EMPERYALİST KARIŞMACILIK ve FEODALİZMİN geri bıraktırdığı Orta-Doğu, sahip olduğu enerji kaynaklarıyla da, BÖLGEMİZDE , çıbanbaşı olmaya uzun süre devam edecektir.
Filistin topraklarına İsraillilerin getirtilip yerleştirilmesinin nedeni özellikle Batılı ülkelerin ve Amerikalıların, Orta Doğu’yu kontrol etme planlarından başka bir şey değildi.
Osmanlı imparatorluğunun yıkılma döneminde, özellikle İngilizlerin, Musul ve Kerkük’ü elde etme çabaları unutulmamıştır.
Misaki Milli sınırları içerisinde olmasına rağmen, Türkiye Cumhuriyetinin dışında kalan Musul ve Kerkük toprakları, Türkiye’yi her zaman BATAKLIĞA çekme potansiyeli taşımaktadır.
Türkiye’nin Suriye ve Irak topraklarında yürüttüğü askeri operasyonlar, Amerikanın bölgesel politikalarına zarar verici politikalardır. 1950lerden beri bölgedeki en büyük Amerikancı güç olarak bilinen Türkiye’nin, Amerikanın onaylamadığı bir politikanın başını çekmesi, karmaşık çelişkilerin ortaya çıkmasına yol açacaktır.
Amerika’yı yöneten güçler, Orta Doğu’da bölünme stratejisinin ateşini yakanlardır. Arap Baharı, bu bölünme ateşinin diğer adıdır.
Arap Baharı, sadece Arap ülkelerindeki liderleri devirme değil, Orta Doğu’yu yeniden düzenleme planıdır.
Bu plan içinde İsrail, Amerika, Mısır ve Suidi Arabistan bir blok halinde hareket ederken, Türkiye uzun yıllardan sonra ilk kez, dış politikada Amerika ile çatışma noktasına gelmiştir.
Önümüzdeki aylarda, Amerika’nın , Büyükelçilik merkezini KUDÜS’e taşımaya yöneleceğini açıklaması da, Türkiye’deki Amerikan alehtarı akımları yeniden hareketlendirecektir.
Türkiye artık Orta-Doğu’nun bataklığında , askeriyle ve dış siyasetiyle, YENİ İTTİFAKLAR arayışıyla, yeni politikalar üretmeye çalışan bir ülkedir.
Orta-Doğu savaşı, Türkiye ekonomisini de gittikçe zorlayacak bir süreci tetikleyecektir.
Dolar ve Euro karşısında hızla değer kaybeden Türk Lirası, ekonominin de hızla zora gireceğinin işaretidir.
Kıbrıs sorunu da , Rum yönetiminin , Doğu Akdeniz’de özellikle Amerikan şirketlerini GAZ ARAMA çalışmalarına katmak istemesiyle de, her an büyük bir çatışmayı tetikleyebilir.
Rum kesimi, uzlaşma yerine, Türkiye’nin Orta Doğu’daki savaşa katılmasından faydalanma yoluna girerse, Kıbrıs’ta da sıcak bir çatışma sürecini başlatacaktır.
Türkiye’nin değişen , DIŞ SORUNLARA yaklaşım siyaseti, beraberinde birçok zor problemleri de getirtmektedir. Bu zor problemleri çözme tarzı, Orta-Doğu’daki çelişmeleri de daha karmaşık hale getirmektedir.
Türkiye’nin, Suriye sınırındaki müdahalesi yanında, Irak’taki ve Iran Irak Sınırındaki KANDİL’e de müdahale etme söylemi, Türkiye’nin , Suriye , Irak ve İran ile olan çelişmelerini de derinleştirecektir.
Çatışma alanında bulunan askerlere, Musul ve Kerkük’e kadar gidileceği mesajını radyo ve televizyonlardan yayınlatan bir Türkiye, etrafındaki düşmanlık çemberini büyütmektedir.
Türkiye , Orta-Doğu’da izlemeye çalıştığı politika ile sadece Amerikancı güçlerle değil, bir süre sonra Rusya’cı güçler ve İran’la da çelişmeye düşecektir.
Orta- Doğu BATAKLIĞI ayrıca YANICI bir bataklıktır.Türkiye’nin sorunlarını , farklı ve dinamik bir DIŞ POLİTİKA ile de çözmeye çalışacağı zor bir döneme girilmektedir. Bu başarılamazsa, Orta- Doğu bataklığından çıkış ZOR OLACAKTIR.