Söz ağızdan çıktı bir kere... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

Söz ağızdan çıktı bir kere…

Son günlerde en çok tartışılan iki konu.
Kamu çalışanlarını yakından ilgilendiren ve toplumda “Göç Yasası” olarak bilinen “Kamu Çalışanlarının Aylık Maaş, Ücret ve Diğer Ödeneklerinin Düzenlenmesi Yasası” ve binlerce genci ve ailesini ilgilendiren “Askerlik Yasa Tasarısı…”
Sendikalar bir yandan, gençler diğer yandan söz konusu iki yasanın Meclis’ten geçip yasalaşması için mücadele ediyorlar…
Hükümet edenler ise daha dün muhalefette bu yasalara karşı meydanlarda, davul zurna eylem yapanlar.
Dün karşı çıkıp mücadele verdikleri yasalar bugün önlerinde ve değiştirme gücüne de sahipler. Ancak ne hikmetse, bırakın değiştirmeyi, iyileştirmek için bile adım atmaktan çekiniyorlar. Dün öyle bugün böyle.
Geçmişte bir siyasetçinin söylediği bir söz çok hoşuma gitmişti. Belediye Başkanlığı seçimleriydi. Mevcut başkana yönelik en acımasız eleştiriyi yapan ve göreve gelmesi halinde sorunları hemen çözeceği iddiasında bulunan bu arkadaş, günün sonunda seçimleri kazanıp koltuğa oturmuştu. İlk sohbetimizde kendisine, “Seçim öncesi verdiğiniz sözleri yerine getireceksiniz herhalde” diye sorduğumda verdiği yanıt oldukça ilginçti. Şöyle demişti; “Sorunlara karşıdan bakmakla, masanın bu tarafından bakmak arasında çok fark varmış meğer. Şimdi anlıyorum ki sorunların çözümü, karşıdan bakıldığı kadar kolay değilmiş. Bu koltuğa oturunca bunu anladım…” Hani bir laf var; “bekara karı boşamak kolay” diye. İşte bizde siyaset aynen öyle. Muhalefetteyken sizi tutan yok. Ağzınıza, aklınıza gelen her şeyi söyleyip vaatlerde bulunabilirsiniz. Ancak ne zaman ki sorumlu bir mevkiye gelirsiniz, durumun hiç de sizin dışarıdan gördüğünüz gibi olmadığını anlarsınız… İşte mevcut hükümetin bugünkü durumu da aynen böyle. Göç yasasını kaldırmak, askerlik yasasını değiştirmek, ucuzluk, eşit işe eşit ücret, asgari ücretin yılda bilmem kaç kez artırılmasının hiç de göründüğü kadar kolay olmadığını gördüler. Çünkü devlet yönetmek, nabza göre şerbet vermekle olmuyor… Dün elektriğe yapılan zammı elde pankart protesto eder durumda iken, bugün kat kat fazlasını yapmak zorunda olunabiliyor.
Ve ne gariptir ki, daha dün birlikte “barra” çektikleriniz, bugün de size “barra” çekiyor… Peki ama bu ülkede yaşayanların tek derdi göç yasası veya askerlik sorunu mu Allah aşkına..? Yapacak başka hiçbir işimiz yok ya, tek derdimiz çocukların askerliği ve memurun alacağı maaş. Ülkenin yolları resmen patates tarlasına dönmüş. Milyonluk arabalar gitmekte zorlanıyor. Dağlar delik deşik, kıyılar parsellenmiş, etrafta gecekondular yükseliyor. Ülke resmen sorma gir hanına dönmüş. Cinayet, fuhuş, hırsızlık, uyuşturucu gündelik yaşamımızın bir parçası haline gelmiş. Casino ve bet ofisler kapı komşumuz olmuş, içi içe bir yaşam sürüyoruz. Kimin umurunda…Varsa yoksa memurun maaşı, çocuğun askerlik meselesi… Para yokmuş, kaynak yokmuş kimin umurunda. Sendikacı, hayvancı, narenciyeci velhasıl herkes bir şeyler istiyor. Nasıl olmasa söz verdiniz bir kere, öyleyse nereden bulursanız bulun ve verin. Varsın yollar asfaltlanmasın, okullar tamir edilmesin, hatta yatırımlar yapılmasa da olur. Zaten biz böyle yaşamaya alıştık.
Alışamadığımız tek şey kaldı, o da aza kanaat etmeye…

YERİN KULAĞI VAR
NİYE İSTİFA ETMİYOR:
Hapisteki adamın Tiyatrolar Müdürü olarak atanması olayını da diğerleri gibi unuttuk gitti. Hakkında bu kadar dava dosyası bulunan birisinin hala ısrarla o koltukta oturuyor olması, hem devletin, hem de kendisinin ayıbı… Belki atayanlar tükürdüklerini yalamış olmamak için görevden almıyorlar, ama ya kendisi? Olup biteni nasıl içine sindirmişse, istifa konusu aklına bile gelmiyor. Başbakan da istifa istemişti ama…
KADERCİ BİR TOPLUM OLDUK: Öyle bir toplum olduk ki, sesimizi yükseltmeyi, haklarımızı talep etmeyi unuttuk. Milyonlarca lira verdiğimiz arabaları tarlaya dönmüş yollarda sürmemize rağmen kimseden tık çıkmıyor. Kimse de kalkıp da, verdiğimiz vergiler nereye gidiyor demiyor. Her yağmurda evlerimizi sel basıyor, yine sesimiz çıkmıyor. Her şeyi kaderciliğe bağlamayı, Allah’a havale etmeyi tercih ediyoruz. Böyle olunca da, vatandaşı çok güzel çözdüklerini zannedenler, istedikleri gibi atlarını oynatmaya devam ediyorlar…


40 YILDIR YAPIYORUZ: Tel-Sen Yönetim Kurulu, Telekomünikasyon Dairesi’nin halka daha iyi hizmet verebilmesi ve toplumun bir varlığı olarak ayakta kalabilmesi için Lefkoşa Kaymakamlığı’na başvuruda bulunarak halktan yardım toplama izni talep etmiş. Gayet normal, yaşayabilmek için dilenmekten başka çareleri kalmadı. Hiç üzülmesinler hükümetler de iktidarda kalabilmek için, Türkiye’den yardım talep ederken aynı duruma düşüyorlar. 40 yıldır nasıl ayakta kaldığımızı sanıyordunuz…
ŞİMDİ Mİ AKILLARINA GELDİ: DP-UG’den ayrılan vekiller seçim öncesi imzaladıkları senetlerin hukuki dayanağı olmadığını iddia ettiler. Sırf aday olabilmek, kazanmak adına o gün önlerine konan her şeyi imzalayanlar, bugün senet imzalanmasını doğru bulmadıklarını söylüyorlar. Peki ama o gün bu senetleri imzalarken akılları neredeydi diye sormazlar mı adama?..
BİR DE ONU DENEYELİM: İngiltere’nin eski Dışişleri Bakanı Milletvekili Jack Straw, “Uluslararası toplum adadaki bölünmüşlüğü kabul etmelidir. Böylece iki toplum kendi ilişkilerini oluşturmalıdır. Bu daha temiz bir sistem olacaktır” dedi. 40 yıldır birleşmek için çabalıyoruz ama bir şey olduğu yok. Bir de ayrılıp, iki dost komşu olmayı denesek nasıl olur acaba?
İNŞALLAH TOPLANIRLAR: Güya Göç Yasası’nı, askerlik konusunu görüşeceklerdi. Bırakın görüşmeyi, bir araya gelip nisabı bile sağlayamadılar. Dün olmadı, bir de bugün toplanmayı deneyecekler. İnşallah önemli işlerinden vakit bulur da, toplumun sorunlarını görüşmek için bir zahmet Meclis’e gelirler. Onların da işi zor aslında. Adamlar milletin vekilleri, başlarını kaşıyacak zamanları yok…

ZİRVEDEKİLER
Toparlanıyoruz Hareketi: Toparlanıyoruz Hareketi, ülkedeki mevcut siyaset anlayışının yarattığı güvensizlik karşısında, “söz verme” konusunda yeni yöntemler geliştirilmekte olduğunu, oysa siyasette güvenin yeniden sağlanması için, farklı yöntemlerle sözler vererek zaman kazanmak değil, icraat yapmak gerektiğini vurguladı…

DİPTEKİLER
DAÜ Felakete Doğru: DAÜ’de “rektörlük” karar almış, 13. maaş ve bayramlıklar üzerindeki kesintiyi kaldırmış. Rektörü olmayan üniversitede, rektörlük adına, kuruma maddi külfet getirecek bu kararı kim alabilir ki? Yasal mıdır, etik midir? Yoksa, yasal olmayan yönetimin sendikalara şirin görünme çabası mıdır. Her ne isterse olsun, siyasi müdahalelerle üniversitenin eski karanlık günlerine döndürüleceğini söylerken, işte bunu kastetmiştik…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar