20 TEMMUZ’A DOĞRU... (46 YIL GEÇTİ!) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

20 TEMMUZ’A DOĞRU… (46 YIL GEÇTİ!)

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

(Derler ki canlılar dünyasında kendi kaderinin sahibi olan tek canlı insandır. Bu nedenle insan “eşref’i mahlûkattır. Fakat Kıbrıs’taki Türk halkı 46 yıldır kaderine sahip çıkamadı ki kaderini tayin etsin! Aşağıdaki yazımı bu nedenle yazdım..)

***


…ÇÖZÜMSÜZLÜK BÜYÜK BİR CAN SIKINTISIDIR!.. 1974’ün 15 Temmuz’unda Makarios’a yönelik darbe ile başlayıp 20 Temmuz Barış harekâtı ile devam eden ve 46 yıldır devamın devamlarındaki Kıbrıs siyasi sorunu, belli ki daha uzun yıllar çözümsüzlüğü çakarak devam edecek!

“Bu bir kader değildir” demiş olsak o zaman “ya nedir” diye sorulacak ama bugüne kadar bu sorunun hiç cevabı verilmedi! Tutun ki adanın Türk ve Rum toplumları arasındaki paylaşım kavgasıdır..

Tutun ki artık Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon yataklarına sahiplik kavgasıdır.

Tutun ki Türkiye’nin bölgedeki askeri ve sosyoekonomik çıkarlarını koruma ihtiyacından doğan yeni sorunlar manzumesidir!

Tutun ki artık Rusya’nın da Akdeniz’e inmesiyle Amerika ile karşı karşıya gelmesinden dolayı bölgede yeni tehdit ve dengesizliklerin oluşmasına bağlı siyasi konumudur!..

KIBRIS tüm bu kaotik “etkenlerin” tam da ortasında 46 yıldır çözüm gözlemektedir. Türk halkı da 46 yıldır çözümsüzlüğün kurbanı olan taraf olmaktadır!

Kıbrıs siyasi sorununu böylesi tarihi kronolojisiyle düşündüğümde paniğe kapılır ve şaşarım: Çünkü dünyada ve küçük bir adada birbirine bu kadar yakın fakat kavgalı olan iki halk yoktur!

Bu nedenle “Bu bir kader olmamalı” diyorum. Fakat oldu! Güney Rum Yönetimi “rahatsız” edilmediği sürece de bu sorun sürüp gidecektir.

İşte şimdilerde gerekli olan bu “rahatsızlığı” bir yandan Doğu Akdeniz’deki sondaj faaliyetleri, öte yandan Libya ile oluşturduğu deniz alanı ile Türkiye yaratmaktadır..

ABCAK esefle yazmalıyım: Bir avuçluk Rum tarafı AB ve BM’ler üyesi olarak dış dünyadaki Rum-Yunan lobileriyle propaganda mekanizmalarını sonuna kadar çalıştırırken; bırakın Kıbrıs Türk halkını, Türkiye bile o AB’nin üyesi olamadı! Hem de en büyük ticari ilişkilerini Avrupa ülkeleriyle yapmasına, Almanya’da milyonluk Türk nüfusu yaşamasına karşın..

BU konuda büyük çaba harcadığını da sanmıyorum. Bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yüzü hâlâ Doğu’ya dönüktür. İslam’ı öne çıkardığı politikalarda Arap dünyasını ittifaklarla Türkiye’nin dostu yapmak için büyük çaba gösterirken sadece İsrail’i değil, AB’i de dışlamak durumunda kalmaktadır…

OYSA Kıbrıs sorunu ancak Türkiye’nin AB üyesi olmasıyla  çözülür. Peki bu konuda Türkiye Ortadoğu politikalarından fedakârlık yapar mı? Yada Ortadoğu ile AB arasında köprü kuracak ülke konumuyla AB’e üyelik kapılarını açtırır mı?

Henüz “hayır” diyorum! Aksine Ayasofya örneğinde de görüldüğü gibi AB’i ayağa kaldıracak olaylar yaratırken, Türkiye’yi bir din devleti imajından sıyırıp “kişi hak ve hürriyetlerine, demokratik teamüllere bağlı yeni bir yapılanmadan henüz çok uzakta! Dolayısıyla Avrupalı olabilmesi de!

Ama olabilseydi Kıbrıs’ta çözüm de olurdu!

…20 Temmuz’da doğru ve koronavirüslü ve çok sıcak bir ortamda, can sıkıntısıyla ancak şu yukarıda yazdıklarımı düşünüyorum ve ekliyorum: Daha kaç yıl çözümsüz, cemaat esamesinde tanınmamış bir devlet olarak (ki siyasi yönden tanınmamış Devlet olmaz olsa olsa “yönetim” olur) çile çekeceğiz! Hem de 80 milyonluk büyük Türkiye’ye karşın…

Üstelik kimselerin tanımadığı bu Devletin Cumhurbaşkanı da vardır ki yakında “seçimini” yapacağız! Hadi rast gele!

 

 

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar