Türkiye’deki ekonomik gelişmeler ve KKTC… - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 16, 2024
Köşe Yazarları

Türkiye’deki ekonomik gelişmeler ve KKTC…

KKTC’de yeni hükümetin programı Meclis’te oy çoğunluğu ile onaylanarak yürürlüğe girdi, güven oylaması ile de hükümet göreve başlamış oldu. Halkımıza hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ederiz. Önemli olan halka verilen sözlerin ve halkı kucaklayacak icraatların, iyi niyetle ve tarafsızlık içinde insani değerlerle yerine getirilmeye çalışılmasıdır.
Meclis’te son yapılan bazı idari önlemlerle çalışma düzenine getirilen bazı yenilikler, bazı tenkitlere hedef olmuşsa da, kanaatimce çalışma düzeni açısından ve milletvekillerinin Meclis oturumlarında konulara konsantre olabilmesi bakımından, doğru bir düzenleme olduğu görüşündeyim.
Milletvekillerinin halkla buluşmasının, her gün Meclis’te ve çalışma saatleri içinde olmaması, esasen milletvekillerinin de dikkat etmesi gereken bir husustur. Bu vakti milletvekillerinin haftada belirtilen günler dışındaki görüşme için, Meclis’te ayrılan iki güne ilaveten, Meclis Genel Kurulu çalışma gün ve saatleri dışında, Meclis çatısı içinde veya dışında da saptayacağı uygun görüşme alanlarında veya mekânlarında veya ofislerinde, istedikleri takdirde sağlayabilirler. Milletvekilleri halkın vekili olarak, halkın dertleriyle ilgilenmeye öncelik vermeleri beklenmektedir. İnşallah öyle olur. Hepsine başarılar dileyelim ve görelim. Uzun seçim süreçlerinden sonra çözülmesi beklenen her konuda sorunlar bulunduğu malûm.
Türkiye’de son aylarda ekonomik açıdan özellikle TL para değerinde, piyasalarda, faizlerde bazı dalgalanmalar yaşanmaktadır. Ve bu sorunların aşılması için de sürekli tedbirler alınmaktadır.
Türkiye ekonomisine; parasıyla, kambiyo ve bankacılık sistemiyle, ithalatıyla, turizm gelirleri, yüksek eğitim ve öğretim gören öğrencilerle, güvenlik konularıyla ve daha birçok ekonomik, mali, sosyal unsurlarla bağlı ve Türkiye ile iç içe olan KKTC’ye de yansıyan hususlarla ilgili önlemlerde, hükümetimize, bu dalgalanmaların takibi ve ona göre paralel önlemler almak zorunluluğunu, getirmektedir.
Hem yapısal sorunlar hem de artan döviz fiyatlarının piyasaya yansımasının son yıllarda yarattığı birikmiş cari sorunlar vardır. Kolay gelsin diyoruz.
Geçen haftalarda gerek FED’ten kaynaklanan gerekse iç ve dış siyasal gelişmeler, Suriye krizinin döviz talebini nasıl arttırdığını ve TL’nin değer kaybı nedenlerine değinmiştik.
Ancak bu son haftada bir toparlanma meyline girildiğini, hızlı döviz kuru artış trendinin durakladığını, piyasaların bir miktar toparlandığını, faizlerin son tavan olan % 10’lardan aşağı doğru bir iniş temayülüne geçtiğini ve döviz girişlerinde kımıldama ve artış olduğunu izlemekteyiz. Petrolde uluslararası fiyatlarda artış olsa da Türkiye açısından açıklanan diğer ekonomik veriler, ekonomik ve parasal istikrarın sağlanmasında olumluya dönüşüm sinyallerini vermeye başlamış görünüyor.
Özellikle geçen gün Devlet İstatistik Enstitüsü’nün yayınladığı Temmuz 2103 rakamlarına ve 2013 yılının ilk 6-7 aylık verilere göre moraller oldukça yükselmiştir.
Açıklanan verilere göre Türkiye’de ikinci çeyrekte %4.4 gibi önemli bir büyüme oldu. En fazla büyüme tarım 5.4, balıkçılık %8.8, imalat %3.4, inşaat %7.6, mali kuruluşlar %8.5, en yüksek büyüme de, hem birinci hem ikinci çeyrekte otel ve lokantacılıkta olmuştur, % 15 civarında. Madencilik hariç, diğer sektörlerin de tümünde büyüme olmuştur. Bu görünüm ve sonuçlar, sektörler itibariyle dengeli bir büyümenin de devam ettiği ve Orta Vadeli Plan hedefiyle yakın bir seyir takip ederek, GSYİH’nin -mal ve hizmet üretim potansiyelinin – bir büyüme ile ekonomide olumlu ve sağlam bir duruşu da ortaya koymaktadır.
TL’nin değer kaybının önlenmesinde faiz faktörünün TCMB tarafından kullanılmayacağı, şimdilik kesin gibi görünüyor. Para değerinin korunmasında piyasaya döviz likiditesinin sağlanmasına devam edileceği görülmektedir. Nitekim bu hafta da buna devam edilmiştir. Bu döviz satışlarının daha bir süre devam edeceği ve bu arada gerek döviz mevduat, gerekse TL mevduat munzam karşılıklarından, döviz olarak tutulan kısımdan, oransal olarak düşürmenin yapılacağı tahminleri, kuvvet kazanmaktadır. Çünkü faiz dışında alınabilecek belli ve sınırlı önlemler vardır.
Geçen gün Devlet istatistik Enstitüsünün açıkladığı bu olumlu verilere karşı, borçlanma hedefinin çok üzerinde bir borçlanmaya gidildiği de müşahede edilmektedir. %15 borçlanma hedefine karşılık son borçlanma-kredi artışı % 29.5 ‘a yükselmiştir. Bu dönemde tasarrufların da yeterince artmadığını göstermektedir. Dış borçlanmayı ve dış kaynak ihtiyacını arttıran bu nedeni gidermeye yönelik Hükümetçe alınan bazı önlemlerin, örneğin varlık barışı ile dış tasarrufların getirilmesi, sigorta ve diğer fonların çoğaltılması için verilen teşviklerin, yeterli veya istenilen bir ivme kazandırmadığını da görüyoruz. Bunun nedenleri dış siyasi kaygılar olabilir.
Ayrıca toplam krediler içinde payı % 3 gibi düşük seviyelerde olsa da bankaların takipteki alacaklarının bu dönemde % 30’a yakın artış gösterdiği açıklanmıştır. Bu da halkın ödemelerde sıkıntıya girdiğini işaret etmektedir.
Kredi artışının borçlanma hedefinin iki katına çıkması, yatırımların artışının kredi artışı ile gerçekleşmekte olduğunu ve dış kaynaklara ihtiyaç bulunduğunu göstermektedir.
Cari açık beklentisi ise % 5-6 iken, halen gelinen noktada % 8.8’e çıkmıştır. Altın ithalatının bu dönemde önemli bir rakama 11 milyar $’a ulaştığı ve dıştan kaynaklanan petrol fiyat artışlarının maliyetleri etkilediği cihetle, dış ülkelere yapılan ödemeleri arttırdığı da, bir gerçektir. Cari açığı arttıran en önemli bu iki nedeni göz önüne alırsak, geçen yıla göre temelde yapısal bir bozukluğun olmadığı anlaşılmaktadır.
Tabii ki ihracatı kısıtlayan doğudaki Suriye olayları da, dış ticaretin gelişmesine bu bölgede engel olmuştur. Temennimiz Suriye konusunda dünya devletlerinin bu konuda barışçıl bir politika uygulamalarıdır. Hem insanlık açısından hem de bölgedeki ekonomik ve sosyal çöküntünün ortadan kaldırılması açısından.
Bu konuda dünya devletleri seyirci veya kışkırtıcı hareketler içinde iken, gerginlikten en çok zarar gören ve mali mükellefiyet yüklenen ülke de Türkiye olmuştur. Barış ortamı Türkiye’yi her yönden rahatlatacaktır. Uluslararası camiada sağduyunun galip geleceğine inanıyoruz.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar