Pazar Sohbetimdir: (Fark Edersiniz Ki Geçmektedir Zaman) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Köşe Yazarları

Pazar Sohbetimdir: (Fark Edersiniz Ki Geçmektedir Zaman)

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

VE İŞTE O GEÇMİŞ: Yıllar ilerledikçe hayatınızı kısaltırken, fark edersiniz ki artık siz  yazmıyor,  anlatıyorsunuz. İster gazete sayfalarında olsun ister dostlar sohbetlerinde…

Ve fark edersiniz ki geçen zaman içinde, artık “ne olacağım” demiyorsunuz. “Ne olacaklar” diyorsunuz etrafınız ve aileniz kalabalıklaşırlarken…


Sonra nasılsa yalnız kaldığınızı görürsünüz ansızın.. Etrafınız boşanır, çok sesliliğin yerine sessizlik, kalabalıkların yerine ıssızlık çöker…

“Zaman” mefhumunun çekip gittiğini de fark edersiniz.. Güneşin doğuşu ile batışı, saatlerin sürekli ilerleyişine karşılık, fark edersiniz ki siz hep ayni yerdesiniz…

Mevsimler gelip geçerken fark edersiniz ki her sabah uyandığınızda ilk yaptığınız hareket, başınızı yukarıya kaldırarak gökyüzüne bakmaktır… Fark edersiniz ki artık yazlar, kışlar, baharlarla değil, günlerle ilgilenirsiniz…

Ve bir koca boşluk hissedersiniz hafta sonları tatilleriyle bayramlarda seyranlarda.. Fark edersiniz ki artık sevinmiyor, heyecan duymuyorsunuz tatil yapılan günlerde…

Ve çok ama çok pişman olursunuz yürek sızılarında! “Keşke yapmasaydım” dediklerinizle “keşke ben de yapsaydım” dediklerinizin heyamolasında gidip gelirken, hayatı ne kadar boş ve kof geçirdiğinizin hayıflanmasında bir “of” çekersiniz çaresiz…

Fark edersiniz ki olmanız gereken yerde değilsiniz! Bir kez daha hayıflanırsınız  pişmanlıkla…

Ve fark edersiniz ki her mevsim değişiminde karıncalar gibisiniz artık.. Kış gelirken bir telaş başlar kapanırken içinize.. Ve hep yazın gelmesini beklersiniz…

Vesselamı kelam fark edersiniz ki geçmektedir zaman…

****

       VE KADIN:  Biz annemizi, “anneler günü” yokken hayatımızda, derler ya, hayatımızdan çok severdik.. “Ana gibi yar olmadığını” bilmezdik ama ne zaman yaslasak anamızın göğsüne başımızı, bunu hissederdik…

Bizim kuşaklar fukaraydılar.   Fukara insanların evlerinde hırgür   eksik olmaz, bir dilim ekmek için bile kopardı kavgalar…

Ama söz konusu oldu muydu çocuklar, hale hale bir muhabbet sarardı  her yanımızı..

En zor evlilikler bile “çocukların” hatırına sürdürülürdü. Analar saçlarını süpürge ederlerken çocukları için, babalar “okusunlar” diye  paralanırlardı paramparça olurcasına..

(Son zamanlarda haberlerine yorumlarına daha sık elliyoruz. Kadına şiddet artmış, evlilikler kadar ayrılıklar olagelmekte! Ve anlıyoruz ki zaman  değişmiş ana baba birlikteliğini artık çocuklar da sağlayamaz olmuşlar, onlar da savrulmakta anaları babalarıyle birlikte…)

Fark ettim ki çok değişmişiz.. Bizim babalarımız ve analarımız “aşkım” demezlerdi birbirlerine. Hatta çoğu karı koca “bey” ve “hanım” kelimelerini eklerlerdi adlarını çağırırken eşlerinin.                                                   Var mıydı şiddet? Olmaz mıydı. Ama kol kırılır yen içinde kalırdı. Yıllar sonra anlatırdı analar evlatlarına: “Çok çektim çokkk” diyerek!

Şimdi hiçbir kadın çekmiyor, belli! Ve çok erken bitiyor “aşkım” deyişleriyle başlayan cicim günleri.. Sonrası “lanet olsun” bağırmalarıyla sürerken, fark ediyorsunuz ki artık hayat çok zor gerçekten!

****

VE PİSLİK!  “Keşke fark etsek” görüp ellemektense! Pis olduk pis!

Oysa bizim analarımız önce evlerinin önündeki  toprak yollarını süpürürlerdi sabah sabah, sonra temizliğine girişirlerdi evlerinin. Bir kültürdü böylesi kapı önü temizlikler. Demek  bir kültürdür “pislik” de.

Yeni fark etmedim ama memleket bir baştan bir başa pisliğin içinde yüzüyorsa, öyle olmalı mutlaka!

Fakat bunu yeni fark ettim: Pisliği yaratan “kültürün”  adı konmadı ama  “çevre kirliliği” diyorlar yarattığı eserine!

*****

VE ARABA SEVDASI: Bir zamanlar diyordum ki “o insandır ki aklı ile hükmeder makineye, makine ona hükmetmeden!”

Ayağınızın altındaki pedallarla elinizdeki direksiyon, iradeniz ve aklınızla beceriniz oranında  sizindir.. Ki artık arabanız “dur be” deseniz duracak müthiş bir teknolojisinin eseri oldu olacak kadar ileridedir.

Ve hükmettiğiniz o araba  oldu oluyor, neredeyse kendi yolunu kendi kendine gidecek kadar elektronik beyinle donatılmış  o arabadır..

Buna karşın insanlar ellerinin ayaklarının altındaki bu muhteşem makinelere hükmedemedikleri için ölümcül kazalar bitmiyor, sürekli çoğalıyorsa…

Düşünmez misiniz? “Aklımız arabaları yönetemeyecek kadar gerilerdeymiş meğer!”

Demek kadına şiddet bunun sonucuymuş!

Demek çevre pisliği bunun  sonucuymuş!

Demek trafik kazalarının yoğunluğu bunun sonucuymuş!

Ve demek bir türlü “iyi yönetilemediğimiz” de bunun sonucuymuş! Beyinsizlik her halde..

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar