Osmanlı ve İngiliz Döneminde Oy Hakkı ve 1930 Seçimleri - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 27, 2024
Poli

Osmanlı ve İngiliz Döneminde Oy Hakkı ve 1930 Seçimleri

Mete Hatay
Mete Hatay

Bugün 7 Ocak. KKTC’de milletvekilliği seçimlerinin yapılacağı gün. Birçoğumuz oyumuzu kullanmak için sandıklara gitmek için hazırlanıyoruz. Bazılarımız ise sandığa gitmeyerek sisteme olan itirazlarını bu şekilde dile getirmeye çalışacak. Herhalde hava güzelse mangal yakacak. İşte biraz da bu nedenden, yani günün anlam ve öneminden yola çıkarak bu haftaki yazımı seçme ve seçilmeyle ilgili olmasına karar verdim. Ve Kıbrıs’ta tarih içerisinde seçme ve seçilme hakkının nasıl kullanıldığını yüzeysel bir şekilde de olsa da irdelemeye çalıştım. Ayrıca KKTC’de kurulduğundan beri en büyük şikâyet konusu haline gelen patronaj sistemin, yani bir şekilde iktidarı ele geçiren partilerin Devlet olanaklarını kullanarak seçmenlere belli çıkarlar sağlayan anlayışın nasıl ortaya çıktığına ve İngiliz idaresindeki adadaki seçimlerde bu tür seçim cambazlıklarının olup olmadığına bakmaya çalıştım. Bunu yaparken de o dönemi çalışmış değerli tarihçimiz Altay Nevzat’ın çalışmalarına yöneldim.

Kıbrıs’ta ilk olarak Tanzimat reformlarında sonra halkın seçme seçilme hakkına kavuştuğu iddia edilmesine rağmen, tarihçi Kemal Çiçek, 1833 yılında Kıbrıs’taki muhtarlık teşkilatının kurulmasıyla birlikte oy kullanılmasına başlandığını iddia eder. Çiçek şeri sicillerden bulduğu 1833 tarihli bir fermanda “Muhtarların mahalle halkının seçimi sonucu “bi’l-intihab” nasp ve tayin olduğunu” yazar. Yazar ayrıca Kıbrıs şer’iye siciline kayıtlı aynı fermanın muhtar seçilen kimselerin, “meri‘ül-hat ve müstakimü’l-etvar yani “doğru dürüst” kimseler arasından seçilmesini emrettiğini de tespit eder. Tabii ki kadınlar ve mali açıdan zayıf kişiler o tarihte aday olmayı bırak, seçmen bile olamıyorlardı. Muteber kişilerin tanımı ise dönemden döneme değişiyordu. Mal sahibi, devlet memuru, din adamı vesaire olan kişilerin muteber sayıldığını biliyoruz. Ayrıca hatırladığım kadarıyla seçmenlerin 21, adayların ise 30 yaş üzeri kişilerden oluşması gereğini de bir yerlerde okumuştum.


Kemal Çiçek o dönemde gayrimüslimlerin de kendi muhtarlarını seçtiğine inanmasına rağmen bu konuyla ilgili bir kayıta rastlamadığını yazar. Tanzimat’la birlikte Kıbrıs’ta yeni idari meclislerin kurulmaya çalışıldığı bilinmektedir. Kırsal bölgelerde halkın katılımıyla seçilecek “küçük meclis” olarak adlandırılan girişimler ise bir türlü devamlılık sağlayamamıştı. Bu arada Meclis-i İdare adıyla merkezde kurulan biraz da eski Divan’ın devamı niteliğinde bir yapı ise büyük uğraşlardan sonra oluşturulabilmişti. Meclis üyeleri 8 kişi olarak belirlenmiş, üyelerin 4’ü Müslüman, 2’si Ortodoks, 1’i Maronit ve 1’i Ermeni idi.

1876 yılında ise ilk defa modern anlamda ilk Osmanlı Parlamentosu seçimleri yapılacaktı. 23 Aralık 1876’da Meşrutiyet’in ilan edilmesiyle birlikte, bu parlamentonun kurulması mümkün hale gelmişti. Seçilmiş Meclis-i Mebusan ise ilk toplantısını 20 Mart 1877 tarihinde yapabilmişti. Yaklaşık bir yıl sonra ise Osmanlı-Rus savaşının başlaması ve savaştan dolayı eleştiri yağmuruna tutulan II. Abdülhamit böyle bir meclisin yararından çok zararı olduğunu iddia etmesiyle birlikte 14 Şubat 1878 günü meclisi süresiz olarak feshetilmişti. İç işlerinde serbest olan Tunus, Mısır, Romanya, Sırbistan ve Karadağ Meclis’e mebus gönderme mecburiyetinde hissetmemişti. 69 üyesi Müslüman, 46 üyesi gayrimüslim olmak üzere 115 üyeden oluşan ve sadece iki yıl faaliyet gösterebilen ilk Meclis-i Mebusan’ın başlıca özelliği, imparatorluk içine yayılmış çeşitli etnik gruplardan (Türk, Arap, Kürt, Laz, Ulah, Arnavut, Boşnak, Rum, Ermeni, Bulgar, Yahudi vb.) oluşmasıydı. Bu Meclis’e Kıbrıs’tan da bir temsilcinin gittiğine dair iddialar vardır. Kıbrıs, 1864 yılında Rodos, İstanköy, Midilli, Biga, Sakız gibi adaların yer aldığı Cezayir-i Bahr-i Sefid Eyaletine bağlıydı. Bu eyaletten de ikisi Müslüman beş milletvekili çıkmıştı.

Adadaki yerel Meclisler için seçme seçilme hakkına dönersek, Rum tarihçi Rolandos Katsaounis; seçmenlerin 18 yaşı doldurmuş (bazı tarihçiler bunun 21 olduğunu iddia ediyorlar) ve en az 50 kuruş vergi veren, adayların ise 30 yaşı devirmiş en az yılda 100 kuruş vergi veren erkeklerden oluştuğunu iddia eder. Burada belirtmemiz gereken diğer bir nokta ise Müslüman seçmenin sadece Müslüman bir adaya, gayrimüslimlerin ise sadece kendi adaylarına oy verilmesine izin veriliyor olmasıdır.

İngiliz sömürge yönetimi de Osmanlı’dan bulduğu bu sistemi ufak değişikliklerle devam ettirecekti. 1881 yılında yapılan nüfus sayımından yola çıkarak etnik siyasi temsiliyeti toplumların nüfusuna bakarak düzenleyecek ve Meclis’i İdare’nin yerine kurduğu 18 kişilik Kavanin Meclisi’nin üye yapısını 9’u Ortodoks, 3’ü Müslüman ve 6’sı atanmış İngiliz olmak üzere düzenleyecekti. Bu yapı 1920’lerde nüfusun değişmesinden dolayı 12 Ortodoks, 3 Türk ve 9 İngiliz üyeye dönüşecekti.  Tabii böyle bir yapının amacı İngilizlerin nüfusu az olan Kıbrıslı Müslümanları yanlarında tutup Rum çoğunluğu kontrol etmek istemelerinden kaynaklanıyordu. Ama her şey bazen umulduğu gibi gerçekleşmeyebilirdi. Tarihçi Altay Nevzat ise iddia edilenin aksine incelediği birçok İngiliz belgesinde Kıbrıslı Müslümanların, Ortodoks hemşehirleriyle birlikte sıkça olmasa bile zaman zaman beraber hareket ettiğini yazar. Nevzat’a göre, özellikle, Britanya İmparatorluğu’nun 1914 yılında Birinci Dünya Savaşının başlaması birlikte Kıbrıs’ı ilhak ettikten sonra Evkafı kendi atadıkları idareciler aracılığıyla ele geçirip oranın kaynaklarını kendi taraftarı olan adayları seçtirmek için kullanana kadar muhtelif aşamalarda Müslüman üyelerle, gayrimüslim üyeler İngilizlerin aleyhine olacak işbirliklerinden kaçınmamışlardı.

Hade gelin bence Kıbrıs’taki en önemli dönüm noktası olan 1930 seçimlerine şöyle bir bakalım. Bu seçim Kıbrıs’ta Kavanin Meclisi için yapılacak en son seçimdi. 1931 yılında çıkan isyanla İngilizler Kavanin Meclisini iptal edecekler, birçok Rum ileri geleni ise sürgüne gönderecekler ve adada her türlü seçimi 1942 yılına kadar yasaklayacaklardı.

Bu seçim Kıbrıs’taki siyasetin büyük oranda dönüşümünü de simgeler. Özellikle Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra İngilizler Kıbrıs’ı ilhak ettikten sonra, Müftülüğü kaldırmışlar, ada Müslümanlarının tek toplumsal kurumu olan Evkafı ise tamamen kontrollerine geçirmişlerdi. Bu dönemde Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla birlikte ve Kıbrıs’ta bir Türkiye Cumhuriyeti konsolosluğunun açılmasından sonra artık yavaş yavaş kendilerini öncelikle Türk kimliğiyle tanımlamaya başlayan bazı Kıbrıslı Müslümanlar da ortaya çıkmaya başlamıştı. Toplum kısa sürede adeta ikiye bölünmüştü: Brito-Müslüman diye adlandırabileceğimiz İngiliz Sömürge Yönetimine sadık eski elitlerden oluşanlar ve karşılarında yer alan idadi mezunu genç tüccar veya öğretmenlerden oluşan gözleri daha çok Türkiye’ye bakan Kemalist Halkçı bir hareket. Bu yeni hareketin başını Necati Özkan isimli genç bir tüccar çekiyordu. Necati Özkan ve arkadaşları İlk hedef olarak Lefkoşa Belediye Meclisi’ne seçilmeyi başarmışlar ve kendilerine ikinci hedef olarak Kavanin Meclisindeki üç sandalyeyi seçmişlerdi. Bu ekip Belediye Meclisine seçilir seçilmez diğer üyelerden farklı milliyetçi gündemleri ve faaliyetleriyle hemen dikkat çekmişlerdi. Özellikle 1928 yılında İngilizlerin adayı egemenliklerine almalarının 50. Yıldönümünün kutlanmasına karşı gösterdikleri karşı tutumla Vali Storrs’u çok öfkelendirmişlerdi. Bu milliyetçi “yeni Türklerin” durdurulması gerekiyordu. Çünkü beklenildiği gibi milliyetçilik içinde bolca anti-kolonyal bir ruh taşıyordu.

Storrs bu yükselen tehlikeye karşı sadık eski Müslüman elite yöneldi ve 1930 seçimlerinde onları her yerde açıkça desteklemekten kaçınmadı. Kimdi bu sadık Brito-Müslümanlar? Bu kişiler Sömürge yönetiminin en sevdiği, Kıbrıs’ın en büyük ve köklü ailelerinden gelen Sör Münir ve adamlarından başkaları değildi. Sör Münir, eski Müftü’nün damadıydı, Kavanin Meclis üyeliği haricinde, Evkafın müdürlüğünü ve yaklaşık on farklı kurumun da yönetiminde yer alıyordu. Seçilmek için elinde tuttuğu kaynakları ise kullanmaktan çekinmezdi. Evkafın kaynaklarının seçimlerde kullanılması İrfan Bey’le başlamasına rağmen, Meclis’te sadık bir Türk toplumu isteyen İngiliz yönetimi tarafından açıkça teşvik edilmese bile göz yumuluyordu. Neydi Evkaf kaynaklarının sunduğu hizmetler; örneğin dükkanlar ihalesiz bir şekilde taraftarlara kiralanıyordu, kira bedelleri düşük tutuluyordu, ihmal edilmiş vakfiyelere müdahale edilmiyor, görmezlikten geliniyordu, bazı vakfiyeler özel mülke yakın bir statü olan ijareteyine çevrilmesine izin veriliyordu veya Sör Münir’in Sömürge Yönetimine yapacağı tavsiyesiyle bazı kişiler zabtiye veya memur olarak işe alınabiliyordu.

Nevzat, incelediği birçok belgede İngilizlerin Evkafın seçimlerde oynadığı rolü bildiğini ama müdahale etmediğini yazmıştı. Öte yandan Necati Özkan ise boş durmuyordu tabii. O da daha sonra verdiği bir mülakatta kendi maddi olanaklarını bu seçimde seferber ettiğini söyleyecekti. Tüm köyler ziyaret edilmiş ve ihtiyaçlı insanlara gerekli yardımlar yapılmıştı. Necati Özkan, bir mülakatında karşı tarafın çok zengin olduğunu ve her yerde muhbirleri olduğunu iddia etmiş ve aynı söyleşide, Sör Münir’in yanındaki bazı kişileri de kendisinin satın aldığını açıklamaktan çekinmemişti: “Seçimlerin sonuna doğru benim de bir casusum vardı. Halum Ağaların Remzi Bey. Bu adam Münir’in çok yakın arkadaşıydı. Ona para verip Münir’in yanından ayrılmamasını ve devamlı bana bilgi notları yazmasını istedim. O da sadık bir şekilde bunları yaptı.”

Hakçıların seçim kampanyası daha çok Evkaf mallarının yanlış yönetilmesinden, Müslüman emlakin ihmal edilmesi ve Evkaf’taki usulsüzlük iddiaları üzerine kurulmuştu. Halkçılar ayrıca Müftülüğün tekrar kurulması ve halkın seçimine bırakılmasını talep edeceklerdi. Tabii bu arada Türkiye’den öykünülmüş bolca milliyetçi slogan ise Kıbrıs’ın her köşesine ulaşmıştı. Necati Özkan bu dönemde gizli olarak bir de “Milliyetçi Cephe” adlı bir parti kurmuştu. Seçimler bittiğinde ise Kavanin Meclis’indeki üç sandalye de Kemalist Halkçı cephenin eline geçmişti. İngiliz Sömürge yönetimi panik içinde kalmıştı. Necati Özkan, 1967 yılında verdiği bir mülakatta seçimden sonra Vali Storrs’un onu çağırarak rüşvet teklif ederek yanına çekmeye çalıştığını iddia edecekti. Özkan tabii ki bu teklifi reddetmişti. Bu seçimlerin en önemli sonucu gerek Rum üyelerin ve gerekse Türk üyelerin artık milliyetçi üyelerden oluşmasıydı. İngiliz’e sadık üyelerin tümü seçimleri kaybetmişlerdi. İlginç bir şekilde Rum milliyetçi kamp ile 1931 yılında Necati Özkan’ın beraber hareket etmesi dananın kuyruğunu koparacaktı. Necati Özkan Rum üyelerle birlikte vergi değişiklik yasasında beraber hareket edince Meclis’deki 1914 yılından beri devam eden geleneksel “Rumlara karşı, İngilizler artı Müslüman üyeler” dengesi bozulacak ve İngiliz yönetiminin istemediği bir karar meclisten geçecekti. Storss ise bu yasayı tek taraflı bloke edince, Meclis’in Rum üyeleri istifa edecekler ve bu tavır ise daha büyük olaylara dönüşecekti. 1931 senesinin 21 Ekim günü sokaklara dökülen Rumlar Vali konağını yakmaya kadar gidecek olan isyan girişiminde bulunacaklardı. İngiliz yönetiminin tepkisi sert olacaktı. Kavanin Meclisi iptal edilecek ve seçilmiş bütün kurumlar lav edilecekti. Siyaset artık kapalı kapıların ardına çekilecdek ve İkinci Dünya Savaşıyla birlikte Belediye seçimleri yapılana kadar da aktif ve serbest olarak yapılamayacaktı. Storrs, Necati Özkan’ı hiç unutmamış ona 1950’lerde yazdığı anılarında bile hakaret etmekten çekinmemişti. Ona 13. Rum milletvekili demiş (Meclis’te 12 Rum, 3 Türk ve 9 İngiliz üye vardı) ve İsyana giden yoldaki sorumlulardan biri olarak ilan etmese de büyük bir sorumluluğu olduğunu ima etmiştir. Bu örnek bize seçilmiş birinin ne kadar önemli bir rol üstlenebileceğini göstermesi açısından çok önemlidir. Bu örnek, Sömürge yönetimindeki bir alt yönetimde bile bir seçilmişin tutumunun ne gibi önemli sonuçlar getirebileceğini sergilemesi açısından önemlidir diye düşünüyorum.

Kaynakça

Altay Nevzat, “Ronald Storrs and Mısırlızade Necati: The Governor’s Encounter with the Thirteenth Greek,” Cyprus Review (Vol. 23:2, Fall 2011).

Kemal Çiçek, “Kıbrıs’ta Muhtarlık Teşkilatı’nın Kuruluşu”. XII. Türk Tarih Kongresi Bildirileri. C. 3. Ankara: TTK Yay. 1999, 1253–1259.

Tepki göster
Bayıldım
1
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar