Serin rüzgarların mevsimi - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Köşe Yazarları

Serin rüzgarların mevsimi

Ahmet OkanAhmet Okan

Ekim usulca ve belli belirsiz dağ eteklerine tırmanır, yaşlı çam ağaçlarının arasından süzülüp en tepelere doğru yol alır, o tırmanırken yazdan kalma matlaşmış toprak rengine daha yeşil, daha mor gölgeler yerleşir, nihayetinde dağların doruklarına varınca mevsimin değişmek üzere olduğunu haber verirdi ama bu haberi önce kuşlar alırdı…


Öğrenciler böyle serin sonbahar günlerinde okullarına giderken güneş henüz hükmünü sürdürüyordu.

Okula serin vakitlerde gidenler, öğle saatlerinde temmuzdaymışlar gibi kan ter içinde çıkarlardı okuldan ama bu öğle sıcakları çok geçmeden kendini ikindi serinine bırakırdı.

Günümüzdeki gibi siyaset de serin rüzgarlarla birlikte dalardı sokaklara ki o dönemler her kahvehane bir siyaset meydanıydı; siyasetçilerin en çok uğrak yerleri arasındaydı.

Tahta bir masaya bayrak serilir, konuşmacı bu masanın önünde ayağa kalkarak konuşur, kahveci sürekli olarak onun suyunu tazelerdi; eğer bu bir köy kahvehanesiyse konuşmacıyı dinleyenlere durmadan lokum dağıtılırdı.

Siyaset serin havalarla kızışırdı ki o dönemlerde henüz partiler yoktu, kişiler vardı şu veya bu şekilde rakipler karşı karşıya gelirdi.

Diyeceğim,

Kahveler önemliydi ve sinemalar gibi sosyal hayatın parçasıydılar.

Her köşede bir kahvehane vardı.

Lefkoşa’da Girne Kapısı’nda Efe’nin, Sarayönü’ne doğru Mullahasan’ın kahvehanesi en bildik yerlerdi; iki sur arasında bulunan ve sırtı Çocuk Bahçesi’ne bakan Enver’in kahvehanesini saymazsak…

Bu ve bunun gibi kahvehaneler arasında en nostaljik olanı Asmaaltı kahvehanesi olsa gerek.

Kumarcılar Hanı’nın dış ön cephesinde asırlık asması ile yer alan ünlü Asmaaltı kahvehanesinin önünde atlı yük arabaları da, faytonlar da, bisiklet ve motorlu araçlar da durmuş; köyden kasabadan gelen dizlikli köylüler, seyyar satıcılar şeherlilerle birlikte kahvelerini yudumlamışlardır yıllarca.

Köyden kasabadan inen satıcılar şeherin sokaklarına çıkmazdan önce sepetleri, köfünleri ve bohçaları ile bu kahvehanede duraklar, soluklanır, kahvesini, çayını içer sonra yola koyulurlardı.

Bazı araştırmalarda hanın adının Küçük Han, Gezici Çalgıcılar Hanı (Khan of the Itinerant Musicians) olduğunu kaydederler ama hanın esas adının Humbaracılar Hanı olduğu belirtilir.

Ne belirtilirse belirtilsin, ahali onu Kumarcılar Hanı yapmıştır içinde kumar oynanmasa da; öyle bellenmiştir, öyle bilinmektedir, Humbaracı Lefkoşalı değil, fakat Kumarcılar Lefkoşalıdır.

Halkın yarattığı kimlik ve kültür düzeltilemez.

Bir Latin kalıntısı üzerine inşa edilen hanın mazisi ortaçağdan günümüze Lefkoşa’yı anlatır satır satır.

Kumarcılar Hanının en güzel vakitleri serin havaların Lefkoşa sokaklarına daldığı vakitlerdi hele de yağmur yağıp sokaklar ıslandığında; ıslak ıslak olurdu düşler bu eski kentte…

Ekim ayının iki kapısı vardır bu coğrafyada, biri yaz mevsimine kapanan diğeri kış mevsimine açılan kapılar.

Arka kapı kapandığında serin havlara kalır mevsim…

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar