Seçime bir aylık bir süre kaldı.
Sokaklarda seçim heyecanı yok.
Vatandaşın gündemi farklı.
Seçim değil insanların çoğu geçim derdinde.
Büyük bir çoğunluk günü kurtarmanın peşinde.
Bu arada partiler arasında yarış devam ediyor.
Dünyada ise gerginlik tırmanıyor.
Orta Doğu ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararı sonrasında bir o kadar daha karışacak gibi.
Suriye zaten karışık. ABD Başkanı Trump’ın İsrail’de ateşlediği fitil ile birlikte yakında Lübnan’da da durum karışabilir. Bu arada Irak uzun bir zamandır zaten karışık…
Yani kısacası ateş büyüyecek.
Ve biz bu ateş çemberinin tam ortasında başka bir alemdeymişiz gibi başımızı kuma gömmüş vaziyette oradan oraya savrulup duruyoruz.
Bölgemizde bizi de sarabilecek tehlikeli gelişmelerden habersiz bir şekilde yaşıyoruz.
Küçük hesaplarla kişisel ve partisel çıkarların korunması için her türlü oyunun oynandığı, rakiplerin ekarte edilmesi için belden aşağıya her türlü vuruşun yapıldığı günlerden geçiyoruz.
Bu arada son birkaç gündür Gezici’nin anketi gündemi işgal etmiş vaziyette.
İşin aslı Gezici’nin anketleri seçmeni yönlendirmeye dönük anketler.
UBP’yi öne çıkaran anket DP’yi baraj altına itme gayretinde…
Bunun için YDP ile DP’yi bir birine vurdurarak iki partiyi de aşağıya çekecek bir strateji izleniyor.
YDP önce baraj altı idi, sonra barajın hemen üzerinde gösterildi.
Bir sonraki ankette belki de biraz baraj altı gösterilecek.
Böylece DP ve YDP barajı aşmak için birbirine girecek ve sonuçta ikisi de baraj altına kalacak.
Anketi yapan ya da yapanlar buna oynuyor.
UBP’yi tek başına iktidara taşıyabilecek bir rüzgar yaratma peşide koşuyorlar.
Öte yandan bu mümkün olmayacaksa, anketi yapanlara göre TDP ile UBP arasında bir koalisyon modeli de hedeflenebilir.
CTP, Gezici tarafından yapılan anketlerde yerinde saydırılıyor.
HP ise bir miktar aşağıya doğru çekilmiş durumda…
Yani anket aslında seçmenin nabzını yansıtmaktan çok, seçmene yön vermeye ve istenen sonucu ortaya çıkarmaya dönük bir araç olarak kullanılıyor.
Kullanılmaya da devam edecek.
Ve biz seçime aslında konuşulması, tartışılması ve çözümler üretilmesi gereken sorunları konuşmadan gideceğiz.
Ortaya hiçbir partinin somut bir plan, program ve proje koymadığı koşullarda.
Günü kurtaran anlayışın egemen olacağı bir yaklaşım biçimi içinde.
Yarınları daha da zora sokacak sonuçları ortaya çıkarmak üzere…
Ne diyelim, hayırılısı olsun…
