Özelleştirme değil, işletme devri... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

Özelleştirme değil, işletme devri…

Dün Radyo Havadis’te gündemin önde gelen konusu elektrik zammı ve özelleştirmeyi konuştuk. Biraz ezber bozduk. Ne hal ise “özelleştirme” sözüne karşı bir önyargı oluşmuş ülkemizde. Bu sözden öcü gibi korkar olduk, biraz da psikolojik olsa gerek bu korku. O zaman özelleştirme yerine “iyileştirme”, “işletme devri” desek belki kulağa da hoş gelecek… Evet gündem “ne olacak Kıb-Tek’in hali?”…Yapılan astronomik zamla kurumun kurtulacağına inansam amenna. Ama görünen köy kılavuz istemez derler ya, Kıb-Tek’in kurtuluşu için yapılan bu zamlar, kurumu değil, sadece orada çalışanları kurtarmaya bile yetmeyecek. Bakan Sennaroğlu’nun açıkladığı “Kıb-Tek’in yol haritası”ndan kim ne anladı söyler misiniz? Kurumu kurtaracak ciddi ne var bu “plan”ın içinde. Sadece zam, popülizm ve günü kurtarma gayreti… İnanın özelleştirilse zamlar bu kadar insafsız olmayacaktı… Zam yapmakla kurumun kurtulamayacağı, kısa bir süre sonra yine başa dönüleceği gün gibi ortadadır. Siz zam da yasanız, fiyatları otomatiğe de bağlasanız, dipsiz kuyuya atılan taş gibi kaybolup gidecektir… Bu nedenledir ki, özelleştirmeden korkmak gerekmez. Sadece, özelleştirme ile devletin ve toplumun çıkarlarını nasıl koruyacağınızı iyi hesaplamanız, etkin bir denetim konusunda nasıl önlemler alabileceğinizi hesaplamanız gerekmektedir. Ve en önemlisi de, çalışanların bu süreçten sonra en az zararla nasıl çıkacağının formülünü bulmanız gerekmektedir. Bugün 400 civarında olan çalışan personelin, sosyal hak ve menfaatlerinin korunması, istihdamı bu süreçte en çok sıkıntı yaratacak konuların başında gelecektir. Ancak bir gerçek de vardır ki, Kıb-Tek çalışanları toplu sözleşme ile diğer kamu çalışanlarına oranla yaklaşık %50 bir avantaj elde etmişlerdir. Buna ilaveten yine toplu iş sözleşmesi ile mevcut maaşlarına ilaveten, birtakım bazı maddi haklar da elde etmişlerdir. Örneğin “elektrik katkı parası”, “aile yardımı” adı altında yaklaşık bir asgari ücret kadar “avanta” bir maddi destek almaktadırlar. Sendikaların meşhur lafıdır, “verilen hak, geri alınmaz” diye. Özdemir Tokel yayında dedi ki; “Evet, verilen haksa, geri alınamaz. Ama verilen haksızlıksa, yine mi geri alınamaz?..” Aynı sorunları çok yakın bir geçmişte Lefkoşa Belediyesi’nde de yaşadık. “Verilen hak geri alınamaz, maaşlarımız üzerinden pazarlık yapmayız” diye diye bugün geldikleri durum ortada. Çok özür dilerim ama toplumda hakim zihniyet, “ekmeğin bütün, köpeğin karnının da tok” olması… Fedakarlığın kendimizden değil başkalarından gelmesini bekleriz hep… Böyle olunca da gün gelir LTB’de, Kıb-Tek’te olduğu gibi duvara toslarız… Artık denizin bittiğini, hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını bilmek, hatta kabullenmek ve ayağımızı ona göre uzatmak zorundayız. Toplum olarak yarım asırdır fedakarlık yapmaktan anamız ağladı. Ama görüyorum ki, bu fedakarlıklar bir işe yaramadı. Çünkü hep bencil davrandık… Kurtuluş, olayları “ben değil, biz” merkezli gördüğümüzde, yanlış uygulama ve hakları hasıraltı etmek yerine, cesurca söylemeyi bildiğimizde ve bir de, yapanlardan hesap sormayı öğrendiğimizde gelecektir… CTP Milletvekili Birikim Özgür’ün de dediği gibi, ülkede bugüne kadar gerçekçi tespitlerle sıkıntıların ele alınmadığı, her fırsatta popülizme yönelindiğini gözlemleyerek endişe duyduğunu anlatarak, kamu kaynakları heba edilme pahasına yapılan yanlış uygulamaların artık eleştirilebilmesi ve düzeltilmesi için ortak akılla hareket etmeyi başarmak gerekir…
Dün biz bunları savunurken, her zamanki gibi dinleyiciden de oldukça yoğun mesaj geldi. Ve mesajlar dikkat çekici bir şekilde, bizim görüşlerimizi destekler yöndeydi.

 


YERİN KULAĞI VAR
ÇARESİZ BAKAN BAKIRCI:
Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakanı Hamit Bakırcı, “Ben AKSA’yı kapatmaya hazırım, toplum da bir süre karanlıkta kalmaya hazırsa” diyor. Ne büyük çaresizlik görüyor musunuz. AKSA’yla anlaşma yapılırken, “filtre takmazsa ceza ödeyecek” diye bir madde konmuş, adam da buna dayanıyor, cezayı ödüyor, filtreyi takmıyor. Birinci çaresizlik. Diğer taraftan, AKSA’yı devreden çıkartırsanız, yerine alternatifiniz yok. Kendi santralinizin üretim fazlası var, biliyorsunuz ama devreye koyamıyorsunuz. Bu da başka bir çaresizlik. Kendi elimizle düştük bu çaresizliğe… Kötü yönetimlerimizle, bilgisizce, beceriksizce yapılan icraatlarla. Aslında bu durumda bile çareler vardır ama aynı zamanda cesur adımlar atacak adamlara da ihtiyaç vardır…

BEN DE BUNA İNANIYORUM:
Türkiye Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay dün tören konuşmasında şöyle dedi: “Reform çalışmalarının altyapısını oluşturmaya yönelik yasal düzenlemelerin yapılması sırasında birtakım tartışmalar yaşanması, demokrasinin gereğidir. Türkiye’de de, dünyanın gelişmiş her demokrasisinde de benzer süreçlerin yaşanmıştır. Bu noktada önemli olan, bu tedbirleri zamanında alabilmek yönünde gerekli kararlılığı gösterebilmektir.” İşte budur. “Bittik mahvolduk, çıkış yolumuz yok” deyip de yine popülizme sarılmak yerine, genelin çıkarlarını ön plana alacak cesareti göstermek… Ucunda bir daha seçilmeme riski olsa da…

BİRİLERİ ELLERİNİ OVUŞTURUYOR:
Hükümetin 3 aydır süren icraatsızlığı ve ardından getirdiği son zam felaketi, hiç de hak etmediği halde UBP’ye yarayacak gibi görünüyor. Birileri kenarda ellerini ovuşturmaya başlamış bile… CTP’nin halka yapacağı en büyük kötülük, henüz kendini yenileyemeyen, yaptıklarından ders çıkartmayan, özeleştirisini bile yapamayan ve bunların üstüne bir de geçmişin, partizanlığa, popülizme, adam kayırmacılığa dayalı malum zihniyetine dönen UBP’ye bu şansı vermesi olacak…

OLURU NE, ONU SÖYLESİNLER: KTÖS elektrik zammını protesto için mum dağıtmış. Bildiğim kadarıyla KTÖS özelleştirmeye de karşı. O zaman çare ne olmalı acaba? Zamma karşı, özelleştirmeye de karşı, bu işin oluru ne acaba, onu da söyleseler de bilsek hiç fena olmayacak…
VAR MI, YOK MU: Maliye Bakanı Zeren Mungan’ın, kamu kurumlarının elektrik kurumuna borcu olmadığı yönündeki açıklamasının gerçekleri yansıtmadığını söyleyen Tuluy Kalyoncu, devletin kuruma 57 milyon 209 bin lira borcu olduğunu ileri sürdü. Tabii bir de şu var, devletin yıllardır milyonlar aktardığı bir kurum bu. Sendika bu paraları da hesaba katıyor mu acaba?..
GEÇİCİ SORUNU: Özdemir Tokel, Başbakan Yorgancıoğlu’nun, “Kurultay dönemi işe alınan geçicilerin alınış şekli hukuka aykırıdır” açıklaması üzerine, “O zaman 204 yılından beridir geçici olarak devlete istihdam edilen herkesin, gayri yasal işe alındığını söylemeliyiz. Yok eğer bunları İrsen aldı, o zaman hukuka aykırıdır dersek, esas hukuksuzluğu kendimiz yapmış olmaz mıyız. Şimdi atılacak olanların tek suçu İrsen Bey tarafından işe alınmak mı?” diye sordu. Sizce Özdemir haksız mı..?
PİŞPİRİK Mİ OYNUYORLAR: Neredeyse her birkaç günde bir okuyoruz. Polis bilmem hangi gece kulübüne baskın düzenleyip, “fuhuşa teşvik ve fuhuş yoluyla kazanç temin etmek suçundan şu kadar kişiyi tutukladı” diye. Kardeşim bu işin iznini veren devlet, vergisini alan yine devlet. Peki ama yurt dışından izinli gelen, devlet hastanesinde kontrolü yapılan bu kadınlar, ülkeye pişpirik oynamak için mi geliyorlar?..

ZİRVEDEKİLER
Mehmet Harmancı: “Devlet kurmakla ilgili tartışmalar çoktan bitti aslında, günün sonunda defacto bir devlet kuruldu Kıbrıs’ın kuzeyinde. 30 yıl geçti ne iç hukukumuz, ne demokrasimiz ne insan hakları karnemiz, ne ideal bir idari şemamız oluşabildi ne de katılımcı/paylaşımcı anlayışını egemen kılan bir yapımız oluştu. Günün sonunda soru aslında şu oldu; devleti birilerine oyuncak olsun diye mi kurdunuz? Parsadan daha çok pay almak için mi? Buradaki ganimeti kendi yandaşlarınıza daha rahat dağıtmak için mi?..”

DİPTEKİLER
Doğayı Yok Eden Siyaset: Bakan Bakırcı, ülkeye 5-6 taşocağının yeteceğini, oysa halihazırda 18 adet taşocağının bulunduğunu söylüyor. Yani ihtiyaçtan kat kat fazla. Çoğu partizanca dağıtılan taşocaklarının üretiminin büyük bir kısmının Güney’e gittiği biliniyor. Bilindiği halde, yine partizanlık sebebiyle doğanın katledilmesine seyirci kalınıyor. Bu şimdinin değil, son 20 yılın cinayeti. Kuzey’den alım yapılmasına izin veren Güney Kıbrıs Rum Yönetimi şimdi Beşparmaklar’a verilen tahribatı AB’ye şikayete hazırlanıyor. Neresinden tutsan elinde kalan bir rezillik. Sayın bakan bir de hangi yıllarda ne kadar taşocağı izni verildiğini de bir açıklasa da kimin ne yaptığını bir görsek…

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’nin 30’uncu kuruluş yıl dönümü nedeniyle dün Lefkoşa Dr. Fazıl Bulvarı’nda tören düzenlendi.
Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ve Türkiye Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın konuşma yaptığı törende, resmigeçit renkli görüntülere sahne oldu. Solo Türk uçakları da Lefkoşa semalarında uçarak törene katılanları selamladı

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar