[dropcap style=”circle” color=”#ffffff” bgcolor=”#0065ad”]K[/dropcap]ıpırdamadan oturuyorum…
Hiçbir şey hissetmiyorum,
Boğazıma birikmiş kelimeler
Ağzımı açsam dökülecekler.
Düşe kalka giden bir sevdadan, düşüyorum kalkamıyorum.
Eşkıya aşklara meydanı bıraktım
Rüzgara kapılmış kağıttan yapılmış bir kayık misali
Nereye gittiğimi bilmeden savruluyorum…
Senden koparıp aldığım yüreğim ellerim de…
Parmaklarımın arasından kan damlıyor üzerime…
Kıpırdamadan oturuyorum…
Aldanışıma içerliyorum
Fırtınadan yeni çıkmış gemi misali darmadağın,
Dönüyorum sana bakıyorum
Çok uzaklardasın göremiyorum
Yüreğimden mi düştün?
Gözümden mi?
Seçemiyorum…
O gönlümde sakladığım kocaman adam,
Şimdi; bir nokta misali…
Kendimden geçtim,
Sana acıyorum.
Kör karanlık kuyularda,
Sana benzerken sabah güneşi
Yalanların yankılanır duvarlarında.
Kıpırdamadan oturuyorum…
Bir ateş yaktın,
Yüreğimin tam ortasına
Dilek tutup atladım, aldanışıma…
Çaresizliğin hoyrat bakışlarında
Çocukluğumun masumluğuna sığındım.
Kör ve dilsiz ilerlerken uçurumun kenarında
Bitişin nefesini hissettim boynumda.
Kıpırdamadan oturuyorum…
Düşünüyorum;
Senin Aşk dediğin ne idi?
Yürekde mayalanmadan
Dudaktan ikram edilen
Acele hazırlanmış;
“Seni seviyorum’dan” ibaretti…
Benim Aşk dediğim ise;
Yıllardır kör kıvılcımı
Yüreğimde saklamaktı…
Şimdi tutuştum yanıyorum,
İçimde beslediğim temiz AŞK’la…
Aldanışlara..
Küllerimi savursunlar,
Seninki gibi sahte aşklara.
Son kez;
Ne desem bilemedim ki;
Yazıklar olsun sana!…
Bittin…
Ne solumda kaldın…
Ne soluğumda…
Ne sonumda…