48 YILDIR DEĞİŞMEYEN SÜREÇ! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 23, 2024
Köşe Yazarları

48 YILDIR DEĞİŞMEYEN SÜREÇ!

Eşref Çetinel

Dünkü yazımda “artık anlamamız” gerektiği için yanısıra bunları da anlatmaya çalıştımdı:

“BU ülkede bizi yönettiklerini zannedenler aslında TC’nin parasal yardımlarını Kıbrıs Türk yurttaşları arasında bölüştüren memurlarıdırlar!”


ŞÖYLE ki KKTC kendini idame ettirecek kadar yeterli gelire sahip olamadığından, TC’nin katkısal paralarını “bütçesi” olarak kullanırken; işte bu bütçenin gelirini giderini, hesabını kitabını, üleştirilmesini denkleştirilmesini yapmak da seçimle iş başına gelmiş Yönetim takımlarına kalmaktadır!..

YANİ ne? TC’den aldıkları parayı KKTC yurttaşlarına pay etmek görevi!

Yalnızzz! Her zaman her siyasi parti ve Koalisyonlar iktidarlarında, bu “parasal üleş” ve “kredilenmelerle” desteklemelerde görüldüğü gibi “aslan payını” öncelikle kendilerine, yakınlarına, partililerine, ekabire, iş bilenlere; önlerindeki ilk seçimde kendilerini destekleyeceklerine inandıklarına kanalize etmekte!.. Eh, artanı da (artarsa eğer) devlet bütçesi yapıp harcamaktadırlar!

BU NEDENLEDİR ki bu ülkede kırk sekiz yıldır bazı insanlar.. Bazı laf ola beri gele şirketler.. Bazı müesseseler, maldarlar, üreticiler falan… Büyüyüp şişinmişlerdir ama o kişisel büyüme ve şişinmeler Devletin “büyüme ve gelişmesine” kanalize edilemediği için “kalkınma” dediğimiz adı var kendi yok olan “hayal” hiç gerçekleşmemiştir…

HATTA parantez içinde yazayım “temiz ve alt yapısı yeterli, düzenli, çarpık yapılaşmadan uzak, taşınmaz malları ellerden ellere savrulmayan bir KKTC yaratmak da mümkün olmamıştır!

Bu nedenle bugüne kadar bu ülkede ne sosyoekonomik kalkınma oldu ne istikrar sağlanabildi! Ne de KKTC’nin iki yakası bir geldi! ***ŞİMDİLERDE ise 1974’lerden beridir devam eden bu filmin yeni bir versiyonu  oynuyor. Baş rolü de kendini ansızın memleketin Başbakanı olarak görevde bulan, soyadı ile müsemma Sn. Ünal Üstel üslendi!.

FİLMİN KONUSU da çok enteresan. “Artık ülkede üç günde hükümetler yıkılıp yenileri kurulurken bir sabah uyandığında Sn. Üstel kendini, öncesi Hükümetin Başbakanı olan Sn. Sucuoğlu’nun makamına kurulmuş Başbakan olarak bulur…”

“NE VER Kİ düşman vatanın topraklarını işgal etmiş, memlekette ne dirlik kalmış ne düzen!” Pahalılık almış başını giderken akaryakıta gün üstüne gün zamlar ulanmakta… Hastaneler iflas etmiş panadolları bile yok! Mahkemeler mazbata mağdurlarıyla dolup boşalmakta! Dükkânların zamansız kepenkleri kapanmakta! SANIRSIZ ki o Kıyamet Günü habercisi “Sur’i İsrafil çalınmış” da fakat Kıbrıs Türk halkı işitmemiş zannetmekte!

***VE İŞTE BU en zor ve koşulda her zaman yanımızda olan Anavatan Türkiye 48 yıldır eksilmeden devam eden o parasal katkılarıyla, bir kez daha koşar imdadımıza…

ZATEN bu büyük tecelliyi giden Sucuoğlu Hükümeti de bilirdi gelen Üstel koalisyon hükümeti de.. Bilirlerdi ki bu parayı verecek Ankara!

VE EVET BİR kez daha verdi. Hem de günün koşul ve ahvaline uygunluğunca.. Tutun ki Sn. Başbakan Üstel’in başarısıdır. Erdoğan’a iletsin diye Koordinatörümüz Sn. Vural Oktay’ın kulağına ne fısıldamışsa fısıldamış, TC’den tam 4 milyar 350 milyon TL koparmış!..

Buna ek olarak da 40 milyon dolar değerinde iki mobil treyler elektrik santrali.. Bu sonuncusu da TC’nin hibesi oldu. YAŞA Ankara varol Ankara… Bu adada hiçbir şey değilsek de iç güveyisinden halliceyiz vesselam! Grak dedik mi su, gruk dedik mi et! Selam sana Ankara! ***

PEKALA AMMA BU FİLM hep böyle mi devam edecek? 48 yıldır ayni minval devam eden TC-KKTC ilişkileri hep böyle hibeler, katkılar, yakarmalar, ağlaşmalar, yalvarmalarla mı geçecek!

Kİ 1974 den beridir sürüp geliyor! Her defasında rahmetlik Onur Öymen gibi bir diplomat entellektüelin bile 1974 harekâtının hemen bitiminde, “ne isterseniz biz size veririz. Yiyecek içecek, giyecek barınak hatta portakal bile… Giydiririz de kuşatırız da” dediğine nazire… Hâlâ kurtulamadığımız sonu gelmeyen o Anavatan hibeleri gerçeklerinde yaşamak zorunda kalmışlığımızın kırıklığında hatırladığımca! SİYASİ yönden çözümsüz ve mağdur! Ekonomik yönden fukara ve çaresiz!..

***

YUKARIDA anlatmaya çalıştıklarım adadaki sosyoekonomik konumumuz.. Ki 48 yıllık “deneme-yanılma” göstermiştir ki gelir giderlerimizle yatırımlarımızı Ankara’nın ayarladığı bir mali sistemde “olmamız gerektiği yerde değil, o bütçenin müsaade edebileceği kadarlık yerdeyiz…

Ki “azı” sefaletse olağanın üzerindeki “çoğu” da zenginlik ve refahımız olacaktı.. Hiç olmadı ama!

FAKAT her hal-ü kârda olmamız gereken “kendimize yetmemizdir” ki zannedersem daha çok uzun yıllar bu özlemi sadece seslendirmekle yetineceğiz! Çünkü onun için önce “çözüm” gereklidir ki istikrar söz konusu olsun… Çözüm ise hâlâ Kaf dağının arkasındadır! Biraz da ona bakalım:

***RUM YUNAN SATAŞMALARI DEVAM EDERKEN…

Türkiye için çoktandır sınırlarının ötesinde cereyan eden “bazı dış sorunlar” gitgide varlığına dönük siyasi baskılar haline geliyorlar!

HEP birlikte izliyoruz: Türkiye Doğu Akdeniz’de sürekli taciz ediliyor! Yunanistan ülkesinin her yerinde Amerikan askeri üslerinin oluşmasını teşvik ederek kendini olası Türk müdahaleleri karşısında koruma altına alırken; bir yandan da ayni Amerikan gücü varlığına ve Doğu Akdeniz’deki adalar sahipliğine sığınarak; Türkiye’nin son zamanlarda “Mavi Vatan” olan ilan ettiği deniz sahasının da ötesinde deniz alanlarına sahiplik koyuyor! Üstelik bu alanları askerlerle doldurarak sürekli silah yığınakları yapıyor!

Artık gün geçmiyor ki bölgede bir yeni Yunan ihlali söz konusu olmasın!

Artı, tacizler ve tehditler tırmanışı o kadar dikine seyrediyor ki Türkiye bir yandan Suriye sınırında PKK ve PYD’e yönelik askeri harekât hazırlığı yaparken bir yandan da Doğu Akdeniz’de fasarya çıkartacak Yunanistan’a karşı askeri tedbirler almak zorunda kalıyor! Öte Yunan Başbakanı Miçotakis dur durak bilmeden Türkiye’yi her siyasi platformda emperyalist ülke olarak lanse ediyor! Bir yandan da dünya aleme “mavi vatan” haritasını göndererek TC’i şikâyet ediyor, tanımadığını söylüyor! Kısaca kaçınılmaz bir Türk-Yunan çatışmasına neden olacak ne kadar muzırlık varsa hepsini yapıyor!

PEKİ AMA Doğu Akdeniz’deki olası bir Tük Yunan savaşı Lozan Anlaşmalarından kalma mevcut sınırları ve deniz alanlarını değiştirmeyecekse neyi değiştirecek? Yada kim kaybedecek kim kazanacak?

Bu soruya cevap vermek mümkün değil. Fakat tırmanışın odağında eğer Kıbrıs siyasi sorunu da varsa olayların öncesinde olduğu gibi sonrasında da bizi direkt ve olumsuz etkileyeceğini, yeni yeni sorunlar yaratacağını şimdiden söylemek mümkündür!

ASLINDA Yunanistan bunları düşünerek hem AB’yi hem de BM’leri harekete geçirecek propagandaları yoğunlaştırırken bir yandan da Türkiye’yi ister bir çatışma ister sulh ortamlarında olsun uluslararası müzakere platformlara taşıyacak olaylar yaratmaya çalışmaktadır.. Türkiye kaçındıkça da üzerine gidiyor!

ANCAK nereye kadar? Yakın gelecekte Doğu Akdeniz doğal gaz platformu haline gelecek. Eğer bölgedeki ülkeler (Mısır, İsrail, Yunanistan, Türkiye Kıbrıs Türk ve Rum tarafları) bir ortak paydada ve öncelikli çıkarlarını gözeterek bir araya gelemezlerse birbirlerinin hasımları düşmanları olarak karşı karşıya geleceklerdir!

YUNANİSTAN ülkesini ABD üssü haline çoktan getirdi. Türkiye hangi nedenle ve haklılıkta olursa olsun harekete geçtiği anda Amerika’nın uyarısıyla karşı karşıya kalacak!

…Doğrusu olası siyasi krizleri düşünmek bile gelecekleri karartmaya yetiyor! Son çarede eğer Türkiye kurtuluş ve kuruluşundan beridir Amerika’nın kucağında oturan İsrail’i kendi safına çekebilmeyi başarırsa azıcık rahatlayacak da henüz o aşamaya gelemediği muhakkak!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar