VE ÇOK HUZURSUZUZ! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

VE ÇOK HUZURSUZUZ!

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Siyaset yapan siyasiler için  “haklı ve haksız” tanımı yoktur. “Yönetenler ve yönetilenler” vardır.

Ki yönetmeye talip olanları halk seçer. Dolayısıyla “siyasi yönetimler” en az seçmenler kadar kendi siyasi  iradelerinin sahibidirler.


Bilerek ve isteyerek talip oldukları makamlarda görevlerini gerçeekleştirme iddiasıyla vardırlar..

Dolayısıyla  ifa ettikleri görevleri “fedakârlık” değildir. Anayasada kendileri için oluşturulmuş kurallarla kaim yasalara ugunluğunca memleketi yönetmeleridir.

Yani ne? Bu ülkede iktidar olmayanının kalmadığı siyasi partilere mensup politikacıların halkın karşısına geçerek “biz ne büyük fedakârlıklar yapıyoruz” diyerek halkın hissiyatını kullanmasına hiç gerek yoktur..                                                                                                        ***

Buna karşın  “insaf” diyerek ifade ettiğimizce elbette ki yaşadığımız bu pandemi dönemine  “olağandır” diyemeyiz.  Ne de öylesi bir olağan  yönetim erki düşünebiliriz.

Aksine “olağanüstü dönemleri” yaşıyoruz. Bu nedenle  bir takım yasaklar ve tedbirlerle hem pandemiyi savmaya, hem de sosyoekonomik çarkların dönmesine çalışıyoruz:

Gerçek şu ki ikisini bir arada götüremiyoruz. Hayvancının, çiftçinin, esnafın, zanaatkârın, turizmcinin feryatları bunun ispatı olmaktadırlar.                                                                   ***                                          KIYAS KABUL ETMESE DE YAZAYIM:   Örneğin ayni “pandemi” döneminde Türkiye yılın ilk çeyreğinde “Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkeleri arasında yüzde 7 ile en çok büyüyen ülke oldu..

Belki söz konusu diğer ülkelerin büyümeye ihtiyaçları yoktu salgın döneminde duranlığı tercih etmiş olabilirler ama TC’nin salgına karşın yarattığı büyümeyi yabana atmamak gerekir.

Çünkü devlet olarak zamanı zemini, olaylarla gelişmeleri, siyasi sorunlarla ekonomiyi uygunluğunca kullanıp dengeledi..

Kalkınma sürecinde pek çok olumsuz etkenleri aşacak bir ulusal  harmoni yarattı. Hatta ihracatını artırdı savaş sanayinde dünyasal söz sahibi oldu.. Ya biz?

***

TC NERE KKTC NERE? Başta Erdoğan olmak üzere bize yan gözle bakacak olanın gözünü oyacak, uğrumuza savaşacak kadar büyük hamimiz ve velinimetimiz Türkiye daha dün dünyayı hasetinden çatlatacak yüzde 7’lik  büyüme gerçekleştirirken, bizde de  hayvancı çiftçi “mahvolduk, artık dayanamıyoruz” diyerek  yollara döküldüydü..

Oysa çok değil. Daha bundan on gün önce ülkemize gelen koordinatörümüz Oktay Vural ile TC Tarım Bakanı Pakdemirli tarım  alanlarımızı sulayacak olan Geçitköy Barajı kaynaklı su tünelinin açılışını yaparlarken, Erdoğan da telekonferans’la törene bağlanıyor ve şunları söylüyordu:

“KIBRIS Türklerinin Doğu Akdeniz’deki haklarının yenilmesine asla müsaade etmeyeceğiz. KKTC halkının refahı, kendi ayakları üzerinde güvenle durabilmeleri kalkınmaları ve gelişmesi öncelikli hedefimizdir.”                                                                                            ***

ZAMANLA YARIŞIYORUZ: Belki az önce yukarıda sözünü ettiğim bu “hedefin” gerçekleştirilmesinin ne kadar zaman alacağını bilmiyoruz.

Fakat Kıbrıs Türk halkının da  şu sıralarda “zamanla yarıştığı” bir gerçektir. Çünkü sadece çiftçi hayvancı değil, esnaf zanaatkâr, turizmci, inşaat sektörü çökmüş durumdadır.

Hükümet memuru çalışanları ödemek için bankalardan para borçlanmaktadır. Her alanda her sektörde icraatlar durmuş, ilgili sorunlar rölantiye yatırılmıştır.

Tutun ki irademizde ve elimizde olmayan nedenlerle fakat TC’den kaynaklı dövizin yükselmesi nedeniyle pahalılık can yakmaktadır. Artık marketlerde fiyatlar gün gün değil, saat başı artarak değişmektedir!

Kısaca Kıbrıs Türk toplumunun acil taze kana ihtiyacı vardır. Bunu da Türkiye’den gayrı hiçbir kaynaktan sağlamak mümkün değildir.

***

HÜKÜMETİMİZE DÖNELİM: Başında söyledikti. “Bu hükümet böyle de gelip gidenler mi farklıydılar?”

İstemesek de bu nedenle  hatırlıyoruz: Hâlâ “yönetilmenin” tadını çıkaramadık.

Nelerdi  o tadacaklarımız? Dirlik düzenlik yanı sıra dolayısıyla sağlanacak iç barış.

İç barışın sağlayacağı istikrar.

İstikrarın getireceği huzur..                                 Şimdilerde tüm bunların “zıtlarını” yaşıyoruz. Ve çok huzursuzuz, çok!                                                              ***

KISACA TAKILDIĞIM: (OYUNUN ADI DOĞU AKDENİZ!)

TC Dışişleri bakanı Çavuşoğlu’nun Yunanistan’a yaptığı resmi ziyarete büyük umutlar  atfedenler bir süre sonra sükûtu hayale uğrayacaklar da her neyse, şimdilik estirilen o  barış havasını hele bir solusunlar.

Diyelim ve gelelim “Vehbi’nin kerrakesine.”

Geçen gün Almaya ve Fransa liderleri ortak Bakanlar  Kurulu toplantısında, Türkiye ile işbirliğine dayalı ilişkilerin Berlin ile Paris’in stratejik çıkarlarına olduğuna hükmettiler.

Ancak eklediler: “Türkiye de Doğu Akdeniz’de gerilimi düşürmelidir!”

Tabi bu söz konusu Yunanistan ziyaretinin ardından ilk tepki olmaktadır!

Asıl olan Kıbrıs siyasi sorunudur. Nitekim AB zirvesine hazırlanılırken, Kıbrıs konusunda Yunanistan’ın muzırlık çıkaracağına kesin gözüyle bakılıyor.

Ne istiyor Yunanistan? Kıbrıs sorunu da zirvede görüşülsün!

***

SONUÇ: Ne kadar uğraşırsanız uğraşın. Hani derler ya “domuzun kuyruğunu asla düzeltemezsiniz!”

Rum-Yunan ikilisine Kıbrıs  sorununu bugünkü iki bölgelilik gerçeğinde ve siyasi yapısıyla  kabul ettiremezsiniz!

Yani iki ayrı devlete dayalı bir siyasi statü yaratabiliriz. Ne var ki deveye hendek atlatmak mümkündür ama “KKTC devletini tanıtmak hiç mümkün olmayacaktır” gibi görünüyor çünkü bunun için Rum-Yunan ikilisini aşmak gerekir.

ÖTE yandan artık Türkiye’nin sadece Kıbrıs siyasi sorunu yoktur.                    Sonunda Fransa ile Almanya’nın da önerdiğince Doğu Akdeniz’den elini eteğini çekmesi istenmektedir! Aksi halde Türkiye asla stratejik dostları olamaz!                                                               ***

MERAK BU YA! Uzun lafın kısası Türkiye’den istenen “uysal koyun” olmasıdır!

Olmayacaksa bakalım ne olacak” diye merak ediyorum.

MERAK İŞTE: Yolda çırılçıplak koşan bir kadın yanından geçen taksiyi durdurur aceleyle “sür” der şoföre. Adam gazlar ama bir yandan da dikiz aynasından dönüp dönüp kadına bakar.

Bunun üzerine kadın sinirlenir, “sen der şoföre hayatında hiç çıplak kadın görmedin mi?”

“Yok abla der şoför. Ben sana değil, parayı nerenden çıkarıp vereceksin onu  merak ettiğim için bakıyorum!”

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar