Seçimler , anketler ve halkın beklentileri - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

Seçimler , anketler ve halkın beklentileri

Onur Borman

Seçim propagandaları adayların kesinleşmesinden sonra bu hafta bütün hızıyla başladı. Bu arada anketler de tekrar gündeme geldi. Son aylarda her anketin çok farklı sonuçlar ortaya koyması anketlere olan güveni de ortadan kaldırmaktadır. Eskiden bir anket yapıldığında yorumlar anlamında adeta yer yerinden oynardı. Kurumlar, veya siyasi amaçlı ise siyasi partiler tarafından çeşitli stratejiler çizilir o anket sonuçlarında belirlenen olumsuz algıları değiştirecek çalışmalara hız verilirdi. Çünkü dünyada ciddi olarak algılanan ‘anket’ kamuoyunun görüşlerini yansıtan çok önemli bir çalışma olarak kabullenilir. Nedeni de demokrasilerde ‘Kamuoyu’ görüşü, esas değerdir.

Halbuki şimdi ülkemizde maalesef yapılan gelişigüzel anketler sayesinde anket sonuçlarına güven yitirildiği cihetle kimsenin değer vermediği ve kaale almadığı bir duruma getirildi.  Çünkü kısa süreler içinde ard arda ve farklı şirketler tarafından yapılan veya yapıldığı iddia edilen anketler birbirlerini hiç tutmuyor.  Her şeyin cılkı çıktığı gibi anketlerin de cılkı çıktı. Halkın güveni kalmadı. Her şey paraya göre oldu. Hele son Gezici anketi’nin 3 günde yaptığı anket sonuçları o kadar tartışıldı ki insanlar bundan sonra yapılacak anketlerde,  ciddi bir anket bile olsa kaale almayacak. Halbuki anket halkın nabzını tutmaya yarayan bir yöntem ve ne yazık ki bu da istismar konusu oldu.


Halkımız genel olarak aydın ve her şeyi, icraat ve icraatsızlıkları, her gün yaşadıkları ile görmektedir. Hükümetin son yıllarda açık açık hukuka aykırı icraatlarının, halkın geneline yönelik bir icraat Hükümeti olamaması ve icraatlarında sadece yandaş Hükümeti olma konusunda halkın şikâyetlerini hiçe sayarak gösterdiği aşırı pervasızlık sonucu oluşan genel halk reaksiyonunun, erken seçime neden olduğu da ortadadır. Hükümetler kurulurken bu işi kim yapabilir şeklinde ehliyete göre değil de kendilerine rakip olmayan ve biyat eden ve bölge tatminine dayalı bakanlar seçildiği cihetle icraatsızlıklar ve başarısızlıklar artıyor.

Hal böyle iken inandırıcı olmayan ‘anket’ lerle resmi tersine çevirme gayretleri, halkımızda yansıma bulmaz. Bu tür manipülasyonlar ters teptiği gibi bu yöntemleri kullananlar Kıbrıs Türk toplumunu da tanımadığı anlamındadır.

Bu itibarla son yıllarda Yönetimlerin yaşattığı her alandaki icraatsızlıklar, ve travma yaratacak icraatlar dolayısıyla, halkın genelinin,  ciddi, dürüst, şeffaf, adil, halkın geneline ve ülke yararına hizmet verecek bir Yönetime olan ihtiyacı arttırmıştır. Halkın gelecek ümidi vadeden ve bir hukuk devleti içinde yaşama arzusunu gerçekleştirebilecek Yönetim arayışı içinde en fazla bulunduğu ve özlediği bir dönemden geçilmektedir.

Dolayısıyla özellikle de bu seçim propagandalarında seçmen, bu yönde ciddi performans gösteren siyasi Partiler ve Yöneticilerinin ve milletvekili adaylarının üzerine tercih kullanacağı bir eğilim içinde görülmektedir. Dolayısıyla mazeretler üretmeden ihtiyacı olan hizmetleri yapabilecek ehliyette ve gelecek için program inandırıcılığı olan, yasalara dayalı, adaletli ve temiz bir siyaset güdeceğine,  hukuk devleti ilkeleri ile hareket edeceğine inandığı siyasi oluşumlara ve siyasilere oy verecektir. Bir icraat Hükümeti olacaklarına dair kamuoyunu ikna edecek olan siyasi partiler en çok rağbet edilecek partiler olacaklardır. Çünkü halkın geneli bu kavramları kendilerine ilke edinen siyasetçileri ve ekiplerini görmeyi kuvvetle arzu etmektedirler.

Adeta hasret kalınan bu hasletlerdeki bir Yönetim arayışı, kamuoyu genelinin ortak bir arayışı haline gelmiştir. Bu arayışta politikacıların geçmişi ve vizyonunun genişliği ve yapabileceği ile ilgili yaratacağı güvenin, geçen seçimlere göre daha çok irdeleneceği ve etkili olacağına inanıyorum. Seçime giden partilerin bazılarının kendilerini yeni vizyon ve gelişen çağa uygun fikirlerle yenileyerek Başkan ve ekiplerini ve programlarını izlediğimiz zaman genelde ümit verici bir ışık yansıtabildiklerini görüyoruz. Ayrıca içeriği dolu, donanımlı ve mantıkla olayları değerlendirebilen vizyon sahibi adaylar olduğu gibi inandırıcılığını yitirmiş, veya içi boş altyapısı olmayan ancak laf kalabalığı içinde olan adaylar da dinlemekteyiz.

Halkın bunu ayırt edebileceği bir düzeyi varken gelecek seçimler için sunulan politikaları izleyip tercihlerini ülke lehine iş yapacaklar yönünde kullanması ülkenin geleceği için ne kadar önemli ise, seçimlerde öngörülen ve halk tarafından onaylanacak politikaların seçimden sonra da seçilenlerce vadedilenlerin ciddiyetle  icraatlara dönüştürülebilmesi de o kadar hatta daha da önemlidir.

Yoksa bir Yönetici olarak Yetkili olduğu halde ve durumu bilerek düzeltecek vaadi ile gelenlerin, geldikten sonra ağız değiştirerek halkın önüne çıkıp da başarısızlıklarına laf üreterek kılıf ve mazeret üretmeye ve ağlamaya, halkın haklarıyla ilgili çeşitli şekillerde korkutma ve endişelerini artırıcı söylemlere, bir öncekini çekiştirerek zaman doldurmaya yönelik davranışlara halkın tahammülü kalmamıştır. Bir iddia için gelen bir Yönetim,  söylediklerini de başarmak durumundadır. Veya yapabileceklerini söylemelidir.

Ümidimiz daha iyi, ciddi ve halkın geneline refah ve adalet getirebilecek bir Yönetimin gelmesi veya oluşmasıdır. Aslında İyi niyet ve ciddi çalışma her şeyin anahtarıdır.

Trump’ın Orta doğuda ve dünyada yarattığı şok,

Orta doğuda yıllardan beri ABD’nin bölgeye yerleşme ve bu bölgenin hakim gücü haline gelme politikasında yalnız en son 20 yılı ele alırsak Saddam dönemindeki müdahalelerden  başlayarak Afganistan ve son 10 yılda aktif olarak terör örgütleri ile işbirliği dahil, kuzey Afrika bölgesi ülkelerinden Suriye’ye kadar gelen kanlı ayaklanmalar, ve savaşların etkin aktörü ABD ve arkasından aksülamel olarak orta doğu alanında Rusya olmuştur.

Ağır silah destekleri ile birlikte kurdurulan çeşitli terör örgütleri ile ve hepsine silah desteği sağlanarak birbirlerini kırdırma ve orta doğuyu kan gölüne çevirme atakları devam etmektedir.

Son olarak yıllardan beri devam eden ve Türkiye’yi de sınırlarıyla tehdit edecek duruma gelen bu terörist saldırılar ve ABD’nin yeni sınırlar çizme planı olan BOP projesi amaçları için bölgede yıllardan beri acımasız ve insanlık dışı bir facia yaşatılmaktadır. Ve Türkiye de sürekli rahatsız edilmekte sınırları tehdit edilmekte, hem ülke bütünlüğünü sağlama hem de bölgede barışı tesis amacıyla her gün şehitler verilmektedir.

Tam da şimdi Suriye’de toprak bütünlüğünü hedef alan ve Ortadoğu faciasına bir son verme çabaları için Türkiye , Rusya, İran üçlü anlaşmasından sonra ABD ile de temaslar sonucunda terör örgütlerine bundan sonra silah verilmeyeceği sözleri verirken ve  bölgede barış ümitleri yeşertilmeye çalışılırken,  Trump’ın çılgın bir çıkışı ile yalnız Ortadoğu’ya  aniden beklenmedik bir şekilde yeni ve  tamiri imkânsız bir bomba atması affedilecek bir davranış değildir.  Türkiye, Arap ve İsrail ilişkilerini , Ortadoğu huzurunu ve barışını alt üst edecek yeni sabotaj, doğrusu mantıkla izah edilecek bir durum değildir. Bütün dünyayı ayağa kaldıran bu girişim yalnız orta doğuyu değil dünya barışını da tehdit etmektedir. Bu yazıyı yazdığım Cuma akşamına kadar Tüm dünya devletleri, BM ve AB de reaksiyonlarını yükseltmiş, İslam İşbirliği teşkilatı ile BM GS de protestolarını açıklamış ve Toplantı çağrıları yapılmıştır. Bakalım alınacak kararların etkinliği ve gelecekte tavırlar ne olacak göreceğiz.

Tüm ülkeler Kudüs’un statüsünü değiştiren bu kararı protesto ettiği gibi orta doğuda başlatılan İntifa sonucu doğacak bütün sorumluluklar ve acılar da Trump yönetimine ait olacaktır.

BM kararlarıyla iki devlete dayalı bir Yönetim esası kabul edilmişken ve İsrail ve ABD’nin de bunu yıllardan beri taraf olarak kabul etmişken ve hatta bu kararlarda Kudüs’ün bir kısmının İsrail işgali altında olduğu kabul edilmişken bu kararlar hilafına uluslararası hukuk  hiçe sayılarak dünyaya meydan okunması ve BM in üstünde gibi bir tavır içine girilmesi akıl ve mantıkla ölçülemez. Trump Yönetiminin hiçbir hukuku ve ölçüyü tanımadığı şeklinde tehlikeli bir davranış içinde olması kabullenilemez ve dünya barışı için korkutucu olan da budur.

ABD’ye karşı Dünya kamuoyu üzerinde anti duygular yaratan bu saldırgan politikaları engelleyebilecek ve sağduyuyu hakim kılacak güç, Amerikan kamuoyu olmalıdır. Trump’ın çekineceği tek güç ABD kamuoyu çekincesi veya korkusu olabilir. Dünyayı hiçe saydığı ve tek taraflı kararlar verdiği bu çerçevede ona halkı dur diyebilmelidir.  Bu bakımdan Dünya barışı için ABD Kamuoyuna da büyük görevler düşmektedir.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar