Rum ekonomisi, tarihinin en büyük krizini yaşadı. İnsanların bankalarda paraları battı. Devlet tamamını ödemedi… Binlerce insan işinden oldu… Gençler arasında işsizlik oranı yüzde 44’le tavan yaptı. İflaslar hızla arttı, kapanan iş yerlerinin sayısı 2014 itibarıyla 7 bini aşmış durumda.
Ancak devlet anında bir planlamayla kemer sıkma politikasına geçti. Dış borçlanmayla birlikte, mevduatların tıraşlanması ve maaşların kesilmesinin ardından, özelleştirmeler başladı.
Tüm bunlar sadece 2 yılın içinde oldu.
Bugün kriz halen devam etmekte. Ancak adamlar boş durmuyor. Dün Cyprus Mail’de çıkan haber, gerçekten şaşırtıcıydı. “İçişleri Bakanlığı’nın Lefkoşa için raylı tramvay sistemine geçiş için çalışma başlattığı, çalışmaların 6 ay içinde tamamlanacağı” bildiriliyordu… Çalışma, yatırımın uygulanabilir olup olmadığını belirlemeye yönelik.
Bir hesap yapmışlar, 2020’de Lefkoşa’nın Rum kesiminde trafikte dolaşan araç sayısının 800 bin olacağını bulmuşlar. Bunca krize rağmen tedbir alma yoluna gitmişler ve böylesine büyük bir yatırımı yapmaya hazırlanıyorlar…
Bizim de durumumuz aynı. Lefkoşa tam bir otopark halinde. Zaman zaman trafik resmen kilitleniyor. Acaba çare düşünen var mı? Tek bir caddeyi bile tek yön yapacak yatırımı planlayamayan bizler için, tramvay sistemi tam bir hayal. Oysa bizim onlar gibi finans sorunumuz da olmayabilir. Adam gibi proje ortaya konabilse, Türkiye’nin finanse etmeye hazır olduğundan eminim.
Ama şimdi seçim var, geçim var, kim uğraşacak bu işlerle…
*****
Uyumaya devam…
Avrupa Parlamentosu seçimlerine Kıbrıs Türklerinden de 6 adayın çıkmasını toplum uzaktan takip ediyor. Ne bir heyecan var, ne merak. Herkes de biliyor ki, seçilmeleri uzak ihtimal. Ama seçilseler de, bir şeyin değişeceği yok. Oy vermeye meraklı olanı da duymadım.
Ancak şundan eminim ki, bu gelişmenin getirisi, götürüsünden fazla olacak. Rumlar “İşte size Türk kontenjanı” diyerek, Kıbrıs Türklerine ayrılan 2 sandalyeyi gösterecekler. Hani o çözüm olana kadar boş kalması gereken iki sandalye.
Bir yandan da ne kadar demokratik olduklarını, Türklere hem seçme, hem seçilme hakkı verdiklerini falan anlatacaklar.
Tabii Avrupa da sormayacak “Bu insanların kendi halkının bu sonuçta bir iradesi var mı..? Ya da sizin Kıbrıs’ın Kuzey’inde demokratik bir egemenliğiniz var mı?” diye…
Şimdiden sonra da eğer kazanan olursa, yine Avrupa kapılarında Rum propagandasını çürütmekle uğraşacağız, dert anlatma turlarına çıkacağız “Bu insanlar bizi temsil etmez” diye… Oysa AB, Kuzey Kıbrıs’ta müktesebatı askıya alan kendi kararlarını hiçe sayarak, bile bile bu oyunun bir parçası olmayı tercih etmiş durumda. Bir anlamda Rumlara can simidi atmakta.
İşin bir boyutu bu da, diğer bir boyutu da, KKTC’den resmi bir tutumun açıklanmamış olması. Bir yandan Rumlar, bir yandan AB bu uyutma politikasını sürdürürken, bizim taraftan ciddi anlamda bir çıkış, bir diplomatik çaba yok. Akılda kalan bundan 3 ay önce, CTP-DPUG, TDP Başkanlarının düzenlediği bir ortak basın toplantısı. O toplantıda “Kıbrıslı Türklerin Avrupa Parlamentosu’ndaki temsiliyet hakkının, Kıbrıs Türk halkının iradesini yansıtacağı demokratik bir seçimle gerçekleşebileceği” vurgulanmıştı.
Tabii kimse tınmadı. Süreç ilerledi. Şimdi 6 tane Kıbrıslı Türk aday var. Ama bizim taraftan tık yok.
Yoksa bu konu bile, “aman tabanları kışkırtmayalım” gailesine mi kurban edilmektedir?
Böyle uyumaya devam edersek, daha çok şey kaybedeceğiz…
YERİN KULAĞI VAR
BAŞARISIZLIĞI ÖRTMEK Mİ İSTİYOR:
Partilerin yerel seçimlere yönelik aday tespit çalışmalarının sonuna geliniyor ancak, UBP’nin Mağusa’da aday çıkartıp çıkartmayacağı hala daha bilinmezliğini koruyor. İddiaya göre aday çıkartılmasına karşı olan İlçe Başkanı Resmiye Canaltay, alınacak başarısız sonuçların kendi hanesine yazılacağı nedeniyle UBP’nin Mağusa’da aday çıkartmasını istemiyormuş. Sebep bu olabilir mi acaba..?
KANDIRAN KANDIRANA: Avrupa Parlamentosu seçimlerine Kıbrıslı Türklerin katılmasına karşı çıkan ikinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, bu seçimleri toplumumuz için bir fırsat görenlere, “kandır çocuğu da taksim istesin” diyerek karşı çıktı. İyi de yaptı. Geçen akşam tüm adayları bir TV kanalında dinlerken “Bunlarla aynı ülkede mi yaşıyoruz” diye kendi kendime sormadan edemedim. Birisi çözümün proleter devrimle olabileceğinden söz ederken, bir diğeri Güney’deki Meclis’te bize ait 24 sandalyeyi gidip doldurmaktan bahsediyordu…
BELİRSİZLİK MAKSATLI MI: Kıbrıs sorununun bu yıl içinde çözülebileceği söylemlerine söyleyenler kendileri inanmıyorlar biliyoruz ama vatandaşın kafasını karıştırmaktan da geri durmuyorlar. Oysa söylenmesi gereken bir takım gerçekler var… Üstü kapalı ne anlama geldiği anlaşılmayan haberler, adrese teslim mesajlar… Bu işler vatandaşın sırtını sıvazlayıp oyunu kapmaya benzemiyor tabii…
BİNDİĞİ DALI KESİYOR: Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun bazı UBP belediye başkan adaylarına karşı olduğu ve onların karşılarına “paralel adaylar” çıkarttığı dahi iddia ediliyor. Eğer böyle bir şey varsa, 2015 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu başkan adaylarının da, kendisi aleyhine çalışacaklarını hiç mi düşünmüyor? İddialar doğruysa Sayın Eroğlu, resmen bindiği dalı kesiyor demektir…
MESELE KIBRIS SORUNU DEĞİL, İSRAİL’İN DOĞAL GAZI:
ABD Büyükelçisi Koenig Fileleftheros’taki söyleşisinde Rumlara “Türkiye’ye güvenin” diyor. Bu sözlerin altında, İsrail doğal gazının Kıbrıs üzerinden Türkiye’ye taşınması planı var… ABD ve İsrail, bunun en ucuz yol olduğunu hesapladılar. Ancak Rumlar da mesajı anında yanıtladılar ve ortaya Kıbrıs Girit güzergahını çıkarttılar. Bilin ki bu aşamada artık Kıbrıs konusunda mülkiyet, ya da güç paylaşımı ikinci derecede tartışma konusudur… Sonucu belirleyecek olan, doğal gaz güzergahı konusunda verilecek karardır.
ÇÖPLÜK TEMİZLENİYOR: Maliye Bakanı Zeren Mungan Havadis’e verdiği özel röportajda,”şirketler kuruluyor, hiçbir sorumluluk ortaya konulmadan, vergi mükellefiyetini yerine getirmeden şirketi atıl duruma getirip başka bir şirket kuruluyor. Devlet bir kuruş alamıyor. Bununla ilgili yasal bir düzenleme yaparak, vergi mükellefiyetleri ile ilgili ortaklara sorumluluk getireceğiz” dedi. Daha önce de ülkeyi “şirket çöplüğüne” benzeten Mungan, yıllardır biriken “çöplüğü” temizlemeye karar vermiş…
ZİRVEDEKİLER
Birikim Özgür: CTP içinde sık sık zirveye layık olan bir milletvekili. Cesur, ne dediğini bilen…
AP seçimlerine Kıbrıslı Türklerin Rum kontenjanlarından katılıyor olmasını o kadar güzel eleştirmiş ki… Keşke partisi, daha doğrusu parçası olduğu hükümet de, Cumhurbaşkanı da aynı cesareti gösterebilselerdi…
DİPTEKİLER
Kıbrıs Konusunda Pasif Duruşumuz: 74’ün kayıplarıymış… Tam 90 milyon Euro tazminat. Ya bizim kayıplar? Türkiye’nin çekildiği günden bugüne verdiğimiz maddi manevi kayıpların peşine düşmek hiç aklımıza gelmediği için, tazminat üstüne tazminat yemekteyiz. Biz bu diplomasi dilini bilmiyoruz. Hamaseti hak aramak sandığımızdan, pasif bir pozisyonda bocalayıp duruyoruz.
