Yeni dönemin çarkı yavaş yavaş hareket etmeye başladı. Kıbrıs sorunu, adım adım yeniden ülke gündemine, birinci sorun olarak gelecek.
Pazartesi günü, Rum heyetinin Ankara’ya, Türk heyetinin ise Atina’ya görüşme yapmak amacıyla, ekim ayı içerisinde gidecekleri duyuruldu.
Bu açıklama, hızlanacak olan trafiğin ilk işaretidir.
Kıbrıs Türk tarafının Atina’ya, Rum tarafının Ankara’ya anlatacakları, sembolik önemdedir. Ancak, Kıbrıs Türk tarafının Atina’da muhatap olarak görüşme yapması, dikkat çekici bir YENİ DURUM’dur.
Anastasiadis’in Özel Görüşmecisi Mavroyannis’in, Türkiyeli yetkililerle yapacağı görüşmelerde, Kıbrıs sorununda artık Türkiye ve Yunanistan’ın da devrede olacağı YENİ DÖNEM başlamış olacaktır.
Yeni dönemde, liderler arası görüşmelerin başlaması için, Rum tarafı, TEK EGEMENLİK, TEK DEVLET vurgusunun, bir ORTAK METİN’le dünyaya duyurulmasını, bir şart olarak ileri sürmektedir.
Tek devlet, tek vatandaşlık, dışta tek temsiliyet, Annan Planı’nda olsun, Hristofyas-Talat arasındaki 2008 görüşmelerinde olsun, üzerinde uzlaşılan kavramlardı. Bu kavramların yeniden teyit edilmesi, kolaylıkla yapılabilir. Farklı yorum farkları ise görüşmeler sırasında, tartışılarak bir karara varılabilir.
Anastasiadis’in içinde bulunduğu hükümet koalisyonu nedeniyle, pek de rahat olmadığı gözlenmektedir.
Anastasiadis, görüşmelerin başlaması için önce MARAŞ kartını ileri sürmek istemiş, bu konuda ise dış dünyadan herhangi bir destek bulamamıştı.
Tek devlet ve tek temsiliyet noktasında, Anastasiadis de Türk tarafı da isterlerse, çok kolay adım atabilirler.
Önemli olan görüşmelerin hemen başlaması ve belirli bir zaman aralığı içerisinde sonuçlanmasıdır.
BM, AB ve ABD, Kıbrıs sorununun artık gündemden düşmesini arzulamaktadırlar. Özellikle BM, dünya barışı için iyi bir başlangıç yapmak istemektedir.
Türk ve Rum taraflarının, BM’ye sundukları son öneriler, iyi bir ekip vasıtasıyla, kolaylıkla tek metin haline getirilebilir. Anastasadis, bu metin üzerinde uzlaşılması durumunda, Haziran 2014’e kadar Kıbrıs sorununun bitirilebileceği açıklamasını yapmıştır.
Şimdi, 2003-2004 yılları arasında, Kuzey Kıbrıs’taki sendikaların, sivil toplum kuruluşlarının ve siyasi partilerinin öne çıkıp, Kıbrıs Türk halkının çözüm yönünde hareketlendirdiği gibi, Kıbrıs Türk Barışçılarının yeniden ön plana ÇIKMA zamanıdır.
Barışçı Güçler, ortak metinin bir an önce hazırlanması için, NİYE ÖNE ÇIKMIYORLAR.
Barışçı güçlerin her iki tarafa yönelik yapıcı önerileri ve eleştirileri yok mu?
Kelimeler üzerinde polemik yapmak yerine, masaya gelip kararlı bir çizgiyle, görüşmeleri sonuçlandırmak, daha doğru olmaz mı?
Rum tarafının, hem Downer’ı, hem de Fulle’yi Türk yanlısı olarak eleştirmesi, Kıbrıs Rumlarının içine düştüğü çıkmazı göstermektedir. Rum Barışçıları bu çelişkiyi, halklarına anlatmak ve halkı, çözüm noktasına getirmede, şimdi daha güçlü kartlara sahiptirler.
2003-2004 döneminde Kıbrıs Rumları, devlet eliyle büyük bir pasifizm içerisine sokuldu. Bu pasifizm, Papadopullos’un önderliğinde Annan planına HAYIR olarak kullanıldı.
2014 yılında da aynı durumun olmaması için, her iki taraftaki çözümcü güçlerin toparlanıp, ortak hareket etme noktalarına gelmeleri gerekmektedir.
Her iki tarafta YIKILAN EKONOMİ’nin de tekrar ayağa kalkabilmesi için KIBRIS’TA ÇÖZÜM’ün önemi kolaylıkla anlatılabilir.
Süreci başlatacak olan ilk adım, ORTAK METİN üzerinde bir uzlaşmanın sağlanmasıdır. Bu adım da kolaylıkla atılabilir. Bu adımı attırmak, ilk ve en önemli görevimizdir.
