BM verilerine göre, 2017’de sadece bölgemizde, Akdeniz’i geçmeye çalışırken hayatını kaybeden mülteci sayısı 2800 olmuş…
Ege ve Akdeniz’de de toplam 4 binin üstünde…
BM diyor ki, 4 yıl üst üste 4 bin rakamı aşılmış…
Durmuyor tabii…
İşte kıyılarımıza vuran 9 ceset.
Televizyonlarda film gibi izlediğimiz acı gerçekle yüzleştiriyor bizi…
Suriye’deki çatışmaların tetiklediği bir sosyal vaka…
Araştırmacılar Suriyelilere sormuşlar; “Neden ülkenizde kalıp, savaşmıyorsunuz”…?
Yanıtları ilginç; kimin yanında yeralacaklarını bilmiyorlarmış…
Esad’ın otokrasisine karşı başlatılan direniş, aralarında vahşilerin de bulunduğu ve birbiriyle de savaşan bir çok örgütün doğmasına sebep olmuş.
Kimin ne kadar gücü olduğu, kimin başaracağı belli değil.
Öyle olunca da halk hiç bir örgüte girmeyip, kaçmayı deniyor. Tabii bir de her an ölümle karşı karşıya kalma korkusu…
Baştan can güvenliği için kaçarken, sonraları, sınırların gevşemesinden cesaret alarak, daha iyi yaşam olanakları gerekçesiyle kaçmaya başladılar.
Araştırmalar, özellikle eğitimli Suriyelilerin, Türkiye’yi basamak olarak kullandıklarını, fırsatını bulunca daha batıya gittiklerini gösteriyor.
Yakalananların kılık kıyafetine baktığınızda, bunu net olarak görebiliyorsunuz.
Öyle ya, tek sorun güvenlik olsa, Türkiye kendilerine hayal ettiklerinin üstünde güvenlik ve imkan sunuyor…
Ama değil…
Onlar için “vatan savunması”nın falan fazla bir önemi yok.
Önemli olan yaşamak, daha iyi yaşamak…
Ama çoluk çocuk, şişme botlarla Akdeniz’in ortasında. O çocukların hayatını bu botlarla riske atmayı düşünebilen bir zihniyet, bir psikoloji…
Ege ve Akdeniz’de bir yılda bin çocuk batan botlarda ölmüş… Oysa Suriye’de savaşta bir yılda ölen çocuk sayısı, bunun yarısı kadar….
Hatta artık “bir gün geri dönmeyi” akıllarına bile getirmiyorlar.
BM’nin, ABD’nin ve AB’nin olaya hala mülteci gözüyle bakmasının, kendilerince siyasi nedenleri var. Mültecilerden bahsedilecek ki, savaş devam edebilsin…
Oysa bölge ülkeleri, başta İran ve Türkiye olmak üzere, olayın siyasi nedenlerden çok, daha iyi yaşam şartları nedeniyle olduğunu, göçenlerin mülteci olmadığını biliyorlar. Ve bunun sıkıntısı iki ülkeyi de sarmış durumda…
Mesela İran, neredeyse 40 yıldır barındırdığı Afganları şimdi göçe zorlamaya başladı.
Türkiye ise İran sınırına göçü önlemek için büyük bir duvar örüyor, ayrıca gelen Afganları da geri gönderiyor.
Kıbrıs etrafındaki göçmenlerin tek derdi, AB ülkesi olan Güney Kıbrıs’a kapağı atmak.
Nostradamus’un 21. yüzyılın başlarında görüleceğini iddia ettiği doğudan batıya kitlesel göç bu mu acaba..?
YERİN KULAĞI VAR
“AKINCI’YI İKAZ ETMELİYİZ”:
Önce Akıncı’yı “Türkiye’yi arkadan hançerlemekle” suçladı, şimdi ise “ABD’nin adamı” olmakla suçluyor. YDP Genel Başkanı Erhan Arıklı’dan bahsediyorum. Haber Kıbrıs’a konuşan Arıklı, Akıncı’nın, “Türkiye seçimleri bitmeden Kıbrıs konusunda açılım yapılmayacak” mutabakatına uymadığını belirterek, “Bunun ciddi ciddi ABD etkisi ile yapıldığını düşünüyorum” diyerek Akıncı’nın ikaz edilmesini istedi…
BU KAFAYLA ZOR GÖRÜRSÜN:
Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadis, “ Vizyonum, 2023’de birleşik bir ada devretmek” dedi. İyi de bu nasıl olacak? Hiçbir şeyi paylaşmadığınız, hala daha Kıbrıs Türk halkını ortak değil, azınlık olarak gördüğünüz, bölünmeyi kalıcılaştırma konusunda adım attığınız sürece, birleşmeyi göreceğimizi pek sanmıyorum. Aksine, 2023’e kadar bölünmüş bir aday görme ihtimali çok daha yüksek…
DAHA ÇOK SARILMALIYIZ:
Hafta sonu KKTC sahillerine vuran cesetler, aslında savaşın korkunç yüzünü bir kez daha görmemizi sağladı. Savaş nedeniyle ölümü göze alarak ülkelerinden kaçmaya çalışan insanların dramıydı. İşte bu nedenle bile olsa, her iki toplumun ister birleşik, ister ayrı ayrı ama barış içinde yaşamak, adada bir çözüme ulaşmak için daha çok mücadele vermesi şart…
DP HAREKETLENDİ:
Ülkenin birçok bölgesinde aday çıkarmayan ve daha çok bağımsız adayları destekleyeceğini açıklayan DP, Lefkoşa’da Gencay Eroğlu’nun adaylığını açıkladıktan sonra hareketlendi. Aslında Eroğlu’nun adaylığı sadece DP’de değil, diğer adaylar üzerinde de etkili oldu. Sadece DP oylarıyla seçilmesi imkansız olan Gencay hanımın kazanmak için kimlerden oy “çalacağı” merak ediliyor…
BİLE BİLE GEÇİRMİŞLERDİ:
UBP-DP hükümetinin seçim yasakları arifesinde apar topar çıkarttığı “Geçici Personel Yasa Önerisi”, Anayasa Mahkemesi’nden döndü. Böyle olacağı belliydi. Çünkü Başsavcılığın “Böyle geçerse Anayasa Mahkemesi’nden döner” uyarısına rağmen geçmişti. Başsavcılık, Ekim 2017’de yapılacak sınava yalnızca geçicilerin girebileceği şeklindeki düzenlemenin, Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olduğunu vurgulamıştı. Haydi bakalım şimdi ne olacak? Tam 1016 kişi, şimdi de UBP-DP mağduru…
HALA FETÖ’CÜ YAKALANIYOR:
15 Temmuz Darbesinden beri, KKTC’de de operasyon üstüne operasyon yapılıyor. Hala yakalanıyorlar. Hem de yirmişer, yirmişer… Bu insanlar KKTC’ye nasıl gelmişler, bunca zaman nasıl barınmışlar, nasıl saklanmışlar; kime güvenmişler, kimden destek almışlar? Bu soruların cevaplarını gerçekten merak ediyorum. Nüfusu bilmediğimiz yetmezmiş gibi, nasıl insanlarla birlikte yaşadığımızı da bilmiyoruz…
ZİRVEDEKİLER
Cenk Özdağ: “Kamu mesaisi 7.30 – 14.00 arası olmuş. Yakın yıldızlarda akıllı yaşam bulma olasılığı saat yedi buçukta dairelerde memur bulma olasılığından çok daha fazladır. Saat iki’yi yazmıyorum bile, o zaman tüm Samanyolu Galaksisi’ne bakmak lazım”…
DİPTEKİLER
Yeşile Alerjisi Olanlar: Son zamanlarda torun nedeniyle sıkça uğradığım Kumsal parkına son birkaç aydır dadanan bazı insan müsvetteleri Lefoşa’nın tek yeşil kuşağı olan bu parka dadandılar ne yazık ki. Geçen ay da aynı vandallığı gösterenler yine sahneye çıkıp, büyümesi yıllar alan bitkileri tahrip ettiler. Nerelerine battığını ben bilemem ama, belli ki bir yerlerine batmış olacak. LTB oraya kamere takıp bunu yapanları tesbit etmelidir, belli ki durmayacaklar… Geceleri Kumsal Parkı’nın batakhaneye döndüğü kesin. Çünkü sabahları etraftan bira şişeleri topluyoruz.
