Okullar 10 Mart’tan beri tatil. Çocuklar evde kapalı oturuyor. Eğitim ve öğretim uzaktan yapılmaya çalışılıyor. Milli Eğitim ve Kültür Bakanı Nazım Çavuşoğlu geçtiğimiz hafta içindeki Meclis Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada uzaktan eğitim uygulamalarını günde 20 bin ile 43 bin arasında kişinin ziyaret ettiğini söyledi.
Elbette bu azımsanacak bir rakam değil. Bu da gösteriyor ki çocuklar eğitim kayıplarını gidermek istiyor, onun için uğraş veriyor. Okulların tatil edilmesinden bugüne bir buçuk ay geçti. Umarım Eğitim Bakanlığı’nın eğitim kayıplarının nasıl giderileceği konusunda çoklu bir planlaması vardır. Sayın bakan okulların ne zaman açılacağı ile ilgili kararı bilim kurulunun vereceğini söyledi. Elbette doğrusu da budur. Bilimsel veriler üzerinden hareket etmek en doğrusudur. Ancak unutmamak gerekir ki 5 ve 8’inci sınıflar bu yıl bir üst kademeye geçecekler. Bu geçiş nasıl olacak? Bununla da alakalı olan Kolej Sınavı ve Yerleştirme Sınavı’nı bir kenara koyarak bu geçişlerin nasıl olacağı önemli. Bu çocukları ortaokula ve liseye eğitim kayıplarını gidererek mi göndereceğiz yoksa gidermeden mi göndereceğiz?
Unutmayalım ki, yanılmıyorsam 1985-86 öğretim yılıydı ve bir gecede biz ilkokulları 6 yıldan 5 yıla düşürdük. Bu durum bir çağ nüfusunu direkt etkilemişti. Sanıyorum Eğitim Bakanı Salih Coşar idi. Türkiye’de ilkokullar 6 yıldan 5 yıla düşürülünce bizde de aynı uygulamaya geçilmişti. Bu geçiş sürecinde o dönemin 5’inci sınıfları öğretim yılının ikinci döneminde hızlandırılmış bir şekilde güya 6. Sınıf konularını da işlediler ve 6. Sınıflar ile birlikte mezun edilmişlerdi.
Bu çocuklar ortaokula gittiklerinde ciddi sorunlar yaşamışlardır. Bugüne baktığımda aynı endişeleri yaşıyorum. Bu öğretim yılının yaz aylarından önce başlaması biraz zor görünüyor. Hal böyle iken eğitim kayıpları beni olduğu gibi birçok veliyi de kaygılandırıyor.
Gelelim Kolej Sınavı ve Yerleştirme Sınavı’na(BEAL ve 20 Temmuz Lisesi giriş sınavı)… Sayın bakan bu iki sınavın da yapılacağını ve bir ay önceden sınav tarihlerinin kamuoyuna duyurulacağını söyledi. Umarım bu sınav tarihleri Eylül ayına bırakılmaz. Çünkü bu sınavların Eylül ayına bırakılması demek, çocukların yaz tatilini dershanelerde geçirmesi demektir. Ben ülkede hayatın Temmuz ve Ağustos aylarında kısmen de olsa normale döneceğini düşünüyorum. Böyle bir ortamda çocukların bütün günlerinin eğitim kayıplarını giderme ve dershanelerde sınavlara hazırlanmak için harcanmasını doğru bulmuyorum. Unutmayalım ki geçirdiğimiz bu günler çocuklar için bir tatil değildir. Evde kapalı, hiçbir aktiviteye katılamayan, arkadaşları ile vakit geçiremeyen çocuklar için bu dönem, sıkıcı bir süre olsa gerek…
Peki bu sınavlar nasıl ve ne zaman olmalı? Kesinlikle her iki sınav da 10 Mart’a kadar işlenen konuları içermelidir. Bu tarihten sonra gerek uzaktan eğitim gerekse başka yollarla işlenen konuları içermemelidir. Sınav tarihileri Haziran ayını geçmemelidir. Elbette Bilim Kurulu’nun vereceği yanıt da önemlidir ama Haziran ayı sonunda sosyal mesafe kurallarına uyulan bir sınıf düzeni ile bu iki sınav da yapılabilir.
Böylelikle yaz aylarında çocukların dershanelerde perişan olmalarına da gerek kalmaz. Hükümet Mayıs ayı başında bazı sektörler için “yeniden açma” düşüncesi olduğuna göre Haziran sonunda da en azından bu sınavların yapılabileceğini düşünüyorum.
Nerden bakarsanız bakın sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz. Üzülerek söylüyorum, ne yazık ki bu yılın çağ nüfusu şanssız bir dönem geçirmektedir ve gelecek eğitim hayatları da bu durumdan etkilemesi muhtemeldir. Elbette herkesin çabası bu kayıpların ve geleceğe olan etkisini en aza indirmek olmalıdır. Bu konuda tüm paydaşlara görev düşmektedir.
