2013’ÜN CANINI NASIL ÇIKARDIKTI! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

2013’ÜN CANINI NASIL ÇIKARDIKTI!

Bugün yılın son günüdür. Ve usuldendir: Değil mi ki takvimler değişecek, eski “mahsuscuktan” da olsa giderken,  bir yeni yıl gelecek…
Yalnız insanlar değil, devletler de yaparlar o “giden” denilen eskimiş yılın muhasebesini… “Neler oldu, neler yaşandı” derler… Başarılı mı geçti başarısız mı? Gelecek yıla bıraktığı mirası iyi miydi kötü müydü? Felâket mi yaşandıydı devri yılında, yoksa saadet mi? Felâket mi yaşanacak yerine gelecek iktidarında, yoksa saadet mi?
İnsan hep “mutlu olacağı günleri gözler.”  Artık eskidiği için çekip gidecek olan 2013 yılına bu gözle baktık biz de. Fakat meyus ve yaşlı gözlerle!
Nasıl anlatsak ki, utanıyoruz! Bir koca yılın altı ayını UBP Kurultayı tartışmaları ile geçirdiydik! Diğer yarısını da “erken seçimle!”
Yılın şu son günlerine düştüğünce de siyasi sorunla! Ki eskiden “kendi içimizde cebelleşirdik.” Artık Anastasiadis’li Rum’u da kattık aramıza hep birlikte cebelleşiyoruz! Ve tam kazasız belasız bir yeni yıla gireceğiz derken,  “devam mı tamam mı” yorumlarında, bir hükümet krizi daha bulduk kucağımızda! Bu kez sahnede DP’li Serdar Denktaş’la CTP’li Yorgancıoğlu var. Hadi hayırlısı!
FAKAT İLLE DE ŞU KURULTAY OLAYI: Biz ne diyorduk? Henüz çözüm olmadığı için “seferberlik toplumu” olmak zorundayız… Bunun anlamı da şuydu:  “Tanınmamış bir devlet oluşun tüm handikaplarını dikkate alarak kendi içimizde yaratacağımız dinamizmle var olma savaşımını sürdürmeye çalışmak… Ter akıtmak bu topraklara… Kısır döngüleri kırmak… Bitmez tükenmez devinimle memleketi yeniden yaratmak… Ve değiştikçe yenilenmek, büyümek, irileşmek…
MAŞALLAH: Bunların sahibi mutlakı olması gereken İrsen Küçük’lü UBP hükümeti altı ay “sen-ben” kavgalarında kurultay’la uğraştı, halkı da kurultayı ile uğraştırdı!
Bir de demez miyiz: “Türkiye verdiği parayı yüzümüze kakar” diye!  Pekala ne yaptık o parayı ki kakmasındı?  Bir yılın yarısında Kurultay, öteki yarısında seçim!” Kalmışsa azıcık zaman, onu da Anastasiadis’e yedirdik.
Rahmetlik babam hep söylerdi: “Hesabını bilmeyen öküz senede bir çift boynuzdan olur!” Ben de söylerim: Önce kendim için sonra,  işte şu “oyumuzla başımıza aldığımız büyük “gaileler” için!       
**********       
RUM LİDERLİĞİ BU ADADAKİ FELÂKETLERİN SORUMLUSU OLDUĞUNU KABUL ETMEDEN  ÇÖZÜME GİDEN YOLLAR AÇILMAZ!

Hadi yılın sonuna bir de “Başpiskopos Hrisostomos kafası”  sıkıştıralım:  Dedi ki geçen hafta,  “bizi dünya tanıyor Türkiye tanımasa da olur…”
Demek ki bizim Din İşleri Başkanımız Atalay’ın zaman zaman Hrisostomos ile görüşmesi bir işe yaramadı! Çünkü “kilise kafası” hâlâ ayni. ,
Ne var ki Hrisostomos “bizi dünya tanıyor, Türkiye tanımasa da olur” demiş olmasına karşın kazın ayağı öyle değildir. Bugün Güney’in dünya ölçekleri içinde ilk sıralarda olan büyük bir deniz filosu vardır. Hatırı sayılır armatörleri dünya denizlerinde cirit atmaktadırlar. Bir tek Türkiye dışında.
Türkiye Güney Rum Yönetimi’ni tanımadığı için limanlarını Rum bandıralı gemilere kapatmıştır. Mesela tankerleri İskenderun’a hiç uğrayamamaktadır. Oysa petrol nakliyatı orada… Rum tankerlerinin bu nedenle büyük kayıpları vardır…
Artı, gitgide Akdeniz’deki doğal gazın Avrupa’ya Türkiye üzerinden naklinden başka çare olmadığı gerçeği de kafalarına dank etmeye başladı…
Böylesi  “mecburiyetler” sarmalında bulunan Güney’in beklersiniz ki Türkiye’ye tos atmak yerine “yakınlaşmaları” sağlayacak politika değişiklikleri göstersin…
Çok bekleyeceğiz: Anastasiadis bir yanda Hrisostomos öbür yanda. Nasıl bir virüsse öylesine girmiş ki kanlarına, “Türk’ü ezeli ve ebedi düşmanları ilan etmişler!” 
Oysa yine geçen hafta “Cyprus Mail” Gazetesi’nde Lukas Haralambos adlı bir Rum köşe yazarı adeta bas bağırarak “elli yıl sonra bile hâlâ 1963’de ne yaptığımızı kabul etmiyoruz” diyordu. 
Güney’deki Rum halkı bu adada sebep olduğu felâketleri kabul etmiyor. Zaman zaman Makarios Druşotis gibi yazarları tabuları kırsa da bir süre önce ölen Kleridis gibileri “itiraflarda” bulunsalar da…
Eğer bu adada barışçı çözüm olamıyorsa bunun suçlusu,  bu günleri yaratan Rum liderliği ile halkıdır… 2014’te girerken bu gerçeği hadi bir defa daha söyleyelim dedik…            
**********       
BU AY KURTARILIR DA ÖTESİ AYLAR?

Hocanın hikâyesini bilmeyen yoktur. Bir gün kuyudan su çekecek, kovayı salmış, o da ne? Ay kuyudaki suyun içinde yakamozlanıyor. Kurtaracağım derken bir iki defa kovayı sallayıp ay’ı içine düşürmeye çalışıyor ki kova takılıyor. Hoca çekiyor kova gelmiyor, derken nasılsa kurtuluyor, hoca kendini boşlukta buldukta kıç üstü yere düşüyor. Bakıyor ki ay gökte! “Ooo diyor,  kurtardık ama cöt de çektiğini bilir!”
Tutun ki bu ayı kamu görevlilerinin, emeklilerin, sigortalıların 13. Maaşları ile birlikte kurtardık. Ya gelecek ay? Ki henüz gelişmelerin başındayız. Buna karşılık TL dolar karşısında ilk defa bu kadar yenik düştü. TC Merkez Bankasının her gün piyasaya dolar sürmesine karşın düşüş durmuyor… Kayıp resmi açıklamalarda 124 milyar dolar…
Tabi ki KKTC olarak etkileneceğiz. Üstelik çok!  Çünkü bizim Türkiye’den farklı bir konumumuz vardır: Kendi paramızın sahibi değiliz! Ne borsamız vardır ne hisse senetlerimiz… Altınımız da yoktur…
Kaldı ki 2013 yılı 1974’ten bu yanadır belki de ilk kez bu kadar kısır geçmiştir… Taş üstüne taş konmamıştır… Kurultay tartışmalarından öteye gidilmemiştir…  İlk kez Belediyeler iflas etmiş, ilk kez Başkent Lefkoşa zibilliklerin içinde boğulmuştur… İlk kez  çarşı pazar bu kadar büyük oranda işsizlikle karşı karşıya kalmıştır…
Saymakla bitmeyecek olaylar yaşanmış, elektrik sorunu Kıbrıs sorununu ilk kez geçmiştir. Ve ilk kez Türkiye bu kadar açıktan eleştirilmiş, yoğun şikâyetlerin odağına oturmuştur.
VE İTİRAF EDELİM. 2014’e tüm sorunlardan yıkanmış arınmış girmiyoruz ki zaten böylesi bir lafı söylemek bile lüzumsuz! Aksine tüm sorunları kamburumuza yığmışlıkla giriyoruz…
Pekala ne yapacağız? Her şeyin başıdır istikrardır. Önce bu ülkede siyasi partiler kademelerinde, sonra devlet organlarında ve sektörlerinde iç barışı sağlayacak bir “seferberlik” olayını yaratmak zorundayız.
En önemlisi artık Kıbrıs siyasi sorunu ile oynamaktan vazgeçmek gerekiyor. Kafalara ideolojilere, iktidara ve muhalefete göre “dava anlayışı” olmaz!  Tabi eğer o “davaya ulusal” diyorsanız!
Yeni bir yıla girerken fırsattır. En azından şu 2014’te bir toplumsal bütünsellikte istikrarı sağlayacak tedbirleri alın. Yok eğer Koalisyon hükümetini “senin dediğin olacak, yok benim dediğim olacak” inanında yıkacaksınız aman acele edin, bilelim. Ve en azından diyelim ki  “yeni yılla birlikte hoş geldin erkenin erkeni seçim!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar