birbirine yaklaşan iki kişiden biri elini havaya kaldırırsa, bu onunla savaşmak niyetinde olmadığının işaretiymiş.

Bu davranış giderek selamlaşmaya dönüşmüş.

Anlaşılıyor ki, askerde bir üstünüze ve komutanlara durmadan selam vermenin hiçbir kıymeti yoktur.

Bu hikayelerin konumuzla pek ilgisi yok.

Demek istediğimiz şu ki, böyle havalarda güneşin selamına aynı şekilde selam vermek ne güzel.

Çiçeklerin güneşe, güneşin çiçeklere selamı gibi.

Güneş kendi selamına başka anlamlar yüklememiş, neyse o…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar