Kıbrıs halkının taraf olmadığı bir çözüm, bizi bağlamaz - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 30, 2024
Köşe Yazarları

Kıbrıs halkının taraf olmadığı bir çözüm, bizi bağlamaz

Bekir AzgınBekir Azgın

Bu sözler, Seyşel adalarındaki sürgünden döndükten sonra Atina’da Der Spiegel dergisiyle söyleşi yapan Makariyos’a aittir. Söyleşiden birkaç yıl sonra çözüm bulunmuş ve yapılan antlaşmaların altında Makarios’un da imzası bulunmaktadır. Buna rağmen oradaki imzaların da kendisini pek bağlamadığı görüldü.

Helence’den tercüme edilen aşağıdaki söyleşi, geçen hafta ilk bölümü yayımlanan söyleşinin ikinci yarısıdır:


                                                         XXXXX

Spiegel (SP): Buna karşılık Britanyalılar sizin silâhlı direnişle ilişkiniz olduğunu iddia ediyorlar. Geçen yıl tutuklandığınızda İngilizler, Lefkoşa Başpiskoposluğu’nda yani sizin çalıştığınız binada silâh bulunduğunu açıkladılar. Bu doğru mu?

Makariyos (MK): Bu kesinlikle doğru değil. Buldukları şey eski ve işe yaramaz bir tabancaydı. Üstelik onu 70 yaşında ama bir rahibin odasında buldular. Silâhın hiçbir değerinin olmadığının kanıtı da yaşlı adamın para cezasına çarptırılmış olmasıydı. Halbuki silâh bulundurmanın cezası idamdır.

SP: Sonuç olarak aleyhinizde herhangi bir işlem yapılması için bir neden kalmadı. Sizin herhangi bir kusurunuz yoktur, öyle mi?

MK: Evet, yani yaşlı bir amanın elinde işe yaramaz bir silâhın bulunduğunu İngilizler, ben sürgüne gönderildikten sonra duyurdular.

SP: İngilizler ayrıca Kıbrıs’taki silâhlı direnişin lideri olan Albay Grivas ile ilişkinizi hala sürdürdüğünüzü iddia ediyorlar.

MK: Bir söyleşide Albay Grivas ile ilişkim olup olmadığı konusunda detaylı bilgi vermem gerektiğine inanmıyorum.

SP: Her neyse, bunun kararını kuşkusuz bir gün tarih verecektir. Tahliye edilişiniz biçiminden birileri şu sonucu çıkarabilir: İngilizler, sizi gözaltında tutmak yerine sizinle görüşme yapmayı tercih edeceklerdir.

MK: İngilizlerin kafalarından neler geçirdiklerini bilmem. Belli ki beni sürgün etmekle hata yaptıklarını anlamışlardır. Hapsedilişimden bu yana Kıbrıs’taki durum önemli ölçüde kötüleşmiştir. Şimdi de bu hatayı gidermeye çalışıyorlar. Öteki hatalarını da düzelteceklerini ümit ediyorum.

SP: Britanyalılar size Atina’daki elçilikleri aracılığıyla yaklaşmaya veya sizinle başka herhangi bir yolla konuşmak isteseler ne yapardınız?

MK: Kıbrıs’ın politik geleceği için yapılacak müzakereler söz konusu olursa Kıbrıs’a dönme yasağım kalkmadıkça herhangi bir görüşme yapmak niyetinde değilim.

SP: Yani müzakereleri sadece Lefkoşa’daki Başpiskoposluk tahtından yürütmek istiyorsunuz. Ancak sizin karşınızda sadece Britanyalılar olmayacak, Türklerin direnişiyle de karşılaşacaksınız. Değil mi? Ankara’dan yapılan açıklamayı eminim biliyorsunuzdur. Türk hükümeti sizinle müzakerelere oturmayı istemiyor.

MK: Türklerden tanınmak talep etmedim. Üstelik Kıbrıslı Helenler tarafından seçildim ve bu nedenle Kıbrıslı Helen halkının görüşlerini dile getiriyorum. Kıbrıs’ın geleceğiyle ilgili görüşmelere ben katılmazsam Britanyalılar kiminle görüşmeliler?

SP: Öte yandan, hem Yunanistan hem Türkiye NATO üyesidirler. Batı dünyasının savunma teşkilâtının bu denli hassas ve önemli iki üyesi arasında oluşabilecek bir gerilim küresel önemi haizdir.

MK: Eğer böyle bir gerilim ortaya çıkarsa bunun sorumlusu biz olmayacağız. Sorun Türkler tarafından yaratıldı. Türkler, Kıbrıs sorununu Yunanistan ile Türkiye arasında bir anlaşmazlıkmış gibi göstermek istiyorlar. Aslında Yunanistan, Türkiye ve İngiltere arasında hiçbir sorun yoktur; sorun İngilizler ve Kıbrıslılar arasındaki görüş farkından kaynaklanıyor. Özetle, Kıbrıs halkının taraf olmadığı bir çözüm bulunursa, bu çözüm bizim için yani Kıbrıs halkı için bağlayıcı olmayacaktır. Politik geleceğimizi biz tek başımıza kararlaştırmayı talep ediyoruz. Tamamen bağımsız olmayı isteyip istemediğimize, veya Türkiye ile birleşmeyi isteyip istemediğimize, veya yeryüzündeki herhangi bir devletle     birleşmeyi isteyip istemediğimize,  veya Commonwealth topluluğu içinde özerk bir ülke olarak kalmak isteyip istemediğimize kendimiz, tek başımıza, karar verebilmeyi istiyoruz.

SP: Eminim, Commonwealth topluluğuna üye olmak için can atmıyorsunuz…

MK: Ama bunu İngilizlerin kendileri söylüyor. Onlara bağlı kalmak istediğimizi söylediler. Görüşlerinin gerçekten doğru olup olmadığını test etmek için niçin bir referandum düzenlemiyorlar?

SP: Biraz önce, özerk rejim şeklini Kıbrıs için olası bir idare olarak ifade ettiniz. Bu Kıbrıs’ın İngiliz idaresinden kurtulacağını ama Yunanistan’la birleşmeye izin verilmeyeceği anlamı taşımaktadır. Hindistan’ın önde gelen politikacılarından Dış İşleri Bakanı Krishna Menon’un kafasında Kıbrıs için böyle bir çözüm şekli bulunuyor.

MK: O, Krishna Menon’un görüşüdür. Gerçek özerkliğe sahip bir devlete, özerkliğini dilediği şekilde kullanması yani başka bir devlete katılması yasaklanamaz. Böyle bir şey, özerklik ilkesine bir sınırlama getirmiş olacaktır.

SP: Ne var ki bu, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avusturya’da vuku buldu. O dönemde Avusturyalılar, Alman İmparatorluğu’na katılmak istiyorlardı ve buna izin verilmemişti.

MK: Avusturya örneği farklıdır. Lâf aramızda, Birleşmiş Milletler’deki Yunan delegasyonu, İngilizler Kıbrıslılara kendi kaderini tayin hakkı verirse Yunanlıların Kıbrıs’ı ilhak etmekten vazgeçmek istediklerini dile getirdi. BM’deki Yunan delegasyonu, İngiltere ve Türkiye’nin Kıbrıs’ın kendi kaderini tayinine değil, yalnızca Yunanistan’a ilhakına karşı olduğuna dair İngiliz ve Türk güvencelerinin samimiyetini ölçmek istemişti. İngilizler ve Türkler bu öneriye yanıt vermediler. Halbuki İngilizler, Yunanistan’a ilhak olmadan Kıbrıslılara kendi kaderlerini tayin etme hakkını teklif etmek isteseydi, onlara cevap verme fırsatımız olacaktı.

SP: Son zamanlarda, Kıbrıs’ın özerk olabileceği, ancak aynı zamanda bir NATO üssü olarak hizmet edebileceği fikri ortaya atıldı. İngilizler, özellikle savunmalarını füze ve nükleer silahlara dayandırmak istedikleri için Kıbrıs’a stratejik açıdan büyük önem veriyorlar.

MK: Kıbrıs’ın stratejik önemi olup olmadığı askerleri ilgilendiren bir konudur. Her halükârda, bu aşamada, İngilizlere Kıbrıs’ta stratejik üslerin verilmesi veya verilmemesi konusu hakkında konuşmanın mantıklı olduğunu sanmıyorum. Sanırım bu soru, zamansız sorulmuş bir sorudur.

SP: Peki ya Amerika, Kıbrıs’ta NATO üsleri için ilgi gösterirse ne olur?

MK: NATO üslerinden bahsedeceksek, ondan önce kendi kaderini tayin etme hakkını konuşmalıyız.

SP: Cevabınızın şu anlama geldiğini mi anlamalıyız: Amerika Kıbrıs’ın kendi kaderini tayin etme hakkını sağlayabilirse Kıbrıslılar bunun karşılığında NATO’ya üs sağlayabilirler. Öyle mi?

MK: Bu soru varsayımsal bir sorudur ve buna cevap vermek istemiyorum

SP: Gidişattan umutlu musunuz?

MK: Doğam gereği ben iyimser bir insanım.

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar