Sorular, verilmeyen cevaplar… - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

Sorular, verilmeyen cevaplar…

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Müzakere masasında Sn. Akıncı ile Anastasiadis’in bugüne kadar “çözüme yönelik” ne kadar ilerlediklerini bilmiyorum.

Siyasi Yönden: Hangi konuları görüştüler?


Hangi konuda uzlaşı sağladılar?

Hangi sorunları “uzlaşamadıkları” için ertelediler?

YADA: Adanın coğrafi bölünmesini  sınırlarıyla gösteren ve Grans Montana’da Guterres’e Türk-Rum tarafları olarak sundukları, sonrasında da  geri aldıkları haritalar nedir nicedirler?

Olası bir çözümde Kuzey’e kaç Rum dönecek? Dönecekse hangi yörelere yerleştirilecekler?                              Yerleştirildikleri yerlerdeki Türk vatandaşları hangi bölgelere kaydırılacaklar?

Merkez Bankası nasıl çalışacak?  Dış ülkelere Türk Rum temsilcileri  nüfusa göre mi yoksa eşit oranlarda mı  atanacak? Hangi ülkelere, nasıl? Bu konuda bir fikir praktisi yapıldı mı?

Polis teşkilatı nasıl olacak? Federal devletin polisi ile bölgelerdeki  Türk Rum polislerinin statüleri nasıl olacak?

KISACA bilmediğimiz dolayısıyla cevaplayamadığımız o kadar çok sorulası sorular var ki!

Her ne kadar elimizde merakımızı giderecek bir Annan planı var ama aradan 15 yıl geçti. Ve bu adada o dönemlerin çok üzerinde büyük değişimler yaşandı.

Nitekim 2004’lerde Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon yatakları, paylaşımı, TC’nin katıldığı sorunlar yoktu.

KKTC o yıllarda imar iskân yönünden bu kadar büyük bir sektör haline gelmediydi!

Kumarhaneli turistik oteller, yanı sıra turizm bu kadar gelişmediydi.

15 aşkın üniversite yoktu. Hatta doğru dürüst okullaşma bile yoktu.

Ve Kuzey’in nüfusu de fakto da olsa bu kadar artış göstermediydi..

YANİ koşullar hem siyasi hem de sosyoekonomik yönden çok değişti.

Peki çözüm bu değişim üzerine kurulu yeni fikirlerle mi aranıyor? Yani gerçek anlamda iki toplumlu ve iki bölgeli.. İki bölgenin kendi içlerinde dış ilişkiler serbestliğinde mi?

ÇOK kısaca halkın “çözüme” motive olabilmesi, hazırlanabilmesi, intibak edebilmesi  için bu sorulara cevap verebilecek “şeffaflığa” ihtiyacımız vardır.

Hatta önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimine hazırlanılırken, seçmen hem makamındaki Cumhurbaşkanımızın bugüne kadar gelen  uzun süreli müzakerelerde nereden nereye gelindiğinin bilincinde olmalı hem de görevi devralacak Cumhurbaşkanı “neyi nereden” devraldığını bilmeli.

Bu konuda pekala da Cumhurbaşkanlığınca bir aydınlatıcı bülten yayınlanabilir…

**********

TC’DEKİ SEÇİM SONRASI BEKLENTİLERİ..

Geçen Pazar İstanbul’da  bir buçuk milyon insanın katıldığı  büyük seçim mitinginde Erdoğan, “hele bu seçimler bitsin” diyordu..

Önce o “dövizle oynayan  spekülatörlerle hesaplaşacağını, bedelini ödettireceğini.. Teröristlerle işbirliği yapanlardan hesap sorulacağını.. Bazı siyasileri mahkemelerde yargılattıracağını… Söylüyordu..

Erdoğan’ın bu uyarılarını televizyonun karşısında izlerken,   “olmaya ki  bizim dünyadan habersiz, ekmek elden su gölden, cicili bicili demoktik  Cumhuriyetimize de laf dokundurur” düşüncesinde aklım bilmem neyime kaçtıydı…

Neyse ki “yırttık!” Yırttık ama dün de yazdım.

TC’deki seçimlerden sonra Erdoğan’ın değilse bile yardımcısı ve bizden sorumlu koordinatör Fuat Oktay’ın kapısına dayandığımızda ne söyleyeceğiz? “Battık efendim” mi?

Derse ki “Eee işte altında imzanız olan fakat bugüne kadar uygulamadığınız Mali Ve Ekonomik Protokol!”  Bir yerden başlayın, görelim bakalım!..”

Nitekim galiba düğmeye basılmış “Telekomünikasyon”un “özel-kamu ortaklığına” dönüştürülmesi düşünülüyormuş.. Darısı en büyük çiftlik olma rekorunu elinde tutan Kıb-Tek’in başına!

Ki Tekelcilik” korkularıyla “özelleştirmelere” karşı olanlar aslında Kıb-Tek’in devlet tarafından tayinli bir “monopol” olduğunu, yapısal kusurları nedeniyle hem kendine hem de “abonelerine” zarar verdiğini görmek istemiyorlar..

**********

KISACA TAKILDIĞIM: (İŞTE BÜYÜK FIRSAT!)

KKTC okullaşma oranıyla sevindiriyor ama “işsizlik” oranıyla da çok üzüyor.  Yani gitgide “iş, aş, para kısaca yaşam hakkı” kazanabilmek gençlerimiz  için bir “şans”  haline geliyor! Ki bir süre öncesi bir haber işte bu “şansın” kapısını açacak önemde. Anlatayım:

BAZILARIMIZIN TC’nin elinden kurtulmak için gece yatmadan önce Allah’a dua etmelerine yada “Rum içeri TC dışarı” diye “ısırgan gömeç” oyunlarına  nazire (aslında gelişmekte olan KKTC) gitgide Türkiye’ye daha “muhtaç” duruma geliyor ve Türkiyesiz olamıyor..

Özel sektör  geliştikçe  ters orantıda devlet fukaralaşıyor çünkü ne vergi alabiliyor ne KKTC’nin gelişimine uygun altyapı gereksinmelerini karşılayabiliyor ne de üretimi, dolayısıyla ihracatı artırıcı planlar yapabiliyor..

Yani “özel sektör” Devlete dayanarak değil,  kendi finansmanıyla kendi becerisine dayanarak  gelişiyor.. Ve tabi bu gelişme de “devlet planlaması” dışında gerçekleşirken mesela Bankaların kârlarına kâr katıyor ama devletin hazinesine kazancından, Osmanlı onluğu   kadar bile vergi yansımıyor!

VE bir haber: “TC’deki öğretmen açığını kapatmak için binlerce münhal açıldı, KKTC’den de öğretmen atanabilirmiş…”

Bazen  “dilimin ucundaydı” derim.. Kaç zamandır  KKTC’de özellikle üniversite mezunlarında yüzde yirmilere ulaşan işsizliği gidermenin bir çaresinin de   Türkiye’de istihdam edilmeleridir” diye yazmayı düşünüyordum..

(Bir yandan da dünya alem ta Kore’lerden Vietnam’lardan bile kopup içimize işimize karışmalarına nazire bizim gençlerimizin  “KKTC’den başka yere gitmeyiz”  inatlaşmalarından korkuyordum.)

Ama yıllardır üniversite mezunu gençlerimizin  hâlâ ana baba parasına muhtaç işsiz dolaşmaları da artık bu devlete dokunmalıdır! Genç insanlarımız eğer TC’de istihdam olanağı bulurlarsa bizim için gökte ararken yerde bulduğumuz büyük fırsat olacaktır…

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar