Siyasete Kadın Kimyası - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
KıbrısManşetRöportaj

Siyasete Kadın Kimyası

Jale Refik Rogers

Bizi Girne’deki evinde ağırladı Rogers ailesi. Jale Refik Rogers, 6 yaşındaki Dilara ve 8 yaşındaki Lukas Arman’la birlikte keyifli bir gün geçirdik… Sohbetimiz çocukluğundan başladı…


 

MUTLU BİR ÇOCUKLUK: Jale Refik Rogers: “Kıbrıs’ta büyüyen çocuklar olarak çok şanslıyız. Bisiklet sürerek, saklambaç oynayarak büyüdük.. Huzurlu ve mutlu bir çocukluk geçirdim. Çocuklarımın da böyle büyümesini istedim..

AMERİKADA GEÇEN 13 YIL: “Eğitim için gittim. Biyokimya lisansımı tamamladım. Harward Tıp Fakültesi’nde araştırma görevlisi olarak çalıştım, Cornell Tıp Fakültesi’ndeki doktora programından kabul aldım. Eşim Derek’le tanıştık ve evlendik”

“SİYASET MESLEĞİMİN BİR PARÇASI”: “Ben mesleğimi çok severek yapan birisiyim, politikaya girmeye de çok hevesli değildim. Ama sağlık alanında geliştirilecek politikalar da mesleğim bir parçası, bu yönde ülkeme hizmet ermek paha biçilemez”

PINAR BARUT

Jale Refik Rogers’la, doktor olmak isteyen mutlu çocukluğundan başlayıp, Amerika’da geçen 13 yılına.. Harward Tıp Fakültesi gibi önemli yerlerde geçen öğrenim ve çalışma hayatından, gönlünü bir Amerikalıya kaptırmasına ve tekrar doğduğu topraklara gelip Cumhuriyet Meclisi’nde milletvekili olarak devam eden hayatına dair her şeyi konuştuk…

 

“Kıbrıs’ta büyüyen çocuklar olarak çok şanslıyız”

O, doktor bir baba ve çocukların bakımını üstlenen bir annenin iki kızından büyük olanı. Bir anneanne ve ressam olan dedesi Cevdet Çağdaş’ın sürekli evde ağırlanan sanatçı dostları ve kültür sanat sohbetlerinin yapıldığı bir ortamda büyümüş.

Kıbrıs’ta büyüyen çocuklar olarak çok şanslıyız. Bisiklet sürerek, saklambaç oynayarak büyüdük. Huzurlu ve mutlu bir çocukluk geçirdim” diyor Jale Refik Rogers.

 

“Doktor olma hayalim vardı”

Doktor olmak istiyordum ve Amerika’da eğitim alma hayalim vardı. Babam, bunun çok zor bir meslek olduğunu söyleyip beni ikna etti ama yine de tıp alanında olabileceğim bir iş istediğim için biyokimyayı seçtim” diye anlatıyor meslek seçimini ve ABD’ye gidişini..

Eğitim için gittiği Amerika’da tam 13 yıl kalıyor Jale.

 

“Tanıştık ve bir daha hiç ayrılmadık”

Kader ağlarını örecek ya, Jale üniversite 3 sınıftayken,  aslında gitmeyi düşünmediği ama son dakika “bir uğrayayım” diyerek gittiği bir parti de tanışıyorlar eşi Derek’le..

Derek’le hayata bakış açılarımız çok uyumluydu. Zaten tanıştıktan sonra hiç ayrılmadık ve iki sene sonra da evlenmeye karar verdik” diye özetliyor süreci.

Amerikalı biriyle evlenmek istediğini babasına söylediğinde, ilk önce aile de bir tereddüt olmuyor değil. Bu arada Jale 22, Derek 27 yaşında. Kültür çatışması yaşamalarından korkuyorlar ama sonrasında razı oluyorlar;

“Herhangi bir plan yapmamıştık. Derek bir gün “Hadi Las Vegas’a gidip evlenelim” dedi. Gittik ve evlendik. Sadece ikimiz vardık. Sonrasında Kıbrıs’a gelip düğün yaptık”

 

“Bir anda bütün planlarımız değişti”

Derek Boston Üniversitesi’nde master yaparken, Jale’de bir sene Harward Tıp Fakültesi’nde araştırma görevlisi olarak çalışıyor ve sonrasında New York Manhattan’da  Cornell Tıp Fakültesi’ndeki doktora programından kabul alıyor. 11 Eylül saldırılarından sonra ABD’de yabancıların iş bulması oldukça zorlaşıyor. Jale’nin eşinden dolayı vatandaşlık alabilmesi için oranın yasalarına göre iki sene Amerika dışında yaşaması gerekiyor;

 

“Zaten bir yandan Kıbrıs’ı çok özlüyordum. Ailedeki gelişmeleri kaçırıyordum. Derek Amerika’da kalacak, ben de süreci tamamlayıp New York’a geri dönecektim. Plan buydu”

(Bu arada Dilara röportaj boyunca yanımızda. Sürekli geliyor, saçlarım ilgisini çekiyor, anneyi hiç rahat bırakmıyor, ben kucağıma alıyorum, sohbete böyle devam ediyoruz)

 

Kıbrıs’a geri dönüş…

Kıbrıs’a döndüğü yıl, Yakın Doğu Üniversitesi’de eczacılık fakültesi kurma kararı almış ve Jale’ye de buradan iş teklifi gelmiş. Eczacılık fakültesini kuran ekibe katılmış, sonrasında da üç yıl burada akademisyen olarak çalışmış.

Bu sırada da beklenmedik sürpriz bir gelişme daha yaşanıyor:

“Eşimin çalıştığı şirket, bizim durumumuzu biliyordu ve Derek’e Kıbrıs’tan da çalışabileceğini söylemişler. Derek bana ‘ne yapalım’ dedi, ben de ‘gel’ dedim”

 

Jale Refik Rogers: “O laboratuar benim çocuğum gibi”

Artık Kıbrıs’taki hayat başlıyor onlar için. Kısa süre sonra da Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nden yeni bir teklif geliyor Jale’ye. Kendisinden dinleyelim bu süreci:

Bulaşıcı hastalıklarla ilgili yapılan tetkikler Türkiye’ye gönderiliyordu. Sonuçların gelmesi bazen aylar alıyordu. ‘Devlet hastanesinde genetik laboratuarı kuralım’ dediler. Hemen kabul ettim. Ülkeme hizmet etmek için daha iyi bir fırsat olamazdı. Çok çalıştık ve laboratuarı kurduk. Artık bütün bu testleri burada yapmaya başladık. Milletvekili seçilene kadar da orada çalıştım. Laboratuarı geliştirdik, hem bulaşıcı hastalıklar hem de kanserin tespit ve tedavisinde kullanılan genetik testleri yaptık. Daha fazlasını yapmak için yatırıma ihtiyaç vardı. O laboratuar benim çocuğum gibi. Bu yüzden farklı sivil toplum örgütlerinde de çalışmaya başlamıştım

 

Jale Refik Rogers

“Siyasete girişim eşimin desteğiyle başladı”

İnsan Hakları Vakfı’nın mütevelli heyetine giriyor Jale Refik. Kudret Özersay ve Tufan Erhürman gibi isimlerle de, bu heyetinde beraber çalışmaya başlamasıyla tanışıyor.

Kudret Özersay’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylığını açıkladığı zaman, eşiyle sohbetlerinde, ülke açısından genç ve eğitimli bu insanların ne kadar umut verici olduklarından dem vuruyorlar.

Tam bu nokta da Derek eşine şöyle diyor; “Bu insanların ülken için yararlı olacağına inanıyorsan neden sen de bir şeyler yapmıyorsun?”

Jale Refik, Kudret Özersay’a, kendi alanındaki konularda ona destek vermek istediğini ifade eden bir mesaj atıyor;

“Kudret Bey’in sağlık konusunda birkaç doktor arkadaşımla görüşmesine aracılık ettim. Sonrasında Kudret Bey beni yaptıkları toplantılara çağırdı. Hedefimiz, ‘Özersay Cumhurbaşkanı seçilecek ve biz de günlük hayatımıza döneceğiz’ şeklindeydi”

 “Sağlık alanında politikalar mesleğim bir parçası”

Seçimlerden sonra Özersay’a parti kurması yönünde baskılar geliyor. Jale’de kendi branşı olan sağlık politikalarıyla ilgili komite de çalışmaya başlıyor, parti kurulma kararı alınınca da kurucu üye oluyor.

Ben mesleğimi çok severek yapan birisiyim, politikaya girmeye de çok hevesli değildim” diyor ekliyor; “Ama sağlık alanında geliştirilecek politikalar da mesleğim bir parçası

“Meclisteki toplantılarda sürekli renkli ceketler giyiyorum. Çünkü bence ihtiyaç var”

Kadınlar kadınları ilgilendiren öncelikleri daha iyi biliyor. Geçen hükümet döneminde sağlık bakanı bir kadındı. İlk defa o dönem sağlık ocaklarında kadınlara ücretsiz spiral takılmaya başlandı. Bir erkek bakan bunu düşünemez demiyorum ama kadının hassasiyeti daha farklı olur” diyor Jale Refik ve cinsiyet kotasının konulmasının önemine vurgu yapıyor.

“Maalesef ülkemizde diğer ülkelere göre daha az da olsa ataerkil bir yapı olmasından dolayı ‘kadınlar daha çok kadın kollarında çay partisi yapsın, erkekler de ülkeyi yönetsin’ düşüncesi hâkim. Bu düşünce şimdilerde yavaş yavaş yıkılıyor”

“Sadece kadın olmak da değil tabi ne kattığınız ve donanımınız da önemli. Ama siyaset hayatında erkeğin ne kadar eğitimli ve donanımlı olduğu çok önemli değilken, kadın için hep daha üst düzey özellikler aranıyor”

Kadınlar en çok birçok farklı şeyi aynı anda yapabilme becerileriyle fark yaratıyorlar. Ben siyaset yaparken zorlanmıyorum. Hatta bazen fazla sert bile görünebiliyorum sanırım” diyor gülerek.

“Aldığı kadar un ne demek?”

Jale Refik, her gün mutfağa girecek vakti bulamıyor ama yemek yapmayı çok seviyor ve özellikle kek ve pasta yapmaya bayılıyor. Ama enteresan bir durum var burada. Çünkü o pasta, kek yapımında da tıpkı genetik laboratuarında kimyasalları ölçtüğü gibi çalışıyor.

Pasta ve kek yaparken malzemeleri çok titizlikle ölçüyorum. İşte bu noktada annemle anlaşamıyoruz. Çünkü göz kararı yok ben de, sadece ölçü var. O yüzden hellimliyi hiç yapamadım. Çünkü anneme ‘ne kadar un koymalıyım’ diye sorduğumda, ‘aldığı kadar un koyacaksın’ dedi. Aldığı kadar un ne demek ? Ben böyle yapamam dedim, hiç yapmadım (gülüyoruz).

 “Cinsel yönelimi, rengi, inancı ne olursa olsun, herkes mecliste olsun”

Jale Refik; “Cinsel yönelimi, cinsiyet kimliği, etnik kökeni, inancı, rengi ne olursa olsun, mecliste olsun. Farklı görüşlere saygı gösterebildiğimiz sürece çeşitliliğimiz ve zenginliğimizdir” diyerek bir kez daha gönlümüzü fethediyor.

Kadınlar annelik ya da evlatlık rollerine de yetebilmek için hayatları boyunca bazı şeylerden geri durabiliyorlar. Ben de bazen çocuklarla ilgilenirken işim konusunda, işimle ilgilenirken de çocuklar konusunda suçluluk hissediyorum” diyor.

Yani bir kadının her şeye yetebilmek çabasının içinde, bir taraftan da “acaba yetemiyor muyum?” duygusunu hep içinde taşıdığını söylüyor.

 

“Çocuklarımızı iyi insanlar olarak yetiştirmeye çalışıyoruz”

Oğlu Lukas Arman 8, kızı Dilara ise 6 yaşında. Çocukları için “Onları iyi insanlar olarak yetiştirmek dışında bir kaygı duymuyoruz anne baba olarak” diyor. Fırsat buldukça da dünyayı geziyorlar beraber.

Geçen yaz Malezya ve Singapur’u gezmişler. Eşinin Amerika’daki ailesinin yanına her ziyarete gittiklerinde bu yolculuğa bir başka ülke de ekliyorlar. Çocuklarla bir yılbaşını Madrid’te, bir başka yılbaşında da Dominik’e geçirmişler. Bu geziler birer kültür ve eğitim gibi onlar için.

Çok sohbetli, kahveli ve bolca çocuklarla ilgilenerek geçirdiğimiz sohbetin sonunda Jale Refik son olarak şunları söylüyor;

Ülkemizde politika, genelde erkek egemen bir ortamda şekillenmiş. Kadınlarda evde ve çocuk bakımında belirli rollerde olmuş. Politikaya atılmak, gönül verdikleri siyasi hareketin içinde etkin rol almak ya da aday olmak konusunda çok teşvik edilmemişler. Zamanla bunun değiştiğini görsek de, çok hızlı bir değişim olmuyor. Ama bunun yakın gelecekte daha iyi bir yere geleceğine ve kadınların siyaset alanının her noktasında daha çok var olacağına inanıyorum

Jale Refik Rogers ve ailesiyle harika bir gün geçirdik. Misafirperverliği, samimiyeti ve güler yüzlülüğü için teşekkür ediyor ve çok memnun bir şekilde oradan ayrılıyoruz. Siyasetteki kadınlarımızı yakından tanımaya devam edeceğiz. Haftaya konuğumuz Gülşah Sanver Manavoğlu…

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar