“Ruhum yaralandı” - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
KıbrısManşet

“Ruhum yaralandı”

bengül gargınsu

CTP PM üyesi Bengül Gargınsu, Radyo Havadis ve Havadis Web TV’de, Melek Arabacıoğlu’nun hazırlayıp sunduğu Kulis programına katılarak,  tutuklanma ve polisteki tutukluluk sürecinde yaşadıklarını anlattı

https://www.facebook.com/HavadisGazetesi/videos/319414745441256/


CTP PM üyesi Bengül Gargınsu, zor bir süreç yaşadığını belirterek ruhunun yaşadığı olaylar neticesinde yaralandığını söyledi.

“Kitabın suç olduğunu hiç bilmiyordum. Kitabın suç olduğunu öğrendim” diyen Gargınsu, önce her şeyin bir şaka gibi geldiğini söyledi.

Polisin evini bastığında, neden geldiklerini sorduğunu söyleyen Gargınsu, “Bana silah sordular, yanıcı patlayıcı madde sordular ben de onlara ‘bizde öyle şey olmaz, olsa olsa kitap olur’ dedim” diye konuştu.

Polis hücresinde ilk gün kötü bir muamele ile karşılaştığını anlatan Gargınsu, tutuklu kaldığı sürece yemek yemediğini ve hiç uyumadığını belirtti.

Bengül Gargınsu, Radyo Havadis ve Havadis web TV’de, Melek Arabacıoğlu’nun hazırlayıp sunduğu Kulis programına katılarak,  tutuklanma ve polisteki tutukluluk sürecinde yaşadıklarını anlattı, Arabacıoğlu’Nun sorularını yanıtladı.

 

Soru: Polisler evinize geldiklerinde siz ne yapıyordunuz? Sonrasında neler yaşadınız?

“Onlar kitap için gelmemişti”

Gargınsu: Zor bir süreçti. Bedenim yaralı değil ama ruhum çok yaralandı. Hiç beklemediğim bir anda bu olayı yaşadım. Kitabın suç olduğunu hiç bilmiyordum. Kitabın suç olduğunu öğrendim. Bana ilk şaka gibi geldi. Hatta Salahattin Demirtaş’ın Seher kitabını ve Ahmet Şık’ın kitabını aldıklarında şaka mısınız diye sordum.  Altı, yedi tane polisin benim evimi basması, ‘arama yapacağız’ demesi beni çok şaşırttı. Aklıma ilk olarak Dike Doğan’ı getirdi. O yüzden ben onlara ‘galoş giyin’ demedim. Direk ‘girebilirsiniz, halılara basabilirsiniz’ dedim ama o an aklımda onlarca şey dönüyordu. Zaten banyodan çıkmıştım ve koridorda iki erkek ve bir kadın polis bekliyordu. Onlara giyinmek için odaya girmek istediğimi söyledim ve arkalarını dönmelerini istedim. Kadın polis benimle beraber odama girdi ve giyinene kadar odada benimle kaldı ve delil karartacağımdan falan korktular herhalde çünkü onlar kitap için gelmemişti.  ‘Evime niçin geldiğiniz?’ dediğimde polisler bana silah sordular, yanıcı patlayıcı madde sordular ben de onlara ‘bizde öyle şey olmaz, olsa olsa kitap olur’ dedim. İlk benim odamı sordular, hangi odada kaldığımı gösterdim. Sonra kızımın odasını sordular, onu da gösterdim. Aramaya ilk kızımın odasından başladılar. Odaya ilk erkek polisler girmeye çalıştı, ben de müdahale ettim ve odaya girmelerini istemedim. ‘Burası bizim mahremimiz’ dedim ve gelen kadın polisin istediği kadar odayı arayabileceğini söylememle birlikte polislerle aramızda bir itiş kakış oldu ve polisler bana bağırarak ‘bu kadın polisi getirmemizdeki sebep senin üstünü aramasıdır’ dediler. Erkek polisler odayı didik didik ettiler, her şeyi yerlere döktüler, sarı kırmızı, yeşil atıklarımız, bilekliklerimiz, şallarımız vardı. Önce onları aldılar sonra kitaplığa geçince onların değersiz olduğunu düşünüp bıraktılar ve kitaplıktaki kitapları topladılar ve bana ‘bizimle beraber geliyorsun’ dediler. Saçlarım ıslak ayağımda çorap yok, beni alıp merkeze götürdüler. Gelen polisler en az üç saat arama yaptı ama onlar bir saat on beş dakika arama yapıldığını iddia ettiler.

Soru: Polisler sizi merkeze götürdüklerinde neler hissettiniz? Avukatınıza ulaşma şansınız oldu mu?

“İnsanı öyle bir karambola getiriyorlar ki…”

 Gargınsu: Polis bana ‘bizimle beraber gidiyorsun’ dediğinde ben şöyle düşündüm.  ‘Şimdi beni merkeze götürecekler, orda bana kitapların yazarlarının isimlerini cisimlerini soracaklar,  tutanak tutacaklar, imzamı alacaklar ve evime döneceyim, ilerleyen bir tarihte de herhalde mahkemeye çıkarılacağım’ ama durum öyle olmadı. Polisler evime baskın yaptıkları anda ben zaten avukatıma ulaşmıştım ve durumu anlatmıştım. Avukatım bana ‘sakin ol ifade vermeme özgürlüğün var ifade verme’ dedi. Ben zaten Kadının İnsan Hakları dersini almıştım ve haklarımı biliyordum. Haklarımı bildiğimi bilmelerini istedim ve ifade vermeme özgürlüğümü kullanarak ifade vermedim. İnsanı öyle bir karambola getiriyorlar ki ben bunun sadece Türkiye’de Türkiye Polisi tarafından yapıldığını sanıyordum. Aklımın ucundan dahi kitap yüzünden tutuklanacağım geçmezdi. Görevli polisler bana ‘aranan bir şahıs daha var’ deyip durdular ama o şahsın kızım olduğunu söylemediler.

Soru: Polis Merkezine geldiğiniz andan itibaren nelerle karşılaştınız?

“Bana merkeze gittiğimde gözaltına alındığımı söylediler”

Gargınsu: Evden çıkış sürecimde ayağımda çorap bile yoktu. Bana ‘karakola kadar bizimle geleceksin’ dediklerinde hatta ‘kendi arabamla geleyim, neyle geri döneceğim?’ dediğimde ‘olmaz’ dediler. Bana merkeze gittiğimde gözaltına alındığımı söylediler. Ailemi aradım, ‘bana çorap ve üstümü örtecek bir şeyler getirin’ dedim, meğer battaniye almıyorlarmış. Yedi saate yakın yukarıda kaldım. Bana kitaplarla ilgili, nerden aldığımla ilgili, içerikleriyle ilgili ve niçin okuduğumla ilgili bir suru sorular sordular. Ben haklarımı bildiğim için hiçbirine doğru düzgün cevap vermedim. Bir polis arkadaş tekrar sorunca ‘siz de okuyun ufkunuz genişlesin’ dedim.

Soru: Evinizden alınan kitaplar hangileriydi?

“Hala okumadığım kitaplar da vardı onları okumayı çok isterdim”

Gargınsu: Evimden alınan kitaplar birçok insanın evinde olan Lefkoşa’da bin tane evi arasanız üç yüz dört yüz evde bulabileceğiniz kitaplardır.  Alınan kitapların içinde hala okumadığım kitaplar da vardı ve onları okumayı çok isterdim ama şuan aklıma gelen birkaç kitabı size sayayım. Ahmet Şık’ın kitabıydı biri mesela. Ahmet şık şu an TBMM’de Milletvekilliği yapıyor. Bu kitap MİT Tırları ve Türkiye’deki Cumhuriyet Gazetesi yazarlarının hapse atılma olayını anlatıyordu. Selahattin Demirtaş’ın Seher kitabı vardı ki bu kitap bir öykü kitabıdır ve içeriği sevgi, saygı ve barışa dayalıdır eminim ki birçok insan da bu kitabı alıp okumuştur. Seher zaten cezaevinde yazılmış bir kitaptır ve içinde ne terör ne terör örgütüne yardım yataklık ne de terörle ilişkili bir şey yoktur.

Soru: Bir kadın olarak ihtiyaçlarınızın karşılanması konusunda yaşadığınız sıkıntılar ve insani şartların olmadığına dair açıklamalarınız vardı neydi bunlar?

Gargınsu: Yukarısı çok kötüydü. Tuvalet ihtiyacını karşılayamıyorsun. Bir kadın eşliğinde üçüncü kata çıkarılıyorsun ve oradaki tuvaleti kullanabiliyorsun. Beni 7.5-8 saatten sonra hücreye indirdiler. Polis eşliğinde evimde giyinmiştim, polis eşliğinde tekrar soyundum. Kontrol edildim ve öyle aldılar beni hücreye. Hücrede yalnız değildim. Başka tutuklu kadınları da görünce kendimi daha güvende hissettim.  Sigara istediğimi söyledim, bana sigara getirdiler ama kadın polis olmadığı için erkek polis kadın hücresine giremeyeceği için bana iki kilitli kapının altından attılar. Pis bir zemin vardı ve o pis zemine sigarayı yakıp atıyorlardı. Ulaşamayacağım bir yere atmışlarsa da mop değneği ile iterek almamı sağlıyorlardı. Aynı şey su için de geçerliydi. Ben buna çok kızdım, yukarda maruz kaldığım kötü duruma da kızmıştım ve aşağıda da kızınca görevli polise ‘avukatıma ve aileme söyleyin, bana yemek getirmesinler, burada kaç gün kalacaksam yemek yemeyerek sizi protesto edeceğim, bana çok kötü davranıyorsunuz’ dedim ve çıkana kadar yemek yemedim.  Hücredeki bu davranış sadece bana değil hücredeki tüm tutuklu kadınlara da yapılıyordu. Orada bulunduğum süre boyunca çok kötü şeyler yaşadık. Eleni diye bir Rum tutuklu kadın hücrede sara krizi geçirdi. Kapıları yumruklamamıza bağırmamıza rağmen müdahale geç yapıldı. 10 dakika boyunca ben ve hücredeki diğer kadınlar Eleni’yi tutmaya çalıştık ama erkek polis gitti, kadın polis geldi. Sonra o polis bir yukarı, bir aşağı gidip geldi, anahtarı aradı buldu, getirdi olmadı, tekrar gitti ve en sonunda anahtarı bulup kapıyı açtılar. Gelen kadın polis bize ‘ben bütün gün sizin başınızda mı bekleyeceğim yukarı çıkmadan?’, deyince öğretmen olan bir tutuklu kadın kızdı. O arada gelen muhaceret polisi kadın polisi uyardı. ‘Siz bu Rum kadını burada tutarak siyasi bir kriz yaratıyorsunuz. Rum polisi kadını aramaya başladı’ diyerek kadını apar topar ambulansla hastaneye kaldırdılar.  Birinci gün muameleler çok kötüydü, ikinci gün bu muameleler daha iyi oldu, bunu inkâr edemem. Kıbrıs’ta tutuklanacağımı ve bunları yaşayacağımı rüyamda görsem inanmazdım.

Soru: Bu olay meydana geldiği andan itibaren adınız terör ile terör örgütü propagandası yapmak ile yan yana anılıyor bu konuda neler söylemek istersiniz?

Gargınsu: İnsanlar önce beni tanısınlar. Araştırsın, sorup soruştursunlar. Beni tanıyanlara sorsunlar ve benim silahla propagandayla herhangi bir terör örgütü ile hiçbir bağlantım olmadığını benim sadece barışı savunduğumu ve bunu hem Türkiye’de hem de burada yaptığımı bilsinler, öğrensinler. Ben barışı savunuyorum, çocukların ölmemesi gerektiğini düşünüyorum, bunu görsünler istiyorum.

Soru: Sizi bu üç gün içinde en çok etkileyen şey neydi?

Gargınsu: Avukatım ikinci gün bana gelip kızım Simge’nin gözaltına alındığını ve yaklaşık dört saat ifade verdiğini söylediğinde o an çok etkilendim. Aile bağı olan iki tutuklunun aynı suçtan, aynı yerde gözaltında tutulamayacağını söyledi ve Simge’yi Demirhan Polis Karakolu’na götürdüler. Oradaki şartlar da çok kötüymüş. Hücrenin çok soğuk ve battaniyelerin çok ince ve eski olduğunu söyledi. Ama benim uğradığım sözlü şiddete uğramadığını duyunca içim rahatladı. O kadar gece orda kaldım, uyumadım o akşam ise hiç uyumadım.  Tüm bunların geçeceğini ve beyaz defterimizin bir kenarına yazılacağını düşündüm. Sabah yukarı çıkarttılar ve elimi kelepçelemeleri için uzattım, ‘kızın gelecek ikinizi bir kelepçeleyeceğiz’ dediklerinde kızımla ellerimizi uzattık ve kelepçeyi taktılar. Bana yüzümü örtüp örtmek istemediğimi sordular, ben de ‘yüz kızartıcı bir suç işlemedim o yüzden örtmeyeceğim’ dedim. Kızım da üzerinde mont vardı ve sıcaktı o da montunu çıkarttı ve dışarı çıkarıldık. Beni etkileyen diğer şey ise mahkemeye gittiğimizde karşılaştığımız o büyük kalabalıktı. O kalabalık bana çok büyük bir güç verdi. O kalabalıkta tanımadığım ama bana destek olan herkese bir kez daha buradan da teşekkür etmek istiyorum. Ben de tanımadığım birçok insan için düzenlenen eyleme gitmiştim tanımadığım onca insanın bana destek olmak için orada olmaları gerçekten çok etkileyiciydi benim için

Soru: Duruşma salonunda size yapılan ithamları dinlerken neler hissettiniz? Suç unsuru teşkil eden kitaplar arasında terör örgütü propagandası yapan bir kitap var mıydı?

Gargınsu: Bana yapılan suçlama terör örgütüne propaganda yapılacak kitaplar bulundurma, kırmızı on beş santim uzunluğunda kendi yaptığım ve boyadığım bir kırmızı sandık ve kırık bir Casio saatten geldi. Ben o an bunları duyuyordum ama kim vardı, kim yoktu ne konuşuluyordu çok da duymuyordum. Kendimi kapalı bir kutunun içinde başka diyarlarda hissettim. Avukatımın bu suçlamalara itirazı oldu. Bu itiraz ilk gün de oldu. Bana yapılan suçlamalardaki kitapların içeriğinde sevgi barış ve aşk vardı, ama onlar ne kitapları ne de içeriklerini bilmiyordu. O kitapların arasında İmralı Notları da vardı. İmralı Notları devlet eliyle çıkan basılan ve yayılan bir kitaptır. Ben bu kitapları devletin denetiminde olan kitapçılardan aldım. Ben aldıktan sonra yasaklandıysa ben bunu bilemem ki. Kitabı almanın ve okumanın suç olacağını hiç düşünmemiştim. Beni bununla itham etmelerine hala şaşkınım.

 

.

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar