RUM LİDERLİĞİ “TEK EGEMENLİKTE” ISRAR ETTİĞİ SÜRECE, UZLAŞMAK ÇOK ZOR OLACAKTIR - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Köşe Yazarları

RUM LİDERLİĞİ “TEK EGEMENLİKTE” ISRAR ETTİĞİ SÜRECE, UZLAŞMAK ÇOK ZOR OLACAKTIR

 

Uzun lafın kısası: Güney Rum liderliği Kıbrıs’ı siyasi eşitlik ilkesinde Türk halkı ile paylaşmak istemiyor.
Aslında bunun için de çok nedenleri vardır: Öncelikle nüfus ve toprak çoğunluğuna sahiptir… Adanın tanınmış devletidir… Türkiye Garanti Anlaşmaları’ndan doğan hakkını kullanmış da olsa 1974’te Barış Harekatı ile adanın güneyine göç etmek zorunda bırakılmıştır… Kuzey’deki mülkünü kaybetmiştir… Bu nedenlerden dolayı adada yeniden barışın tesis edilmesi ve bir federal sistemin oluşturulması için bugünkü siyasi ve ekonomik koşullar yeterli değildir… Ada 1974 öncesindeki siyasi konumuna dönüştürülmelidir ki “federasyon tezi” gerçekleşebilsin…
FAKAT RUM MASUM DEĞİLDİR: Yukarıda, “işte itiraf ediyoruz” deyip “Rum halkının haklılığını” ortaya koyarken bütün bunlara neden olan etkenlerin aynı zamanda Makarios’lu Rum liderliği ile Kilisesi olduğunu da onların kabul etmesi gerekmektedir. Nitekim EOKA ile Türk halkına saldırıp kıyım yapan, evini barkını yıkıp göçe zorlayan, Enosis ideası uğruna 1963’te Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yıkıp Türk halkını jenosit hareketi ile tümden imha etmek isteyen, 1974’te Makarios’a darbe yapıp adayı Yunanistan’a bağlama harekatını gerçekleştiren, başaramadığı için adanın ikiye bölünmesine sebep olan, buna karşın tüm çözüm planlarını ret eden ve hala inatla “adanın tek egemeni benim” deyip önüne konan planları “tek egemen devlet” isteğinde elinin tersi iten Rum liderliğidir.
SON GİRİŞİMLER DE FİYASKO İLE SONUÇLANACAKTIR: Çünkü anlaşılmıştır ki Rum Yönetimi Türk halkını ancak “çoğunluk-azınlık statüsünde” şekillenecek bir federatif sistem içinde kabul edebilir. Bu şekildeki bir statüyü çözüm haline getirdikte bile sonrası dönemlerde Türk halkına ne kadar tahammül edeceği meçhuldür, çünkü Rum’un adadaki Türk varlığına tahammülü yoktur!
ORTAK METİN İSPATIDIR: Öğreniyoruz ki Davutoğlu’nun da müdahalesi ile belki Rum liderliğinin “hoşuna gider” düşüncesinde Türk tarafının Anastasiadis’e Downer aracılığı ile gönderdiği öneriler yine iltifat bulmamıştır!
Çünkü Anastasiadis, Türk tarafının, “Birleşik Kıbrıs iki eşit halktan kaynaklanan tek egemenliğe sahiptir ve Kurucu devletler birbirleri üzerinde hak iddia edemez ve kuramazlar” tezini kabul etmemektedir…
Yine öğreniyoruz ki Anastasiadis sorunu aşmak için (çünkü AB ile BM’lerden baskı görmektedir) bir B planı hazırlamış ve Güney’deki Rum siyasi partilerini de bilgilendirmiştir… Hemen belirtelim: Bu plan “Annan planından daha karmaşık ve Türklerle Rumları bir federal düzende tutamayacak kadar muğlaktır!
Ne var ki Anastasiadis “bu sondur” demiyor… Demek ki “ortak metin” tartışmaları, taraflar müzakere masasına oturana dek devam edecektir… Öyleyse devam!
**********     
HİÇ GAİLEMİZ YOKMUŞ GİBİ ALIN BİR DE “CEMAATLE AKP HÜKÜMETİ KAVGASI”
Ne kadar siyasi çözüme bağlıdır bilinmez ama aslında müthiş bir usancı yaşıyoruz… Hayatımızın parçası haline gelmiş cep telefonlarımıza gün içinde düşen mesajlar, önümüze serip okuduğumuz günlük gazeteler, ekranlardaki haberlerle tartışmalar, kahve köşelerindeki sohbetlerimizle dedikodular… Tadı tuzu kalmamış kasvetli haberlerle sarmalanıyoruz… Türkiye’ye bakıp bakıp “vay canına diyoruz… Neler oluyor neler!” Olagelenleri izlerken küçük dilimizi yutmak ne kelime! Şapşallaşıp konuşma melekemizi yitiriyoruz!
Bir yandan Anastasiadis’li Kıbrıs siyasası öte yandan Türkiye’deki bitmez tükenmez “hesaplaşmalar” kavgası!
Ki arkadaşım rahmetlik Hüseyin Ateşin’in organize ettiği o bir iki günlük ziyareti anımsadım. 1990’lar olmalıydı… Fethullah Gülen cemaatinin davetlisi olarak on, on iki kişiden oluşan gazeteciler taifesi İstanbul’a uçmuştuk. Gazeteci refiklerim iyi hatırlayacaklardır. Bir Cumartesi olmasına karşın eğitim ünitelerini ziyaret etmiş, bilgiler almıştık. Gencecik insanlar bilgisayarlarının başlarında harıl harıl çalışıyorlardı… Hepsi de cemaate ait özel okullardan yetişmiş, seçkin beyinlerdi…
İlkokul seviyesinde kolejleri, Fatih Lisesi ile Fatih Üniversitesi’ni de ziyaret etmiştik… Devasa baskı makineleri ile gazetelerini de…
Bir sitedeki villalardan oluşturulmuş kolejlerinden birinde okul müdürü ile konuşurken, Hasan Kahvecioğlu, “Sizi bize yanlış tanıttılar. Gittiğimiz her yerde Atatürk fotoğrafları ile karşılaşıyoruz” diye sormuş, ben de onaylayarak “merak ettiğimi” söylemiştim… Müdür tebessüm ederek yanıtlamıştı: “Bizim hiç acelemiz yok. Hedefimizi kırk yıl sonraya göre çizdik!..”
O “hedefin” ne olduğunu tabi ki biliyordum. En azından, bazılarının arkadaşlarım olan Nakşibendi tarikatı Şeyhi Nazım Kıbrısi’nin “müritlerinden” biliyordum. Biliyordum ki Atatürk Halifeliği ilga ettiği için fena halde canları sıkkındı ve bu nedenle adını hep “Mustafa Kemal” olarak telaffuz ediyorlardı… Yani sadece Türkiye’yi düşmandan kurtaran asker Mustafa Kemal. “Devrimci Atatürk” değil! Bu anlayışları ile de “Solcularla” buluştukları bir ortak noktaları oluyordu… Çünkü onlar için de devrimleri ile Atatürk, “Solu değil sağ düzeni yeğlemişti!”
Belli ki Türkiye’de hala taşlar yerine oturmadı… Ortadoğu’ya yönelirken Liberalizmden kopmaya başlayan Erdoğan’lı AKP gitgide otokrat bir siyasi konuma dönüşmeye başladı… Fethullah Gülen’li cemaatin en büyük gelir kaynakları olan ve söz konusu o gelecekleri hedefleyen “dershanelerine” çomak sokuldukta da bir zamanlar “aynı yolları kardeş kardeş yürürlerken” işte şimdilerin kavgaları koptu!
Olaylar Kıbrıs’ı dolayısıyla bizi etkiler mi? Etkilese ne yazar? Hamalın zoru çatlayana kadardır… Sonrası vız gelir tırıs gider…


**********     
GENÇLERİMİZİN KÖR TALİHİDİR: BİR YANDAN İŞSİZLİK, BİR YANDAN ŞANSA KALMIŞ HAYATLARI
Bazı sorunlarımızı “amanı olmayan” kansere dönüştürdük. Trafik bunlardan birisi ise gençleri saran “kötü alışkanlıklar” da diğeridir…
Nitekim zaman zaman haberleri dalgalanır: “Tasarrufunda uyuşturucu bulundu! Okullarda uyuşturucu kullananlar artarken orta okullara kadar indi! Kumar illeti önlenemiyor! Gençler bet ofislerden çıkmıyorlar!”
Öğretmenlik dönemlerimden bilirim. “En çok gürültü patırdı sesleri işitilen sınıflar, öğrencilerinin yapacak hiçbir şeylerinin kalmadığı sınıflardı…”
Her yıl yüzlerce üniversite öğrencisi mezun ediyor yüzlercesi ile işsizler ordusu yaratıyoruz… “İşsizlik avaracılıktır…” Düşünün ki Sanayi devriminin ilk adımları atılır ve İngiltere’de buharlı makineler çalışmaya başlarken, “makineleşme” nedeniyle işçiler büyük oranda işsiz kalacaktır korkusu, Marks’ın en büyük öğretisi olan Marksizmi yaratır…” Bizde “Bet Ofisleri yaratmış!”
Dün “Toparlanıyoruz Hareketi”nin uyarısı nedeniyle yeniden medyaya yansımıştı. Gençler Bet Ofislerden çıkmıyorlarmış…
Ne yapsınlar ki? Aş, iş haklarının kalmadığı memlekette “yaşama şansı” arıyorlar! Tüm umutlarını “ya çıkarsa” olasılığına bağlamışlar…
Pardon! Kötü alışkanlıklara ne bahane uyduruyoruz ne de soruna kulp takıyoruz. Sadece mevcut siyasi koşullarla sosyo ekonomik koşulların yaratığı toplumsal zafiyetlere mim koyuyoruz… Sonuçta bizim de çocuklarımız, torunlarımız vardır… Bu ülkede hayat hakkı ararlarken geriden gelenler çok daha fazla arayacaklardır…
Yıllardır “özel sektörün” güçlendirilmesi gerektiği bunun için savunulmuştur. Yıllardır “beş yıllık planların yapılması fakat asla sapmaların olmaması gerektiği bunun için söylenmiştir… Yıllardır “Kooperatifçilik sistemi” bunun için önerilmiştir… 1974’lerden sonra “kolektif düzenler” yaratılması gerektiğinin kitapları bunun için yazılmıştır… Bu nedenle çözüm olana dek “seferberlik toplumu” olarak yolumuza devam etmemiz gerektiğini söyleyip yazmışımdır…
OYSA: Bugün geldiğimiz konumda “her koyun kendi bacağından asılır” tevekkülünden öte bir toplumsal politikamızla felsefemiz yoktur!
Kendimizi çözüme endeksledik. Güzel de o “çözüm” dediğiniz 40 yıldır zaten hayatlarımızı ipotek altına almış tartışılıyor! Ne olacağı var ne görecek olanı!
Hep işimize bakalım diyoruz, beceremiyoruz! Sonuç ortadadır. Yetişen gençlerimizi bet ofislere mahkum ediyoruz!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar