Yeni Metodoloji... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

Yeni Metodoloji…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Ben onlara Büyük Han clubberları diyorum. Başta bizim Süleyman Ergüçlü olmak üzere Kıbrıslı Rumlar ve Türklerden oluşan bir grup, kapılar açıldığından beri, genişleyen bir halka halinde, yağmur, sıcak, soğuk dinlemeden her Cumartesi büyük Han’da buluşuyorlar…

Bu topluluk yabancı diplomatların da ilgisini çekiyor. Rum siyasiler de BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide de zaman zaman katılıyor.


Bugüne kadar siyasi hiç bir yanı olmayan bu sosyal buluşmalarda, bu kuralı TAK muhabiri Fezile Öksüz bozmuş ve yakalamışken Eide ile gayrı resmi ortamda güzel bir röportaj yapmış…

Eide bir çok şey söylemiş, mesela kriz uzadıkça iki taraftan da çözüm karşıtlarının güçlendiğini, iki tarafın da masaya dönmek için adım atması gerektiğini, gelinen aşamada kendisinin endişe duymaya başladığını, Tük tarafının masadan kaçmak istediğini düşünmediğini dile getirmiş…

Ancak benim en çok dikkatimi çeken sözleri, “yeni bir metodoloji”den bahsettiği kısım.

Yapılacak değişikliği, özlü konulara yoğunlaşmak olarak tarif etmiş Eide. Yani asıl ayrılıkların olduğu konular. Yönetim, güç paylaşımı, toprak, güvenlik, garantiler…

Yeni metodoloji lafını duyduğumda, acaba dedim, benim çoktandır düşündüğüm bir şeyden mi bahsediyor…

Öncelikle belirteyim, kişi olarak ben de kapsamlı bir çözümü istiyorum. Ama istemekle olmuyor, her seferinde yeni hayal kırıklıkları, kaybolan yıllar… Sonra sil baştan aynı konular yeniden ele alınıyor…

Bazılarına ters gelebilir ama, ben bizimki gibi uzun süreli anlaşmazlıkların yaşandığı yerlerde kapsamlı çözümün kalıcı barışı getirmediğine inanıyorum…

İşte Bosna’nın durumu. İşte Filistin…

Uzun yılların ayrılıkları, düşmanlıkları, önyargılar, güvensizlikler yaratıyor. Bunda eğitim sistemlerinin de rolü büyük. En büyük acıları yaşamış olanlar bile bir anlaşmayı isterken, Kıbrıs Rum genç nesli, Türk düşmanlığıyla yetiştirildikleri için anlaşmayı içlerine sindiremiyor… Onların bu tutumu, Kuzey’de güvensizliği körüklüyor…

Bunları bir günde kağıtlara atılacak birer imzayla ortadan kaldırmak, ertesi gün insanların bambaşka düşünmelerini sağlamak mümkün mü? Kısaca, böyle bir anlaşma yaşayabilir olabilir mi? Bunun güvencesi nedir? Hangi garanti bunu sağlayabilir..?

Kıbrıs’ta geçmişte bir ortak devlet deneyimi olduğundan mıdır nedir, her zaman doğrudan bir ortak devlete geçiş konuşuldu. Yani kapsamlı çözüm… Tüm konularda anlaşılmadan, hiç bir konuda anlaşılmış sayılmayacaktı.

Bırakın 74 öncesini, 74’den sonraya bakalım, her yeni süreç bir süre sonra kesintiye uğramadı mı?

Hatta işin sonuna gelindiği düşünülen Annan Planı bile yine aynı şekilde, Rum halkı tarafından reddedilmedi mi..?

O zaman, kapsamlı çözüm yerine, önce iki halkın birbirine güveneceği, bir anlaşma ortamını zaman içinde bizzat halkların yaratacağı bir formül daha iyi olmaz mı?

Belki yeni bir zaman kaybı olarak görülebilir ama, hiç yoktan iyidir…

Mesela kapıların açılması bu mantıkla atılmış bir adımdı. Bir dereceye kadar fayda verdi. Ama yetmedi.

Aklıma parça parça çözüm geliyor. Ama bu formülde al-ver’ler olmamalı. Taviz olarak nitelenecek pazarlıklar olmamalı… Sadece halkların yan yana yaşarken güven geliştirebileceği bazı adımlar atılmalı. Gönüllü olarak…

Baktım Eide de benzer şeyler söylemiş. Politikacılar dışındaki kişi ve sivil toplum örgütlerinin, yani toplumun çözüm isteğini dillendirmesi ve bunun için mücadele etmesi gerektiğini, sivil toplumun, basının, ekonomik örgütlerin işbirliğinin önemli olduğunu dile getirmiş ve GSM operatörleri arasındaki işbirliği gibi konuları örnek göstermiş…

Benim de dediğim bu…

Ama bunu düşünürken, yine aynı beton duvara çarpacağını da düşünüyorum. İşte GSM konusu, işte elektrik sistemlerinin birleşmesi konusu… Güney’deki siyasi irade noktayı koyamıyor. Güven arttırıcı önlem denilenlerin hepsi de, “KKTC’nin düzeyi yükselir” denilerek hayata geçirilmiyor. Kuzey’in AB’yle uyumuna bile bu nedenle engel konuyor. Belki Rum siyaseti yine direnecek, ama adada normalleşme isteyen çevreler ki bunların başında da AB geliyor, bazı adımların atılmasını kolaylaştırma imkanına sahip değil mi?

Ne dersiniz, hayal mi görüyorum..?


YERİN KULAĞI VAR

TEPKİLER GERİ ADIM ATTIRDI:

Emekliliğine 3 ay kalan birisini Sayıştay üyesi yapmak için uğraşan UBP bunu başaramadı. Adayları Mehmet Ali Rıfkı’ya 22 oy çıkarttılar. Diğer aday Gülgün Sahir 26 oy alarak üyeliği kazandı. Sizin anlayacağınız toplumdan yükselen tepkiler etkisini göstermiş olacak ki, bazı iktidar vekilleri geri adım attı… Sonuç olarak UBP’nin kıyak emeklilik planları, tepkiler nedeniyle bu kez tutmadı…

 

İNANANI DA:

Dağyolundaki kazada minibüs şoförünün öğrenci taşıma sözleşmesi yoktu. Kamyonda fazla yük vardı ve en önemlisi kamyon şoförünün çalışma izni yoktu. Son kazaya sebebiyet veren de, ülkeye bulaşıkcı olarak gelmişti ve kamyon ehliyeti yoktu. Dağyolu kazasından sonra yönetenler, kamyonlara “takometre” takılacağını açıklamışlardı. Aradan aylar geçti ama ortada takometre de yok, önlem ve denetim de yok. Maksat günü kurtarmak, ta ki yeni bir ölümlü kazaya kadar…

 

DOKTOR KALMADI:

Bizim Sağlık Bakanı “sağlıkta devrim” yaptığını söyleyerek kendini kandırmaya devam etsin. Zaten yetersiz olan doktorlar da, ağır çalışma şartları ve yetersiz imkanlar nedeniyle bir bir istifa ediyorlar. Son olarak da, tek çocuk nöroloğu olan hekimin de ayrılması ile devlette çalışan çocuk nöroloji uzmanı kalmadı. Boşuna dememişler, “devrimler önce kendi çocuklarını yer” diye. Bakanın devrimleri(!) de doktorları mı yiyor? Yakında doktorsuzluk nedeniyle hastahanelere kilit vurursak hiç şaşırmayın…

 

KRALDAN ÇOK KRALCILAR:

Hollanda ile Türkiye arasında yaşanan krizden kendilerine vazife çıkaran malum kişiler, Hollanda peynirinin ülkeye girişinin yasaklanmasından tutun da, Hollanda firmasına ait hız kameralarınca yazılan cezaların ödenmemesini isteyecek kadar kendilerinden geçmişler. Evet, yapılanlar hoş değil ve kabul edilemez ama, sergilenen yalakalık da can sıkıyor…

 

SINIF ATLADIK:

Başlığa bakıp da yanlış anlamayınız. Bu sınıf atlama iyi yönde değil tabii ki. KKTC’de geçtiğimiz yıllarda tavan yapan bonzai kullanımı, yerini eroin ve kokaine bırakmış. Özllikle gençler için büyük tehlike olan uyuşturucu illetinin önünü bir türlü alamıyoruz. Uyuşturucu tüccarları öyle bir rahat ortam bulmuşlar ki, gençleri daha da kötüsüne alıştırıyorlar…

 

BOŞUNA ÇABALAR:

Cumhurbaşkanlığı Çevre Koruma ve Çevre Temizliği Projesi “Temiz Düşün”e, Kıbrıs Türk Belediyeler Birliği de katkı koyarak, refüj ve yol kenarı temizlik çalışması yapacak. Duyunca, “ne güzel bir etkinlik” demek geliyor insanın içinden ama bundan birkaç yıl önce binlerce kişinin katılımıyla yapılan

temzilik kampanyasını hatırlayınca da üzülüyoruz. Temizlik ancak birkaç gün sürmüş, etraf yine çöple dolmuştu. Sorun cahil beyinlerde…

 

 


 

ZİRVEDEKİLER

Sibel Siber: “Liderlerin müzakerelerde sona yaklaşıldığını ifade ettikleri bir süreçte, çözümün en temel parametrelerinden biri olan siyasi eşitlikte uzlaşıya varılamadığı net olarak görüldü, Rum Lider’in ‘azınlık-çoğunluk’ yorumlarından, Enosis nedeniyle masa dağılmadan önce de müzakere sürecinin sağlıklı bir zeminde olmadığı anlaşıldı”….


DİPTEKİLER

Yiğit Bulut: “Kıbrıs için bir adım bile geri adım atmamız, AB’nin Türkiye’ye karşı bu tavrı devam ettikçe, bir anlaşma sağlamamız söz konusu olamaz…Hodri meydan, kanlarımızla sulayarak geri aldık, almak isteyen varsa, aynı bedele razıysa, buyursun! Kadına, çocuğa polis panzeriyle saldırıp, kardeşlerimize köpekleri saldırtan Naziler, varsa cesaretiniz Kıbrıs orada…” .

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar