Suni gündem yaratıcılar “cami açılışı gündemi ile” gündemi meşgul ettiler ama Türkiye’nin yeni yönetiminin başkanı Recep Tayip Erdoğan’ın bugün KKTC’ye yapacağı ziyaret Kıbrıs sorunu açısından çok ama çok önemlidir.
Yakın geçmişe bakarsak Dışişleri Bakanı’nın “iki ayrı devlet” dayatması son durduğumuz nokta idi.
Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu’nun “Rumlarla federasyon temelinde bir anlaşmaya varmamız mümkün değildir artık iki devletli bir çözümü istememiz gerekir” tartışmasını açması aslında bir nabız yoklama idi.
Bu nabız yoklamanın sonucu buralarda ciddi bir dalgalanmaya yol açtı.
Destekleyenler ve karşı çıkanlar birbiriyle kıyasıya tartışmaya tutuştu.
Tartışmaya tutuştular fakat ortaya elle tutulur bir sonuç çıkmadı.
Her zamanki kısır döngümüz içinde debelenip durduk.
Ta ki Akıncı’nın “Guterres belgesini onaylıyorum” açıklamasını yapana kadar.
Bu müthiş bir açılımdı.
Ayrılıkçılığı değil, Kıbrıs Türkünün hala çözüm için bedel ödeyebileceğini ortaya koyuyordu.
Kıbrıs Türkünün çözüm çizgisinden asla ayrılmaması gerektiğinin yeniden teyidi idi.
Ve her daim büyük önem verilen “uluslararası toplumu” derinden etkileyen bir pozisyon oldu.
Lefkoşa’da “elçilik” kaynaklı kimi güç merkezleri “işbirlikçilerini” de kullanarak Akıncı’ya saldırdılar.
“Sen kime sordun da böylesi bir açılım yaptın” diye çemkirdiler.
“Kıbrıslı Türklerin iradesi yoktur, tamamıyla Ankara’nın kuklasıdırlar” şeklindeki Rum görüşüne hizmet ettiler.
Adeta Kıbrıs Türkünü sıfırla çarptılar.
Öyle ya “buralarda Ankara yani Erdoğan ne derse olur. Kıbrıs Türkü sadece Erdoğan’ın kuklasıdır…”
Bu tavır Kıbrıs davasını kaybetmenin bir adım öncesidir.
Kıbrıs sorununda Kıbrıs Türkünü çıkarınız geriye hüsran kalır.
***
Türkiye’de, tarihi bir seçim yapıldı ve bu seçimi Erdoğan kazandı.
Önümüzde duran birinci realite budur.
Yani, Kıbrıs sorunu açısından Cumhurbaşkanı ve hükümet dahil tüm yöneticilerimiz artık Erdoğan ile yakın teşrik-i mesai yapacaklar.
İkinci gerçeklik ise şudur;
Eğer CHP iktidar olsaydı muhtemelen şu sıralar büyük bir kaos yaşıyor olacaktık.
CHP’nin resmi propagandasının “Erdoğan Kıbrıs’ı satıyor” olduğunu düşündükçe yaşayacağımız travmanın boyutlarını kestirmek çok zor değildir.
Geriye kalan şudur;
“Cami tartışmalarından” kurtularak, Erdoğan’ın önüne bütünlüklü bir çözüm planı koymak şarttır.
Bu çözüm planını tüm çevrelerin de sonuna kadar desteklemesi şarttır.
Cumhurbaşkanı Akıncı’nın “Guterres belgesine varız” tavrı asgari müştereğimiz olmalıdır.
Ve inanın ki başka çıkış noktamız yoktur.
Erdoğan’ı ikna etmek de yöneticilerimizin görevidir.
Bu gün o gündür…
