6 MADDE… VE RÜSTEM TATAR - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

6 MADDE… VE RÜSTEM TATAR

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Zaten taraflar Cenevre’ye, birbirlerine son sözlerini söylemeye gittilerdi. Bunu çok iyi bilen Guterres’in yine de tüm tarafları bir masada toplayıp görüştürme efkârını belki izah edecek duayen politikacılar, devlet insanları olacaktır. Fakat Kıbrıs siyasi sorunun mağdur ve mazlum bir yurttaşı olarak (mesela) benim söyleyip yazacağım ancak şu kadar  olabilir..

“Guterres sadece başarısız bir BM’ler Genel Sekreteri değildir. Ayni zamanda makamının görüp göreceği öngörüsüz ve rastgele politikalarıyla da sarmalanmış bir dünyasal görev sahibidir ki doğrusu bu sahipliği taşıyamadığını bir kez daha ispat etti!”


Ve tabi Kıbrıs siyasi sorununun çözüm umudunu harcarken ötesi çözüm umutlarını da “kim bilir” diyeceğimiz bir sonuçla geleceğin bilinmezlikler karanlığına gömdü!

Ve açık yazayım, Guterres Crans Montana’dan sonra bizi Cenevre’de de yaktı!

***

SORUN DEVAM EDECEK: Devam ederken artık şunu da görüp anlamalıyız.

Taşınması zor kamburumuz da olsa “çözümsüzlüğü” (hatta) uzun süre diyeceğimiz olasılıkla sürdürüp götüreceğiz.

Fakat bu realiteye değinmeden önce Sn. Tatar’ın BM’lere sunduğu 6 maddelik çözüm önerisine bakalım.

Aslında bu öneriler eğer müzakereler bundan sonra devam edecekse, Türk tarafının “olmazsa olmaz” dediği başlıklarını teşkil edecektir. (Tabi KKTC’deki siyasi partiler arasında bu konuda bir görüş birliğine varılmadığını da hatırlamalıyız!) Maddelere gelince: *** ANLADIKLARIMIZ: Türk tarafı olarak önerilerimiz şu anda ve evvel emirde Genel Sekreter’in inisyatif yüklenip yeni bir Güvenlik Konseyi kararı çıkartması… Bu kararın iki tarafın eşit uluslar arası statüsünü ve eşit egemenliğini garanti altına alması. İkinci aşamada ve bu karar doğrultusunda BM’ler nezdinde iki taraf sonuç odaklı, zaman limitli ve tarafların işbirliğinin sağlanmasını içerecek müzakerelere başlamalı.

Üç; iki devlet arasındaki bu müzakereler AB konuları, mülkiyet sorunları, güvenlik ve sınır düzenlemeleri gibi konuları ele alıp iki ilişkileri düzenlemeli.

Artı, bundan sonrası konularda eğer ilerleme sağlanırsa yine BM’ler ve ilgili ülkeler tarafından da desteklenip AB’nin de gözlemci olarak katılacağı ortamlarda müzakerelerın devam etmesi.

Eğer bu ilerlemeler kaydedilirse iki devlet eş zamanlı olarak birbirlerini tanımalı ve . Türkiye, Yunanistan, İngiltere bu siyasi tanınmayı desteklemeli.

Altıncı maddeye gelince:  Şu bildik “referanduma” gitme olayı.. Ki Annan planında da iğneyle kuyu kazar gibi yapılan çözüm planı Rum’un “hayır demesiyle çöpe gittiydi!

***

BAŞA DÖNÜYORUM: Taşınması zor kamburumuz da olsa çözümsüzlük belki daha çok uzun yıllar hayatımızın ve kaderimizin müzmin sorunu olarak bizimle birlikte yaşayacak.

Yani hiç olağan devlet olamayacağız. Hiç dünya devleti olamayacağımız gibi. Aynen neysek bugün, yarın da Türkiye’nin üzerimize serdiği güvenliği ve yardımları oranında var olacağız.

Buna karşılık şu umut vardır ama: O da virüssüz ortamlara geri döndükten sonra öncesinde yakaladığımız sosyoekonomik ve turizm sektöründeki başarı ivmesini kaldığımız yerden devam ettirmek..

Şimdi önümüze bakmak zamanıdır. Ve önümüzde mesela “AB’e ihraç edeceğimiz hellimimiz vardır.”

İmkânlar oranında üniversitelerimizi yeniden devreye sokmak vardır.

TC’den akan suyun tarıma ayrılan kısmını topraklara akıtıp üretimi katbekat artırma olasılığımız vardır.

Yarım kalmış inşaat sektörünü fakat planlı programlı ve emirnamelere uygunlunca canlandırmak vardır… Falan..

***

VE BİR ŞEY DAHA VARDIR: Sn. Cumhurbaşkanı Tatar’ın diline pelesenktir: “Rumlarla işbirliği.”

Tutun ki geleceklerde “çözüm” de bu işbirliğine bağlı olabilir. Yani “önce çözüm” yerine, “önce iki toplum arasındaki işbirliği…”

Sonrasında işbirliğinden doğacak “çözüm..” Zaten yıllar yılıdır ne diyoruz. “Bu ada coğrafyası, topografik yapısı itibarıyla iki halk arasında keskin sınırları ve siyaset kavgalarıyla birbirlerinden kopartılacak konumda değildir.

Doğrusu şu ki iki etnik halk olarak birbirimizi adadan kovmak için değil, barış içinde yaşamak için çalışmalıyız.

Hatta iki toplumun anavatanları bu “barışçı ortamı yaratmak” için önce kendileri kendi aralarında ittifak yapmalıdırlar.

Tabi Rum tarafının bizatihi Rum kilise ve liderliğinin bu “barış dilinden” ne anladığını “bilmiyoruz” demeyeceğim. Fakat artık “Enosis rüyasından uyanmaları zamanı geldi. Olmayacak duaya amin demekten vaz geçmeliler.. ***

RÜSTEM TATAR

Geçmişte ölen tanıdıklarımın ardından üç beş satır yazar, onları “köşemde” rahmetle anardım..

Yıllar geçtikçe ne öldüklerinde “köşemde” arkalarından rahmetle anacağım ağabeylerim kaldı çokluk ne de gerimde yarenlik yaparken çok iyi tanıyabildiğim benden daha genç dostlar…

Ne var ki Rüstem Tatar gibi ağabeylerimiz de bir mucizedir. Neredeyse bir asra yaklaşan ömürleriyle bu ülkenin sadece tarihine değil, siyasi ve sosyoekonomik kaderine de yansımış bir duayen maliyecimiz…

…Bir devrelerde Lefkoşa’yı mesken tutmuştum. Bir yandan Bozkurt gzetesinde yazıyor öte yandan Kıbrıs Türk İlkokul Öğretmenler Sendikası Yönetim Kurulunda görev yapıyordum. Yani bir ayağım Mağusa’da bir ayağım Lefkoşa’daydı..

1963’ler sonrasıydı. Toplum fokur fokur kaynıyordu. Tabi biz bilmiyorduk ama tutun ki 1974’lere gebeydi, sürekli bir devinim içindeydi.. Liderlikler, Yönetimler dönemleri..

Her halde 1967 ve sonraları olmalıydı. Geçici Kıbrıs Türk Yönetimi kurulduydu. İşte o “yönetimde” Maliye ve Bütçe İşlerinden sorumlu Bakan Rüstem Tatar’dı. O dönemlerde Yöneticilerimizle akşam yemeklerine çıkar, makamlarına kapı çalmadan uğrardık..

Rüstem Tatar’la o yıllarda tanıştıydım. Mali konularla ilgili yazılarımdaki yanlışlarımı düzeltir, bana yeni bilgiler aktarırdı. Bazan Mağusa’ya telefon ettiği olurdu. Hatırladığımca o dönemlerde takdir ettiğim üç beş yöneticiden biriydi..

Ne var ki ilişkiler başladığı gibi sürmez. Tutun ki onca konuşmamıza telefonlaşmalarımıza karşın o yıllardan beridir ne birbirimizi gördük ne de konuşabildikti.

Allah rahmet eylesin. Bu ülkede görevini layıkıyla yapan şimdilerde arkasından sitayişle söz edilen bir ağabeyimizdi. Oğlunun yıllarca hizmet verdiği bu ülkenin Cumhurbaşkanı olduğunu görmek bahtiyarlığına da ulaştı. Bir baba için bir asırlık ömrünün en büyük mükâfatı olmalı..

Rüstem Tatar’a bir kez daha Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilerim..

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar