Sorun sadece garantiler değildir - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 23, 2024
Köşe Yazarları

Sorun sadece garantiler değildir

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Son günlerde müzakereler süreciyle ilgili öyle bir hava estiriliyor ki sanki tüm sorunlar aşılmış geriye anlaşmazlık olarak “Türkiye’nin garantörlüğü kalmış…

       Keşke öyle olsaydı! Çünkü tüm konularda anlaşmaya varıp da sadece TC’nin garantörlüğüne takılıp onca süreci bu nedenden dolayı berhava etmek  akıl kârı olmaz her iki taraf için “yazık” olurdu!

       Oysa müzakere masasındaki sorunların büyük oranda aşılmadığı inancındayım!  Uzlaştık denilenlerde bile “gri bölgeler” vardır! Mesela “Güç ve Yönetim konusunda uzlaştık denmesine karşın hâlâ tam tamına altına iki müzakerecinin imzalarını atacağı kıvama gelmediklerini Rum gazeteleri sürekli ayazlatıyorlar! Ve doğrusu asıl sorun da işte bu “Yönetim” konusudur. Çünkü:


       NASIL UZLAŞACAKLAR? Bir kere artık iyicene biliyoruz ki Türk ve Rum “temsilcilerden” oluşacak “Temsilciler Meclisinde” siyasi eşitlik olmayacak. Annan planında bu dengesizliği “bire bir Türk Rum senatör eşitliğiyle dengeledilerdi! Senato yine olacak mı onu da bilmiyoruz.                                                       (Denecek ki bilmediğin konularda niye ahkâm kesiyorsun? (Rum basınından öğrendiklerimiz nedeniyle  bir, bizim de esinlendiğimiz ve artık müzakerecilerin de referans olarak kullandıklarını söyledikleri  Annan planından dolayı iki..)

       Düşünün ki o Temsilciler Meclisindeki 4’de 1 oranındaki Türk Temsilciler, Kıbrıs Federal Cumhuriyetinin  veya devletinin tüm adayı ilgilendiren ortak sorunları yanı sıra, “tek uluslar arası temsiliyet”  esasında  dış politikasını da Rum temsilcilerle birlikte müzakere edip kararlar alacaklar!

       (Hemen aklıma geliyor. Mesela bir Temsilcimiz Rum’un gazının  Mısır üzerinden AB’ye sevk edilmesine karşı çıkarak, Türkiye üzerinden sevk edilmesini isteyecek. Çünkü çözüm olmuş, tüm adanın ortak çıkarları gündeme gelmiştir. Bu ortak çıkarlar da aklın mantığın emrettiğince Afrodit gazının en ekonomik şekilde borularla sevkinin  ancak TC üzerinden gerçekleşmesiyle mümkün olacağını çakmaktadır…

       MÜMKÜN OLACAK MI? Hayır! Kaldı ki Federal Hükümette de benzer tartışmalar yaşanacaktır.                                                                   Bir başka konuya daha değineyim: BM’ler Ana Sözleşmesine göre “her halkın kendi geleceğini belirlemesi için self determinasyon hakkı vardır. Rum tarafı hâlâ çoğunluğunu öne çıkararak Kıbrıs’ta tek halk vardır diyor! O zaman soralım. Kalıcı çözüm için referanduma giderken nasıl  “kurucu devlet” olacağız? Self determinasyon hakkımızın “katılım hakkında” mı  yoksa zaten Rum’un var olan devletine siyasi katılımla mı? Ki self determinasyon hakkımız varsa “federasyondan ayrılma hakkımız” da olmalıdır!

       Kısaca Güç ve Yönetim Paylaşımı deyip geçmeyin… Olası çözümde tek sorunlu siğili kaşısanız, kangren olacaktır!

  **********


GENE ŞU ÇENELERİ YORAN YUROLAR OLAYI

       Daha önce de yazdık, gitgide  sinirli bir toplum olduk. Ya dondurma almadılar diye  çığlık çığlığa ağlayan  çocuklar gibi  bağırıp çağırıyoruz yahut elinden   oyuncağı alındığı için kendini yerlerden yerlere atan çocuklar gibi  şirretleşiyoruz! Kimsenin kimseye saygı göstermesi gerekmez ama tutun ki çok da saygısız olduk!

       Sonucu “aynalarımızda yansıyan çevre pisliğimizde de görmek mümkün trafikteki davranışlarımızda da! Zaten artık bu örnekler Kıbrıs Türk halkının “alameti farikası” oldu!  Son günlerde bunlara zaten Annan planından beridir biliniyor, “AB’nin yuroları” da katıldı! Bizzat hükümetin kendisi “Sivil Toplum Kuruluşlarına AB’nin milyonlarca yuro akıttığı açıklamasını yapabiliyor, muhtemelen 17 gıcır makam arabası fiyaskosunu halkın gözünden ve dikkatlerinden kaçırmak amacında taktik muzırlık yapıyor!

       FAKAT: Makam arabaları olayı ne kadar zamansız ve hükümeti töhmet altına iten bir “yanlışsa” AB’nin avroları golifa gibi dağıtması da o kadar yanlıştır.. Yanlış da şuradadır:

       Eğer tanınmış devlet olsaydık AB’nin buradaki ilgili “ofisine”  karşılık hangi amaç için olursa olsun bu paralar öncelikle ikili anlaşmalar ve imzalar sonucunda bir  devlet prosedürü içinden geçerdi, doğrusu da bu olurdu.

       Oysa şimdilerde  görünen şudur:  “KKTC’yi tanımayan, adam yerine koymayan ve gencecik insanlardan oluşan AB memurlarının mesken tuttukları yerlerde “şu bu proje, şu bu iki toplumlu etkinlik” derken  mesela müzakereler başlarken çözüm  kampanyaları için ayrıldı denilen 30 milyon yuro haberleri doğrultusunda çalışmalarını sürdürüyorlar. Tabi BM’lerin de eski eser restorasyonları için akıttığı dolarları vardır.

  Geçtiğimiz yıllarda Mağusa’da  AB tarafından (yüzlerine gözlerine bulaştırdıkları) kanalizasyon yapımını bizzat izledikti. Ki arıtması hâlâ devreye girmedi! Kim bilir bu büyük proje kaç yuro yuttu bilmek mümkün değil. Çok sıkıştırırsanız “gidin AB Ofisinden öğrenin zaten Devletin Maliyesinde de bircik bircik evrakları, belgeleri, yatırımları, giderleri vardır” denir!

       ETİK OLMAYAN: Yani ahlâki olmayan şudur: “Sana ne benim aldığım yurolardan. Tek sentine bile  verilmeyecek hesabım yoktur, anamın ak sütü gibi halaldir,” demeden önce, “ben-bizler şu kadar parayı şu amaç için kullandık, işte dökümü” dinilebilmelidir.. “Vatan millet için çalışırız bir de iftiralara uğrarız” demeden önce o kuru iftiralardan sakınmanın yolu “şeffaf” olmaktır. Ki siyasi tanınmışlığımız olsaydı tek bir sent bile, devletin uluslar arası çıkar ve güvenlikle sürdürülmesi gereken  politikası nedeniyle kanunlarla denetim altına  alınırdı… Her zamanki gibi söylüyoruz:  “El parası ile oyun oynanmaz!”                                                                                              **********

      


KISACA TAKILDIĞIM:        (EĞİTİMDE NASİP KISMET İŞİ!)

                          Yarından başlayarak önümüzde 9 günlük  uzun bir tatil var. Tatilin sona erdiği Pazartesi günü de okullar açılıyor! Ve eğitim Bakanlığını KTOEÖS’sı Başkanı Tahir Gökçebel’in uyarısı ile bakın  hangi sorunlar bekliyor:

       Öğretmen görevlendirmeleri, taşımacılık, kantin ihaleleri, öğretmen açıkları, bazı münhallerde yetkililerin bilerek görevlerini kötüye kullanmaları..                                                      Ben bunlara “trafik keşmekeşini” de ekleyeyim ve sorayım: Bu toplumda sorunsuz bir ders yılına başlamak hiç nasip kısmet olmayacak mı?

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar