Ver Allahım Ver - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

Ver Allahım Ver

Nazar Erişkin

2023 bereketiyle geldi. Yok; hasret kaldığımız yağmura nihayet doymamızdan bahsetmiyorum… Sıkılmamıza asla izin vermeden sürekli bizi başka bir tarafa savurup atan gündem derdim. Defalarca kere tekrar ettim, dedim ki; asla ikincil üçüncül konuma getirilmesine müsaade etmeyeceğim. Esas konumuz ekonomidir, hükümetin görevi de alım gücünü yükseltecek ve istihdamı koruyacak politikalar üretmektir. Halen bu görüşün arkasındayım. Gelin görün ki bir yanım TL Euro paritesi, diğer yanım toplumsal kaygılar derken kendimizi “Kıbrıs’ta tarikat istemiyoruz”, “Ahmet Ünsal istifa” sloganları atarken bulduk hem de sicim gibi yağan yağmurun altında. Kader utansın derdim ama kadere çatacak yüzüm de yok. Çünkü hepimiz biliyoruz ki her toplum hak ettiğini yaşar. Son dönemde, özellikle de olana bitene sessiz kalıp, ölü taklidi yapanları görünce buna daha da fazla inanır oldum. Kokmayayım, bulaşmayayım, aman suya sabuna dokunmayayım ama bir tamam yaşayayım diyenler halen konfor alanlarında güvende hissediyor olacaklar ki dışına bir türlü çıkamıyorlar. Ancak bugüne geliş hızımız, yarın o konfor alanlarının da darmadağın edileceğinin habercisi. İşte bunu görmek istemiyorsun aynı toplumda yaşadığım ama apayrı hayatlar sürdüğüm arkadaşım. Üzgünüm ama gördüğünde de çok geç olacak. Bu nedenledir ki, o akşam yalnızca nasıl bir gelecekte yaşayanacağı konusunda duyduğu kaygı nedeniyle bir araya gelenleri ıslatmamalıydı yağmur. Her birimiz sırılsıklam olmalıyık daha sonra birlikte kalabilmek; ortak kaygılara ortak akılla çözüm üretebilmek ve daha önemlisi “buradayız” diyebilmek için.

Nazar erişkin


Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük, yalan kelimesinin karşılığını şöyle veriyor: 1. isim Doğru olmayan, gerçeğe uymayan söz. 2. isim Yalancı kimse    Yani farz-ı missal; eğer bir kitle önünde sarf ettiğiniz iddia edilen lafları etmediğinizi söylüyor ama daha sonra tam da iddia edildiği şekilde konuştuğunuz ortaya çıkıyorsa; söyledikleriniz yalan; size de yalancı deniliyor. Bunu ben değil TDK Sözlüğü söylüyor. Benimki sadece bir örnek ama gelin görün ki bizdeki duruma da uyuyor. Din İşleri Başkanlığı, Ahmet Ünsal’ı yıpratmak için cımbızla laflar çekilerek böyle bir algı yaratıldığını savunduğu açıklamasında aynen şu ifadeleri kullanmıştı: Konuşmada asla “kocanız sizi ne zaman yatağa çağırırsa gelmek zorundasınız” şeklinde son derece ilkel bir dil kullanılmadığı gibi konu hiçbir şekilde bu manaya gelebilecek bir söylemle ele alınmamıştır ve alınması da hem dine hem hukuka hem de edebe aykırı olduğu izah gerektirmeyecek açıklıktadır.  Sonra kendi kulaklarımızla duyduk ki bire bir bu ifadeleri kullanmış Ünsal. Yani yatak odasında kimin ne yaptığına karışan bir kamu görevlisi kendisi; sanki böyle bir görevi, yetki alanı varmış; herhangi birinin de olabilirmiş gibi. Şimdi “demedim” dediklerini demiş olduğuna zannederim hepimizin ikna olduğu bu din “adamı”, dinen yasaklardan bahsederken kendisinin söylediği yalan konusunda da bir iki kelâm eder diye düşünyordum açıkçası ama olmadı. Bakanlar kurulunun hakkında soruşturma açtığını söylediği Ünsal sessizliğe büründü. Zaten soruşturma falan da başlatılmadı. Geçtğimiz gün konuğum olan bağımsız milletvekil Ayşegül Baybars, kendilerinin de bu soruştuma konusunun peşine düştüğünü ancak en üst baremden memur olan Ünsal’ı kendisinden daha yüksek baremde bir memurun soruşturabileceğini ve böyle bir soruşturma memuru da atanmadığını belirtti. Anlayacağınız bizim kabine oturmuş düşünmüş ve demiş ki “toplumda ciddi bir tepki var. Ne yapalım da biraz gaz alalım, en iyisi soruşturma başlatır gibi yapalım…” Öyle de olmuş. Şimdi konunun dumanı halen üzerinde ama beklenti sönüp gitmesi diye düşünüyorum. Çok kıymetli kabine de herhalde “neleri unutmadı ki bu toplum, bunu mu unutayacak” diye düşünüyor olacak ki hep birlikte susuyor. Bakalım kim haklı çıkacak.

Din İşleri Başkanlığı’nın kendi açıklamasına dönecek olursak; Ünsal’ın “ilkel” olarak nitelenen ifadeleri, seminer adı altında düzenlenen o toplantılara katılanlara aktarılırken, biz dışarıda kalanlar da herhangi bir şeye sırf kadın ya da erkek olma halinden ötürü zorunlu olmadığımızı söylemek için ıslanıyorduk yağmur altında. Zira ilkelliğe luzüm; gericiliğe de geçit yok!

Nazar erişkin

Şu Vicdan Meselesi…

TDK Sözlüğü’ne göre “yalancı” Din İşleri Başkanı, vicdanı ile başbaşa neler yapıyor acaba şu anda. Çünkü biliyorsunuz hükümet düşündü taşındı ve bunca tantanadan sonra Ahmet Ünsal’ı vicdanı ile başbaşa bırakmaya karar verdi. Büyük yaptırım! Eminim Ünsal bu pasif  aksiyondan gerekli mesajı almış ve birdaha bu toplumla ters düşebilecek çalışmalar yapmak konusunda tövbe etmiştir. Ancak madem kamu görevlileri Anayasa’yı paspas ettikten sonra basit bir vicdan muhasebesiyle yırtabiliyor; bizler de başta ceza yasaları olmak üzere vicdanımıza sığınma hakkını talep etmeliyiz. Ben mesela alkollü araç mı kullandım. Trafik polisi cezayı yazarken “ama ben vicdani muhasebe hakkımı kullanacaktım” deyip yoluma devam edebilmeliyim. Devletin her yurttaşına eşit davranması ilkesi bunu gerektirir. Üstelik Ahmet Ünsal gibi üst düzey bir kamu görevlisi için takınılan tutum bana uygulanmazsa vallahi gücenirim. O zaman vicdanınız rahat eder mi?

 

Meclis’e de Bekleriz Sayın Başbakan!

Malum Türkiye’de seçim için Mayıs ayı kesinleşmiş gibi görünüyor. Biz de bundan nasibimizi alacağız kaçarı yok. Gelsin kabloyla elektrik ve kablosuz TOKİ sağlık hizmeti deseniz gani gani… Tabi öyle Ünal Üstel’in anladığı gibi değil. Zira Sn. Başbakan yaptığı sosyal medya paylaşımıyla KKTC vatandaşlarının Türkiye’deki sağlık sisteminden yararlanabileceğini duyurmuş olsa da, Fuat Oktay ikili basın toplantısında açıkça KKTC’de yaşayan TC vatandaşları dedi. Bu hafta ne kadar çok şey duyduk dinledik gerçekten düşününce bir yorgunluk çöküverdi. Ama tabii yılmak yok yola devam diyen AK Parti yetkilileri, tüm bunları Ankara’da Ünal Üstel’in yüzünü güldürmek için yapmadı. Türkiye’deki seçim için KKTC’de oy verecek seçmenin yüzünü TOKİ ve burada can çekişen sağlık sisteminden sonra, Türkiye’deki orta sınıf bir devlet hastanesini görünce, pandemi, domuz gribi demeden yeri öpebilecek duruma getirilmiş yurdum insanı, sandık başına gittiğinde herhalde hakkını verir denilerek kesenin ağzı açıldı bir kere. Bahara şurada kaldı bir kaç ay, bu projeler ise yıllar sürer tabii ama vaatler de verildikçe güzel pek tabi…

Gördük ki Ankara havası Ünal Üstel’e yaramış, geçirdiği ağır operasyon sonrası uzunca bir süre gözlüksüz gün yüzüne çıkamayan Başbakan gözlükleri atmış. Bu vesileyle bir kez daha geçmiş olsun derken, ışıkların gözüne dokunduğu gerekçesiyle aylardır Meclis’e uğramayan Üstel’in artık parlamentoda boy göstermesini ve muhalefetten gelen soru/eleştirilere bizzat yanıt vermesini temenni ederim. Malum 2023 bereketiyle geldi, verdikçe veriyor, verdikçe veriyor! Eeee tüm bunlara da bir açıklama gerekiyor.

 

 

Tepki göster
Bayıldım
5
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
1
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
1
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar