Esnafın, zanaatkarın ve çalışanlarının hak ve hukukunu ve dahi sağlığını korumak devletin/hükümetin temel görevidir.
Pandemi sürecinde açıklanan ekonomik paketlerde esnafın zanaatkarın ve çalışanların yeterince korunmadığı, çalışana katkı sağlanmadığı bir gerçektir.
Esnafın sıkıntılarını somut bir şekilde ortadayken, dolambaçlı çözüm yollarına başvurulmasını etmiyoruz.
Devleti yönetme sorumluluğu alan siyasi partilerin temsilcileri önce kendilerini kurumsal bir yapının parçası olarak görmüyorlar ki hizmetlerde kurumsal davranış gösterebilsinler.
Bu durumu görmezden gelemeyiz ve çözüm odaklı sonuç üretmenin oldukça uzağında olduklarını biliyoruz.
Devlete olan yükümlülüklerin kapalı olan işletmeler tarafından yerine getirilememesinden kaynaklanan sorunların ve diğer sorunların bu ülkeyi yöneten yönetme sorumluluğu alan Sayın Başbakan dahil tüm muhataplarımıza 11 aydır anlatıyoruz.
Sürdürdüğümüz mücadelenin Kıbrıs Türk esnafının hak ve menfaatlerini korumak amacıyla olduğunu, bu çerçevede mücadelemizin artarak süreceğini söylemeye devam edeceğiz.
Ve asla durmayacağız.
Ülkemizdeki pandemiden dolayı oluşan sıkıntıların çözüm noktasında tek sorunun kaynak olmadığı bir irade vizyon sorunu olduğunu vurgulamak istiyorum, çünkü olağanüstü durumlarda çözümlerin kolay olmadığını bilecek tecrübeye de sahipiz.
Ancak hükümeti kaynak yaratmaya ve toplumun sorunlarını çözmeye ve sorumluluklarını yerine getirmeye tekrar davet ediyoruz.
Ülkemizi siyaseten yönetme sorumluluğu alan hükümeti ve bu ülkenin kurum ve kuruluşlarına kendine muhatap gören ülkenin en yaygın ekonomik örgütüyüz tüm taleplerimizi eleştirilerimizi ya da övgülerimizi “kendi kurumlarımıza ve irademize” yapmayı uygun görürüz.
Bu çerçevede ülkede yaşanan krizin kendi nam ve hesabına çalışanlar ve yanlarında çalışanları ile dar gelirli kesimin daha fazla etkilediği görülmektedir.
Bu kesimlerin hem ülke ekonomisinin sürdürülebilir olabilmesi noktasında, sosyal devlet tanımına uygun olarak maddi destek noktasında çalışanlara desteği devam etmesini önemli buluruz.
İşletmeler açılsa dahi yurtdışından öğrenci ve turistin ülkeye güvenli ve kontrollü girişini sağlayana kadar ekonomideki daralma ve gelir kaybı devam edecektir. Bu duruma bağlı olarak gelir kaybının devam ettiği sektörlerin hayatta kalabilmesi için işletmelerinin kapanmadan istihdamın sürdürülebilmesi gerekmektedir.
Hükümetin olanak yaratarak hizmetler ekonomisi içinde bulunan hizmet sektörlerini ayakta tutabilmelidir. Yerel ekonomiyi iç kaynaklarımızı piyasada dönen sıcak paranın kamu tarafında çekilerek iç piyasadaki ekonomik döngüyü bozduğunu belirtmek isterim.
Temel tüketim maddeleri dışındaki sektörlerin sağlık koşullarının elverdiği çerçevede açılsa bile kamunun bu döngünün içindeki kaynağa göz diktiğini ve giderlerini karşılamak için özel sektörün en yaygın ekonomik yapısı olan esnafın üreticinin gelirlerinin büyük kısmını kamuya gelir sağlamak amacıyla açılım planlamayı yadırgıyoruz. Bu davranışın halkçı bir anlayış olmadığını bilinmesini isteriz.
Serbest piyasa ekonomisi diye adlandırılan bu bozuk modelin rakibi ve rekabetçisinin kamu olduğunu bilinmesi gerekmektedir.
Ülke ekonomisi için katma değer yaratan hizmetler sektörünün için yaklaşık yarım asır bulan Devleti’ne karşı olan sorumluluklarını yerine getirerek vergisini öderken halkçı bir söylemle bunların yol, su ve hizmet olarak topluma geri dönmesi hangi zaman diliminde ne zaman olmuştur ya da olacaktır? Bunları sorgulayan toplumsal bilince varmak durumundayız.
Bu konunun gözden kaçırılarak işletmelerin açılmasının ülkedeki ekonomi ile ilgili sorunun biteceği anlamına gelmediğini bilecek tecrübeye ve deneyime sahip olduğunuzu bu çerçevede esnafımıza ve çalışanlarına gerekli desteğin verilmesi bu ülkeyi yönetenlerin sorumluluğudur.
Dolayısıyla taleplerimizi muhataplarımıza ilettiğimizi bundan sonrada, taleplerimizi ülkemizi yönetme sorumluluğuna sahip hükümetlere yapacağımızı buradan kamuoyuna söylemek isteriz.
Her ne arıyorsak kendimizde aramalıyız:
Aşı, sağlık, aş, kaynak, bu ülkenin öz varlıklarına önce bizler sahip çıkacağız. Halkımıza eşit ve adil davranacağız. Sınıf ayrımı gütmeyeceğiz. Devletin toplumun siyasal örgütlenişi ve örgütlerinin tümü anlamına geldiği inanacağız bu bilinç ile yönetme çabasını halkına göstermek sorumluğunu yöneticilere hatırlatacağız
Önce varlığımızı kendimize ispat etmeliyiz.
Toplum olma, halk olma, topluluk olma, kendimizi tanımlaya ihtiyaç duyulan bir süreçten geçmekteyiz.
Pandemi aslında tüm dünya ülkeleri halkına bakış açısını somut olarak göstermiştir, bizim ülkemizin yönetiminde bulunanlarında somut bir şekilde halkına yaklaşımını gördük ve değerlendirmelerimizi bu çerçevede yapabilme yetisine bu halk sahiptir.