RUM’UN ATTIĞI KAZIK! (BU KAÇINCI AMA?) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Nisan 24, 2024
Köşe Yazarları

RUM’UN ATTIĞI KAZIK! (BU KAÇINCI AMA?)

Bozgun büyük!   “asırlarca Türk Rum halkları bu adada kardeşçe birlikte yaşadılardı”  diyenler ve Kıbrıs siyasi çözümünü bu   “halklar zaten kardeştir”  sloganı üzerine oturtup  “yeniden birleşik”   Kıbrıs efkârında rota tutanlar;  yere göğe sığdıramadıkları Türk-Rum barışı uğruna yenilgiye doyamayan güreşçiler gibi kırk yıldır Rum’dan göz göre  kazık yerlerken;  sonuçta “kurtuluşun ve özgürlüğün” son sözünü yine biz söylemek zorunda kalıyoruz!  “Allahınızı severseniz ne bekliyorsunuz  bu Rum’dan?”
Nitekim sandılar ki AB Parlamentosu seçimlerine Rum adaylarla birlikte ayni listelerden katılmakla hem barışla çözüme hizmet edecekler hem de AB’deki iki sandalyeye kurulacaklardı! 
Pööö!  Öyle bir kazık yediler ki  Güney’de isyanı oynayan seslerinin cahhıraş haykırışlarını Mağusa’da duydum!
Oysa neydi önceleri söylenen?  “Kıbrıs Cumhuriyeti kimliğini gösteren oyunu kullanabilecekti.”  Bir de baktılar ki  Rum adres de istiyor! 
BAŞINDAN YANLIŞ!  Fakat kimselere anlatmak mümkün olmuyor çünkü anlamıyorlar!  Güven yaratıcı önlemler diye diye Rum’a ram olmanın,  dalavereli tezgâhında mekik durumuna düşmenin aldatılmışlığı yaşanırken,  geriye kalması gereken üç beş   “kişilikli ve asil duruşu” bile koruyamayarak  Rum propagandasının dişlileri arasında harcanırlarken;  tabii ki anlamazlar! 
  Fakat asıl “kabahat”  AB Parlamento seçimlerine katılan heyecan dolu barış yanlısı gençlerimizi öncesinde uyarmak gereğini duymayan ekabirin tutumudur!  Nitekim  seçimlere yönelik onca hazırlık ve kampanyalar sürerken ağzını açıp tek kelime söylemeyen Başbakan Yorgancıoğlu  ne zaman ki sandıklardan çapanoğlu çıktı;   “Güney’deki seçim Kıbrıs Türklerini temsil etmez”  demez mi? 
KKTC yurttaşı insanlar kendi inisiyatifleri ile yollara düşmüş aday olmuşlar,  dünya kadar para harcamışlar, tıs yok!  Vakta gibi Rum’un şamarı bir kez daha patladı suratlarda, hem Eroğlu hem Yorgancıoğlu  “bu seçimler bizim değil,  Güney’indir”  deyiverdiler! 
NEYSE:  Döğüşe tokuşa,  koklaşa oynaşa gün gelecek bu adada Rum’dan himmet beklemenin ne büyük hayal olduğu da öğrenilecektir ama inşallah bu “öğrencilik” süresi geçerken eldekileri de kaybetmeyelim.
VE GELELİM ÖZDİL NAMİ’YE:  Önce vurgulayalım ama:  Kıbrıs sorununun bir siyasi yanı vardır  bir de edebiyat yanı! 
Siyasi yanı şu anda müzakere masasında artık bir  teamül halini almışlığı ile  Güney ve Kuzey Cumhurbaşkanlarının bir araya gelip çözüm arayışlarını sürdürmeleridir.  Kıbrıs Türklerini Ankara’nın destek ve taktikleri ile  Eroğlu temsil etmektedir. Dolayısıyla söylemek gereğini duyduk:  Kadrosunun tek yetkili seçicisidir.    Talat da öyleydi hatırlatalım!  
Sorunun  “edebiyat” yanı ise  rengârenk kurdelelerle ambalajlanıp  sarmalandıktan sonra nadide bir mücevherat gibi reklamı yapılan  “barışçı çözümdür!”           Uğrunda söylenmedik yalanlar,  uydurulmadık masallar kalmamıştır!   Barışı çözümü bilmeyenler “barışçı çözüm” diyerek önce kendilerini sonra da halkı kandırmaktadırlar!   Hatta şu müzakere masasında  bile!  
Dolayısıyla Özdil Nami’nin Biden’ın adaya gelişini yorumlarken,  “başarılı olamadık”  açıklamasına hiç şaşmadık!  Çünkü Biden de adaya çözüme katkıda bulmak için değil,   Rum’un sırtını sıvazlayarak desteklerini beyan etmek için geldiydi çünkü Doğu Akdeniz’deki gaz Türk tarafının değil,  Rum’un elindeydi!  Buna karşın yine de Türkiye’ye muhtaç olmaktan kurtulamadıklarından gelmişken bize de göz kırptıydı!
Dolayısıyla Özdil Nami’ye hak veriyoruz:  Eğer başarıdan söz edilecekse  yüzde ellidir dedi.   Bize göre de  diğer ellisi Rusya’ya yönelik Amerikan şovuydu!
Diyelim ve ekleyelim.  Önümüzde yerel seçimler,  Anayasa değişikliklerinin de oylanması ve tabii ki devam etmekte olan müzakere süreci vardır…  Hatırlatalım.  Türkiye’de ise artık çığırından çıkmaya başlamış ve muhtemelen olaylı geçecek olan Cumhurbaşkanlığı seçimleri kampanyası vardır…  Kısaca nasıl dayanırız bilinmez ama  Kıbrıs Türk halkını her yönden stresli bir yakın gelecek bekliyor!  Oysa biz her zamanki gibi iç barış diyoruz.  Çünkü o stresin panzehiri yalnız iç barıştır…
     *********** 

    DEVLET YENİDEN YAPILANACAK DENİYOR.  (ANCAK  BU GİDİŞLE KIYAMET GÜNÜNÜ DE GÖRECEK!)  Haberin doğru olması gerekir çünkü  başka seçeneğimiz yoktur.  Şu TC ile imzaladığımız ve kesinlikle uygulanması istenen Mali ve Ekonomik protokol!  Diyormuş ki TC Büyükelçisi Akça  “uygulamazsanız daha beter durumlara düşeceksiniz.” 
Biz gene bildiğimizi okuyoruz.  “Efendim bünyemize uymuyor.”   “Bizim kendi koşullarımız var.”  “Bizi bizden başkası bilemez…” 
Oysa  “potokol” dediğiniz bu laflara hiç gerek duyurmayacak  kadar çok açık ve nettir:  Diyor ki  o protokolde  “devlet sektörlerini kamburunuzdan silkip atacak,  yeniden yapılanmaya gideceksiniz…” Elçinin buna eklediği ise  “yapmazsanız ayvayı yiyeceksiniz” lafıdır! 
OLAYI  “KIB-TEK”  ÜZERİNDEN ÖRNEKLEYEYİM:  Dün bir arkadaş elinde iki fatura geldi.  Birisi  geçen ayın, 220 TL.  Bu ayın faturası ise 440 TL.  E ne olmuş demeyin.  Çünkü faturalar sayaçları  olmadığı için kablo ile dıştan elektrik akımı alan  apartmandaki  dairelerden birinin. İçinde kimseler de oturmuyor,  boş!   Buna karşın elektrik akımı veriyoruz diyerek  her ay hükmü karakuşi  fatura yazıyorlar!        Kıb-Tek’in bu  ve  benzeri  “hizmetler”  olayının bir yüzü bu!  Öteki yüzüne eski Sayıştay Başkanı şimdilerde Kıb-Tek  Yönetim Kurulu Başkanı  İsmet Akim’in iki ay önce Havadis Gazetesi ile yaptığı mülâkatından alıntılarla bakalım: 
İsmet Akim yakınıyor:  Göreve başlarken Kıb-Tek de diyor tam beklediğimi buldum:  “Kontrolsüzlük,  sahipsizlik,  ilgisizlik,  sorumsuzluk!  Hepsini buldum!
(Devam ediyor)  Sorunlar çözülebilir.  Kurumun 800 kişilik kadrosu var.  650 civarında çalışanı var. 1 trilyon civarında bütçesi var.  Bir masa etrafında yönetmeye çalışıyorsunuz.  Denetim olmadan yönetmek mümkün değil!
…Hükümetle uyum içindeyiz.  Maliye Bakanı ile değiliz!
Personel kötü alışkanlıklar içindedir:  Göreve geç gelmek,  kayıtsız kalmak, bir işi ertelemek,  kurum kaynaklarını gereken hassasiyetle korumamak… İsraf var… (Bu alışkanlıkları gidermeye çalışıyorum diyor…)
YUKARIDAKİ  O BİR İKİ ALINTIYA DİKKAT EDİN:    Çünkü devlet sektörlerinin,  kurumlarının gerçekte KKTC’ye özgü   “malul”  yapısını,  çok deneyimli bir üst kademe bürokratı olan Akim’in teşhisleri ile bir kez daha göreceksiniz.  
Ki onlar hâlâ üstesinden gelinemeyen denetimsizlikler,  sahipsizlikler, ciddiyetsizliklerle    sorumsuzluklardır…  İtiraf edelim,   hâlâ da öyledirler!  Hâlâ devlet kademelerinde bu tip sallapati işler sürüp gitmektedir?           Başka ne diyor Akim?  “Hükümetle uyum içindeyiz ama Maliye bakanı ile değil!”  İşte size bu tip müesseslerin bir başka yönden ayazlanan sorunu!  Hükümetle uyumlu ama Bakanı ile değil! Bu da hâlâ süregelen yetki paylaşımları açmazlarından bir tanesi! 
Ve Kıb-Tek’te de ayazlanan şu gerçek:  “Personelin kötü alışkanlıkları!.”  Oysa ne diyorduk? “Devleti ihya edenler  çalışanları,  üst kademe bürokratlarıdır.  Onlar tekleyip arızalandılar mıydı devlet de arızalanır! 
KISACA:  KKTC’nin tu baştan yeniden yapılanmaya ihtiyacı vardır.  Şimdilerde Anayasa’da yapılan  ve eklenen bazı maddelerle bu yeni yapılanmada  bir kıpırdanma olmuştur ama yeterli olduğu söylenemez.
Çünkü ve nedense mevcut statükonun değiştirilmesinden  korkuluyor!   Özellikle siyasiler korkuyorlar  çünkü  yıllardır tepe tepe kullandıkları “devlet sektörlerini”  ellerinden çıkarmak istemiyorlar! Bu tutum da KKTC’ye pahalıya patlıyor! 
     **********     


KISACA TAKILDIĞIMIZ:  (BELEDİYELERİMİZ HİZMET YARIŞINDAYMIŞ!)   
Dört yıldır  “battık”  diyerek feryat eden belediyelerimize bir afkâr bastı!  Dört yılda yapmadıklarını dört günde yapacaklar! 
Öylesi bir izlenim bırakıyorlar!  Çok  “yapmacık ve çok uydurma”  seçim propagandası” oluyor.   Kaldı ki:
Belediyelerin  “çokluğundan bütçe kısırlıklarına kadar tüm sorunları çözümsüz ortalarda duruyor!” Anayasa’da yapılacak değişiklik de   belediyelere katkı sağlamaktan çok uzak çünkü  idealize edilen yasalar parasal sorunlar aşılmazsa hiçbir işe yaramayacaklar! Kaldı ki bazıları da KKTC gerçeği ile uyuşmuyor!”   Öte yandan:  Kimseler  devletin  “yapısal kusurları” devam eder ve olumsuz yanları   belediyeleri de etkilerken,   seçim sonrasında  nasıl bir mucize yaratıp belediyeleri kurtaracaklarının söylemiyorlar: Oysa asıl söylemeleri gereken şudur:   “Ey seçmen sakın zahmet edip sandığa gelme çünkü battık,  kurtaramazsınız!”

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar