Çözümle ilgili en çarpıcı gerçek, yine Eide’nin ağzından çıktı…
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı her ağzını açtığında “çemkirenler”, sanırım Eide’nin “yeni süreç yok” mesajını almışlardır.
Kısa vadede, müzakere masası kurulması mümkün değil.
Bakınız.
Elbette, BM parametreleri oradadır ve Türkiye’yi yönetenler, KKTC’yi yönetenler “kalktı” deyince kalkacak değil.
Kalkmaz…
Ne var o BM parametrelerinde…
Siyasi eşitlik var…
İki kurucu “devlet” var…
Federal devlette “dönüşümlü başkanlık” var…
BM parametreleri yoksa ne var?
Bir de bu kısmı düşünün…
Müzakere masası yoksa ne var?
Elde KKTC…
Tanınmamış…
Tanınmayacak…
Tanınma ihtimali de olmayan…
Türkiye ile “iyi komşuluk ilişkileri kurmaktan başka” çaresi olmayan bir KKTC…
Rum tarafı ile “iyi komşuluk ilişkisi kurmaktan başka yolu olmayan” KKTC…
Fazlası yok.
Öyle Tahsin beyin gönlünden geçtiği gibi bir “tanınma” falan da olmayacak.
O zaman “mevcudu” ciddi bir şekilde ellemek en doğrusu değil de nedir?
Zira elde olan, bu kara parçasında yaşayanları mutlu etmiyor.
Geriye kalan statüko
Eğer, “çözüm olana kadar çağdaş bir yapıyı kovalamayacaksak…”
Şikayet etmeye de hakkımız yok.
Müstahakkımız bu statüko…
Bu yapı…
Kamuyu ele geçiren “çetelerin” rant dağıtımı…
Daha kötü trafik…
Berbat bir çevre…
Verimsiz kamu yapısı…
Parası ile sağlık hizmet alamayan bizler…
Eğitimin devletten hızla özele kaydığı ve ödenemez bir hal aldığı dönemdeyiz.
“Statükonun” bize tek dayattığı sadece “kötü yönetim” değildir.
Aynı zamanda da soygun, talandır…
Aile ilişkileri üzerinden, kamu kaynakları soyulmaya devam ediyor.
Yalan yok sadece…
Talan da vardır.
Bu mu müstahakkımız…
Daha çok adalet…
Ve evet…
Bu tabloda güvenebileceğimiz tek şey “adalet”…
Hayatın her alanında adalet…
Savcılığın…
Sayıştay’ın görevini eskilsiz yapacağı…
“Memur gibi” düşünmeyeceği…
Kendisini “iktidara” değil, halkına ait hissedeceği bir yapı.
Tamamen bağımsız…
Hem zihniyet, hem mali olarak.
Ve elbette yargı sistemi.
Belediye başkanının “çiçek ekerken kurusa” hesap vereceği…
Siyasetçinin “eşini dostunu” dahi işe alamayacağı…
Yok çoluğunu çocuğunu ihya edecek kadar pervasız davranacak…
Korkmalı bir işi yaparken…
Titremeli…
Bu kaynağın halka ait olduğunu bilmeli…
Bizde tablo nedir?
Dört dönüm bostan, yan gel Osman…
Hesap soran yok, veren yok…
Yapanın yanına kar kalan bir düzen…
Adil yapı çözüme gerek yok…
Üstelik, tüm bunları yaşamamız için, “çözüme gerek yok…
“Sadece çözümle düzeleceğini” düşünmek bir yanıldı.
Çözümü, Kıbrıslı Türklerin bu adada eşit, egemen, siyaseten de eşit bir şekilde yer alması mücadelesi bitmez.
“Federasyon parametresi” bitmez…
Vazgeçilecek bir hedef de değildir.
Siz bakmayın ,böylesi günlerde siyasilerin nutuklarına…
Gerçek şu ki, bu adanın bir parçasıyız…
Ancak…
Adil bir yapıyı kurmayacaksın…
Kamu kaynaklarını soyacaksın…
Yana- yandaşa dağıtacaksın…
Hesap vermeyeceksin…
Ben de, “çözüm yok,napayım” deyip, görmezden geleceğim, öyle mi?
Yemezler…
Çözüm için de mücadele eder bu toplum…
Adil bir düzen için de…
Zaten bu kafa yapısı ile çözüm olsa, dünyaya rezil oluruz…
_______________________________________________________________________________
Ayıp…
Derinya’da plaj açılıyor…
Ama sadece Türkler girebilecek…
Üstelik de plaja girerken “kimlik” gösterilecek…
Cenk Mutluyakalı’nın dediği gibi…
“Bir de kan testi yapılsın da…”
Gerçekten ayıp…
“İş yapalım” derken, ırkçı ve ayrılıkçı bir yapı kuruluyor…
Bu çağda üstelik…
Bu zamanda…
Tamam anladık…
Asker oraya plaj açmanızı sağlayarak, Mağusa Belediyesi’ne “jest” yaptı…
Ama “dünyalı olmak”, “insan olmak” daha erdemlidir.
Yanlış bir kurgu yapılmış…
Bunu “sadece Rum halkı” için de söylemiyorum…
Daha geniş bakıyorum…
Palm Beach’te güneşlenen bir Rus, İngiliz, Alman…
İki adım o tarafa gidemeyecek…
“Arı” bir plaj yaratacağız…
“Gelen Türk Giden Tür…”
Nerden baksan çarpık…
