Gençlik, entegrasyon politikaları ve iki olay! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Poli

Gençlik, entegrasyon politikaları ve iki olay!

Önce olayların ne olduğuna bir bakalım, sonra da hep birlikte yorum yapalım.

Birinci olay:

Öntaç Düzgün
Öntaç Düzgün

2015 Ağustos ayında kurulan ve sadece sekiz ay görevde kalabilen CTP-UBP Koalisyon Hükümeti döneminde Gençlik Dairesi’nin idari yönetimi, başbakanlığa yani CTP kanadına bırakılır ve hali ile dairede yönetim değişikliği olur. Göreve yeni atanan müdür, dairenin rutin görevleri dışında gençliğin daha geniş kapsamda aktive edilebilmesine yönelik çeşitli örgütlenmeler ve faaliyetler başlatır.


Üzerinde çalışma yapılması gereken alanlardan birisi olarak da, göçmenlerin ve çalışma amacı ile Kuzey Kıbrıs’a gelen işçi ailelerinin özellikle çocuk ve genç bireylerinin toplumla entegrasyonu sorunu seçilir. Türkiye’den Kıbrıs’a yönelik göç faaliyetlerinin başladığı

1974 tarihinin üzerinden çok uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen, bu trafiğin çok gel-gitli olması, gelip yerleşenlerin halen daha etkin bir şekilde Türkiye’deki yargı değerlerinin etkisi altında bağlı kalmaları ve Kıbrıslılarda oluşmaya başlayan “yok oluyoruz”

endişelerine paralel olarak gelişen önyargılı yaklaşımlar, iki toplumun entegrasyonunun arzulanan ve beklenen düzeyde oluşmasını engeller.Bu sorunun giderilmesi için her iki tarafın ortak değerlerini dikkate alan sosyal projeler üretip çalışma yapılması gereği ortaya çıkar.

Gençlik Dairesi, bu soruna yönelik çalışma yapmak üzere göçmen ailelerin çoğunlukta olduğu Lefkoşa Surlariçi’ni pilot bölge olarak seçer ve yöreye bir gençlik merkezi açmaya karar verir. Bunun için İş Kadınları Derneği ile işbirliği yaparak derneğin Surlariçi’ndeki köşkünün uygun saatlerde merkez olarak kullanılması yönünde destek alır. Daireden merkeze yönetici eğitimci aktarılır ve yörede benzer amaçla faaliyet yürüten sivil toplum örgütleri ile işbirliği ortamı yaratılarak gönüllülerin de katılımı ile çeşitli tür sosyal projeler geliştirilir. Yaz aylarının gelip okulların kapanması ile birlikte, merkeze devam eden genç ve çocuk sayısında artış olur. Merkezde düzenlenen çeşitli tür etkinliklere ilaveten dış mekanlarda yürütülen faaliyetlerle çalışmalar hızla yaygınlaşır. Ancak hükümetin ömrü uzun sürmez ve iki parti arasında yaşanan siyasi gerilimler sonucu, hükümet kuruluşundan sekiz ay sonra Nisan 2016’nın ilk günlerinde görevine son verir.

Çok gecikmeden yaklaşık 20 gün sonra bu defa UBP-DP hükümeti kurulur.

Yeni hükümetle birlikte yeni yöneticiler de belirlenir ve Gençlik Dairesi Müdürü görevden alınarak yerine bir önceki müdür yeniden getirilir. Yeni müdür, hemen birkaç gün içinde Lefkoşa Surlariçi merkezini, gereği olmadığı gerekçesi ile kapatır. Daire görevlileri daireye, çocuklar ise evlerine dönerler. Bu uygulama, toplumda ne siyasi partilerin ne de sivil toplumun dikkatini çekmez sessiz sedasız geçiştirilir.

Bu uygulamanın üzerinden dört ay geçmiştir ki Yenidüzen gazetesi; İşte camilerdeki KUR’AN KURSU! YENİDÜZEN, Lefkoşa’nın göbeğinde farklı yaş grubundaki çocuklara camilerde Kur’an kursu verildiğini görüntüledi…” başlığı ile bir haber yayınlar. Habere konu olan fotoğraflarda, Haydarpaşa Camii’ne girmekte olan, başları bağlı bazı kız çocuklarının görüntüleri vardır. Gazete, sözü edilen kuran kurslarının takipçisi olur ve tartışma başlatır. Tartışmaya, Milli Eğitim ve Kültür Bakanı, CTP Genel Sekreteri, Ombutsman, Din İşleri Dairesi Müdürü ve emekli başsavcı katılır. Tartışmalar, Din İşleri Dairesi’nin Eğitim ve Kültür Bakanlığı’nın bilgisi ve onayı dışında kuran kursu düzenlemesinin ve camilerde çocuklara yönelik kuran kursu düzenlenmesinin yasal olup olmadığı üzerine gelişir. Ancak bu tartışmalarda gözden kaçan küçük bir detay vardır camiye kuran kursuna girerlerken resimleri yayınlanan kız çocuklarının, aslında kısa bir süre önceye kadar,  kapatılan Lefkoşa Surlariçi Gençlik Merkazi’nin devamcıları oldukları hiç kimsenin dikkatini çekmez. Devletin yönetiminde çalışan gençlik merkezi kapanmış ve çocuklar ortada kalmışlardır. Aileler çocuklarını, özellikle okulların tatil olduğu dönemlerde güven içinde gönderebilecekleri herhangi bir mekan veya çalışma ortamı bulamamaktadır. Bu aşamada en güvenilir kurum cami, en güvenilir kişi ise imamdır. Kuran öğrenmelerinin ise bir sakıncası yoktur. Çünkü Türkiye’nin farklı bölgelerinden gelen ve çoğunlukla yoksul kökenli olan bu ailelerin sahip oldukları muhafazakar kültürel kodlar, Kıbrıs’ta derin bir sarsıntıya uğruyor. Geldikleri yerlerde aile hakkındaki kararları aile büyüklerinin verdiği, daha dayanışmacı “geniş aile” anlayışına karşılık, kararların aile içinde birlikte alındığı “çekirdek aile” yapısı ile yüz yüze kalmaları onlar açısından yeni ve deneyimi olmayan bir durumdur. Baba eksenli aile yapısı, kadının da çalışmaya başlaması ile değişime uğruyor ve özellikle çocuklar bakımından sorun bu noktadan sonra başlıyor. Ya Kıbrıs’taki standart kültürel yapıya ayak uydurmaya çalışmaları gerekir ya da alışkanlıklara göre buradaki, onların deyimi ile “dejenere olmuş”

aşırı liberal kültüre karşı kendi değerlerine yönelik daha sıkıca sarılma içgüdüsü gelişiyor. Yoksulluk, zaman yoksunluğu ve çocuklar ile gençlere yönelik koruyucu ve geliştirici sosyal çalışmaların yeterince olmaması sonucu aileler çocuklarını camilerde veya özel mekanlarda sürdürülen dini faaliyetlere yönlendirmeyi tercih ediyor.

Buraları “daha güvenli” buluyor.

 

İkinci olay:

2008 yılında Sosyal Riskleri Önleme Vakfı isimli bir vakıf kurulur.

Vakfın amacı, toplumda giderek daha görünür hale gelmeye başlayan bir dizi sosyal sorunu yeniden tanımlamak, dikkat çekmek, kaynaklarını ortaya çıkarmak ve olası zararlara karşı koruyucu sosyal önlemler almak olarak tanımlanır. Kurulumunda dönemin özellikle sosyal politikalar geliştirme ve uygulama ile görevli devlet bürokratlarından bazılarının da yer alması, vakfın etkili bir başlangıç yapmasına neden olur.

Dönemin bakanlar kurulu, uzun yıllardan beridir atıl durumda terk edilmiş olan Küçük Kaymaklı’daki eski Tren Yolu Polikliniği’ni beş yıl süre ile vakfın kullanımına verir. Vakıf, oluşturduğu geniş bağışçılar ağı ile yaklaşık 90 bin Sterlin’lik bir kaynak oluşturarak binayı kullanışlı bir hale getirir. Psikologlardan, eğitimcilerden ve üniversitelerden öğrencilerden oluşan gönüllü ekiplerle Sosyal Hizmetler Dairesi’nin görev alanına giren pek çok konuda faaliyetler yürütür. Kadınlara ve yaşlılara yönelik psikolojik destek programları yanında, SOS Çocuk Köyüne yönelik aile destekleme programlarına, uyuşturucu bağımlıları ve ailelerine yönelik destek programlarından, özel derslere gitme olanağından yoksun çocuklara yönelik okul ders programlarını destekleme çalışmalarına kadar geniş bir yelpazede çalışmalar yapar. Bir süre sonra aile içi şiddet ortamından mağdur duruma düşmüş kadınlara yönelik  kadın sığınma evi açılır. Bu oluşumda, Sosyal Hizmetler Dairesi’nden ve polis örgütünden gönderilen, mağduriyet nedeni ile zor duruma düşmüş ve korunmaları gerekli çok sayıda kadına hizmet verilir onlara iş bulunarak çalışma hayatına katılmaları sağlanır. Çalışma hayatına giren fakat yoksulluk nedeni ile çocuklarını okul öncesi kreş ve bakım evlerine veremeyen ailelerin çocuklarına yönelik olarak merkez kurulur. Halen 28 çocuğa, bu merkezde sabahtan akşama kadar süre ile ödeyebilen aileler için günde 10 Tl karşılığı olarak hizmet verilir.

Sosyal Riskleri Önleme Vakfı, bakanlar kurulu kararı ile beş yıl süre ile kullanımını devraldığı hizmet binasının kullanım süresinin yenilenmesi için 2013 yılında bakanlar kuruluna müracaatta bulunur.

Kurul müracaatı reddeder ve vakfın binayı terk etmesi gerektiğini söyler. Vakıf, o güne kadar yapılan harcamaları ve sürdürülen sosyal faaliyetleri hatırlatarak bu direktifi reddeder. Çalışmalarını sürdürebileceği daha başka bir mekan olanağı yaratılmasını talep eder.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı vakfın bu talebini reddeder ve bir süre sonra Sağlık Bakanlığı, zor kullanım yolu ile binanın yarısının kullanımını ele geçirir. Vakfın başta kreş uygulaması olmak üzere diğer sosyal faaliyetleri çok küçük bir alana sıkıştırılır.

Sağlık Bakanlığı geçtiğimiz hafta vakfa son olarak bir ay sürelik müddet verdiğini, binayı terk etmemeleri halinde vakfın eşyalarını zorla dışarıya çıkarıp binanın tamamına el koyacaklarını iletir.

Vakfın halen başta 28 yoksul aile çocuğuna verdiği kreş hizmeti olmak üzere çok sayıda sosyal hizmet programları devam ediyor. Buna karşılık vakıf yöneticileri ve gönüllü hizmetlilerinin toplum içinde edindikleri sosyal statülerinin yegane kaynağı bu vakıf çalışmaları değildir. Onların amacı, toplumun her geçen günle birlikte artma eğilimi gösteren sosyal sorunlarına karşı duyarlılık göstermek ve bu sorunların halline yönelik olarak sorumluluk sergilemek. Ancak öyle görünüyor ki; görevleri aslında bu vakfın sürdürdüğü faaliyetler olan kimi siyasiler ile bürokratların sorun algılama ve çözümleme yetenekleri henüz ilkel siyaset ölçülerini aşabilmiş değil. Öyle anlaşılıyor ki; Sosyal Riskleri Önleme Vakfı çalışmalarını yürüttüğü ortamdan kovulacak ve böylece toplumun bir çivisi daha sökülecek.

Herkes çaresizliği ile baş başa kalacak.

Bu iki olay, KKTC’de sosyal ve idari hayatın aslında tıpkı çocukların oynadığı yap-boz oyunundan çok da farksız olmadığını sergiliyor.

Hesabı verilmeyen, denetimi olmayan hesap sorulamayan akıl dışı bilinç dışı bir hayat.

Öntaç Düzgün | Poli 2017

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar