Tedarikçiler, ithal ürünlerdeki FİF uygulamasının azaltılmasını talep etti - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Ekonomi

Tedarikçiler, ithal ürünlerdeki FİF uygulamasının azaltılmasını talep etti

ithalat

Kuzey Kıbrıs Hızlı Tüketim Ürünleri Tedarikçileri Derneği’nden yapılan yazılı açıklamada, FİF uygulamasının kaldırılması gerektiğini, aksi halde  sınır kapıları açıldıktan sonra, ülkemizdeki raf fiyatlarının Güney Kıbrıs ile rekabet edemeyecek hale geleceğini savundu. İşte yapılan açıklama;

Kuzey Kıbrıs Hızlı Tüketim Ürünleri Tedarikçileri Derneği olarak, ekonomik hayatın adil ve sağlıklı bir zemine oturtulması için aşağıdaki ürün grupları ile ilgili görüş ve değerlendirmelerimizi kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz:


 

PEYNİR

 

Pandemi sürecinin başlangıcında, ithal peynire uygulanan Fiyat İstikrar Fonu (FİF) 1TL/Kg’dan 4TL/Kg’a yükseltilmiş ve tüketimin yerli üretime kaymasının özendirilmesi için bu kararın alındığı savunulmuştu.

 

Bu kararın somut tek sonucu halkın ithal peynir çeşitlerini daha pahalıya satın alması olmuştur. Öyle ki, fon artışı kg başına 3,9TL olarak yansımış ve 10TL/kg olan peynirin fiyatı 13,9TL olmuştur.

 

KKTC’deki toplam ithal peynir piyasa büyüklüğü ancak 1½-2 günlük yerel süt üretimi karşılığıdır; ki bu hesaplama da tüm ithal peynir tüketicilerinin yerli hellim ve peynir alımına yönelmeleri durumunda oluşabilecek bir durumdur. Yani esasında ithal peynirin pahalılaştırılmasının pratikte yerli üretime de pek bir faydası yoktur; bu uygulama ekonomik akla uygun değildir, FİF uygulamasının kaldırılması gerekir.

 

Ayrıca, dernek üyelerimiz, derneğimizin kuruluş amacına uygun olarak, şirket bazında hiçbir kazanç peşinde olmadan KKTC’de oluşan süt fazlasının yurt dışına satılması için çeşitli girişimlerde bulunmuşlardır. Bu çabalar Sayın Tarım Bakanı ve ekibinin bilgileri dahilindedir. Toplumsal faydaya yönelik her türlü girişimin destekçisi olacağımızı bu vesileyle bir kez daha belirtmek isteriz.

 

BULGUR

 

Ülkemizde tek bir üretici tarafından üretilen ve hükümetimizin getirdiği “2 birim ürün ithal izni için 1 birim yerli üretim bulgur” alma şartı nedeniyle satışa sunmak zorunda kaldığımız ‘’yerli üretim bulgur’’ konusunda aşağıdaki sorunlar yaşanmaktadır:

 

Üretici tarafından gerekli yatırımlar yapılmadığı için, yerli üretim bulgur Türkiye bulguruna göre son derece kalitesizdir, bu sebeple halkımız tarafında da tercih edilmemekte olup, market raflarında çıkışı son derece azdır.

 

Kalitesinin düşük olması ve halkın tercih etmemesinden dolayı, satış ve pazarlamasını üstlenen firmanın özenle yürüttüğü eleme, paketleme, ada genelindeki marketlere dağıtım ve raf tanzimi gibi verdiği tüm hizmetler karşılık bulamamakta, ürün raflardan çok yüksek oranda iade alınmak zorunda kalınmaktadır.

 

Kalitesiz olmasının yanı sıra, yerli ürünün Türkiye bulguruna göre maliyeti de oldukça yüksektir. Yurtdışından daha kaliteli bir ürünü daha uygun bir fiyata mal ederken, yerli üretim bulguru daha yüksek fiyatlarla alıp ada halkına satmak zorunda kalmaktayız.

 

Bulgur ithalatında uygulanan %18’lik yüksek fiyat istikrar fonu, 5 seneyi aşkın bir süredir, aslında sürdürülebilir durumda olmayan bulgur fabrikasını desteklemek gerekçesiyle yürürlüktedir. Bu fonun da ekonomik mantığı yoktur ve halen kalitesiz ve yüksek maliyetli bir ürünü desteklemek için yürürlüktedir; kaldırılmalıdır.

 

 

İÇME SUYU

 

100 TL alış değerli olan içme suyunu KKTC’ye ithal ederken, %65 navlun, %35 FİF, %5 KDV ve %5-10 civarında da sağlık ve gümrük diğer işlem masrafı olmak üzere toplam yaklaşık %110-115 oranında bir maliyete maruz kalınmaktadır.

 

Yerli üreticilerin son talebi 0,14 TL/Litre olan mevcut FİF’in 0,90 TL/Litre olması yönünde idi. Devletin ilgili birimlerinin bakanlar kuruluna sunduğu dosyada ise 0,40 TL/Litre olarak teklif edilmişti. Bakanlar kuruluna giren son teklif kabul olmuş olsa idi %35’lik FİF maliyeti %100 seviyesine, genel maliyet toplamı ise %175-180’e çıkmış olacaktı.

 

İnsan sağlığı için asla vazgeçilemez olan içme suyu için FİF artışı yapılacak en büyük yanlıştır. Olası bir FİF artışı tüketici nezdinde pahalılık yaratmak dışında bir sonuç doğurmayacaktır.

 

Ev içi su tüketimin büyük bir kısmı damacana olarak gerçekleşmekte, ev dışı tüketimin büyük bir kısmını da bardak su oluşturmaktadır. Bu iki ürünün (damacana ve bardak su) de KKTC’ye ithalatı yasaktır.

 

Mevcut şartlarda pazardaki raf satış fiyatlarına baktığımız zaman da yerli ürünlerin çok avantajlı olduklarını görüyoruz. 23.07.2020 Metropol süpermarket ortalama raf satış fiyatları şöyledir:

 

1,50 litre ithal pet sular 3,10 TL ortalama fiyatla rafta satılmaktadır. (6 marka)

1,50 litre yerli pet sular 1,38 TL fiyatla rafta satılmaktadır. (4 marka)

İthal ürünler yerli ürünlerden %125 daha pahalıdır

0,50 litre ithal pet sular 1,35 TL ortalama fiyatla rafta satılmaktadır. (8 marka)

0,50 litre yerli pet sular 0,80 TL ortalama fiyatla rafta satılmaktadır. (4 marka)

İthal ürünler yerli ürünlerden %68 daha pahalıdır

 

2019 yılında ithal içme sularından alınan FİF tutarı 2.889.218,85 TL’dir.

Bu tutar KKTC’nin genel FİF gelirlerinin %0,37’sidir.

2018 yılı da ithal içme sularından alınan FİF tutarı 2.769.513,73 TL’dir.

Bu tutar KKTC’nin genel FİF gelirlerinin %0,43’üdür.

 

Yani ithal içme suyundan devletin geliri de toplam FİF gelirleri içinde minimal bir orandadır ve kaldırılması halinde devletin büyük gelir kaybı olmaz, ancak piyasaya uygun fiyatlı ve kaliteli ürün sunulmuş olur; bu nedenle ithal içme suyunda FİF uygulamasına son verilmelidir.

 

PATATES

 

KKTC’ye patates ithalatına, daha önce “2,5kg patates ithal izni için 1kg yerli üretim patates” alma şartı şeklinde uygulanan kota; Mart 2020’de “2,5kg patates ithal izni için 6,25kg yerli üretim patates” (1kg ithal izni için 2,5kg yerli üretim) alma şartına dönüştürülmüş ve ürünün ithalatı imkansızlaştırılmıştır.

 

Burada ithal ile yerli üretim patates arasındaki cins ve kalite farkı da önemli bir faktördür. Halen ülkemizde üretilen Sifra ve Alexis türü patateslerin özellikle ticari kullanımda yani restoranlarda en yaygın kullanım şekli olan kızarmış patates olarak kullanıldığında olumlu sonuç vermediği bizzat restoran sahipleri tarafından sıkça ifade edilmektedir.

 

Ayrıca, Haziran 2020’de sağlanan bir istisna ile “uluslararası zincir” olarak tanımlanan birkaç restoranın lehine olacak şekilde düzenlemeler yapılmıştır. Söz konusu “uluslararası zincir” tanımına uyan restoranlara, kota/alım şartı uygulanmaksızın, her bir şubeleri için ayda 2 ton parmak patates ithal imkânı tanınmış, bunun üzerinde oluşabilecek ihtiyaçları için 1kg patates ithali için 2,5kg değil 1kg yerli üretim satın alma şartı getirilmiştir. Bu uygulamanın, haksız rekabeti iyice körüklediği, hem ithalatçılar hem de restoran sahipleri arasında ayırımcılık anlamına geldiği açıktır.

 

Tüketici şikayetleriyle her gün karşılaşan market, otel ve restoran işletmecilerinin sıkıntılarının çözümü, ya hükümetin ekonomik akıl ile vereceği kararla ya da güney kapısı açıldığında kaçak yolla çözülecektir.

 

Patates piyasasını olumsuz etkileyen ve tüketici taleplerini karşılamayan sonuçlar ortaya çıkaran mevcut kota uygulaması ve istisnai düzenlemelere son verilmesidir.

 

ZEYTİN

 

KKTC’ye zeytin ithal ederken %6 gümrük, %2 tarım sigortası fonu, %8 FİF ve %10 nakliye bedeli olmak üzere toplamda %26 seviyesinde bir maliyete maruz kalınmaktadır. Bu maliyet faktörleri nedeniyle ithal ürün fiyatları yerli ürün fiyatlarının kat kat üzerindedir. Buna rağmen kalite ve pazarlama olarak üstünlükleri nedeniyle pazarda ithal ürünler tercih edilmektedir.

 

Yerli üreticilerle yapılan toplantılarda “elde kalan stok fazlası” miktarları konusunda her toplantıda farklı rakamlar ortaya konulmuştur. Önceleri 400ton seviyesinde ifade edilen bu miktar, sonra en büyük üretici tarafından 80 ton zeytin kaldığı, bunun hepsinin de satılmış olduğu ama pandemi yüzünden otellerin kapanmış olması nedeniyle satılan ürünler teslim edilemediğinden depolama sorunu çekildiği şeklinde aktarılmıştır. En son toplantıda da tüm birliklerin elinde 100 ton civarında zeytin kaldığını söylenmiştir.

 

Vakumlu veya kavanozda üretim yapan 3 tane zeytin tesisi var ve bu hepsinin piyasaya ürün sağlayan tedarikçileri mevcuttur. Bu tedarikçiler hem marketlere hem otel-restoran-kafe kanalına satış yapıyor. Buna rağmen ve ithal ürünlerin fiyat dezavantajına karşın pazar lideri ithal bir markadır. Bunun nedeni de ithal ürünün yerliye göre daha kaliteli olmasıdır.

 

KKTC’de her yıl artarak zeytin fidanı dikiliyor ve üretim katlanarak artıyor. Ürünün stokta yığılmaması için ülke olarak ihracattan başka şansımız yoktur. Bu çerçevede ithalatçıların yurtdışı bağlantılarını kullanarak üreticiler nezdinde yapılan çeşitli girişimlerden bugüne kadar sonuç alınamamıştır.  İzlenimimiz odur ki, üreticilerin önceliği ithal ürünlerin engellenmesi ve tüketici özgürlüğü kısıtlanarak kendi ürünlerini azami kârla fiyatlandırıp satmaktır.

 

Turizm ve hizmet sektörlerinin ağırlıklı olduğu KKTC’de bir sanayi ülkesiymiş gibi gibi yüksek gümrük duvarları uygulanması yanlıştır. Turistik açıdan ülkemizi cazip kılmak için ürün çeşitliliğine öneme vermeli, yasaklayıcı ve pahalılaştırıcı uygulamalardan kaçınmalıyız. Üstelik güney komşumuz da tüketicilerimize bu seçenekleri sunmaktadır ve yapılan yanlışlar Güney’e kaynak akışını artırmaktadır. Zeytinyağı örneğinde yaşandığı gibi yasak ve pahalı her şeyin Güney’den kaçak veya yasal yollarla temin edildiğini biliyoruz. Bunu engellemek için gereksiz koruma ve FİF uygulamalarına son verilmelidir.

 

 

ET ÜRÜNLERİ

 

Ülkemizdeki et ve et ürünleri üreticilerinin korunması söylemiyle, pandemi sürecinde et ve et ürünleri ithalatına getirilen ekstra fonların olumsuz etkileri aşağıdaki gibidir:

 

Öncelikle , temel gıda ürünlerinin başında gelen et ve et ürünlerine getirilen ek fonlar bu ürünlerin fiyatlarının artmasına yol açmış ve pandemi sürecinde halkımızın iyice daralan bütçesine, büyük bir darbe vurulmuştur; halkımızın bu ürünlere ulaşması çok daha zor bir hale getirilmiştir.

 

Örnek verecek olursak, “3 lira extra fondan ne olacak ki?” zihniyeti ve söylemleri ile ithalat esnasında kilo başı alınan fonun 1 liradan 4 liraya çıkması, Türkiye’de kilosu ortalama 10-11TL civarı olan tavuk ürünlerin extradan yüzde 30 zamlanması anlamına gelmektedir, ve takdir edersiniz ki bu oran olağanüstü yüksektir.

    

Türkiye ve/veya Avrupa’dan ithal edilen şarküteri ürünlerinin yüksek teknolojide ve yüksek et kalitesinde olması nedeniyle zaten yüksek olan fiyatları daha da yükselmiş; bu ürünlere halkımız çok daha pahalı şekilde ulaşmak zorunda bırakılmıştır. Ülkemizdeki üretim standartlarının bu kalitede olmamasından kaynaklı, halkımız zoraki fiyat avantajı ile yerli üretim ürünlerin alınmasına zorlanmaktadır ve bu da tüketici özgürlüğüne darbe vurmakta, haksız rekabeti şartları oluşturmaktadır.

 

Ürün çeşitliliği olarak, ülkemizde üretilmeyen ve teknolojik açıdan üretilmesi de mümkün olmayan pek çok ürün, FİF uygulamasındaki genelleme nedeniyle fon artışıyla oluşan ek maliyetlere maruz kalmış ve gereksizce pahalılaşmıştır.

 

Bu extra fon sonrası, ithal ürünlerin raf fiyatlarının yükselmesinden dolayı yerli üreticiler de bu durumu fırsat bilip raf fiyatlarını yukarı taşımış ve kârlılıklarını artırma yoluna gitmişlerdir. Bu durum zaten sıkıntıda olan halkın daha fazla pahalılıkla karşı karşıya kalmasına sebep olmuştur.

Bu fonlardan elde edilen gelirler ile daha yüksek teknolojik yatırımlar, veya daha yüksek kalitede üretim yatırımları mevcut değildir. Koyulan fonların tüketiciye herhangi bir faydası yoktur.

 

Yakın gelecekte sınır kapıları açıldıktan sonra, ülkemiz raf fiyatları komşu ile rekabet edemeyecek hale gelecektir ve halkımız bu ürünlerin tedariğini Güney Kıbrıstan yapmak zorunda kalacaktır.

 

 

 

Saygılarımızla,

 

Kuzey Kıbrıs Hızlı Tüketim Ürünleri Tedarikçileri Derneği

 

 

 

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar